Katılımcı, Olivelo – İzmir Kent Çeperinde Ekolojik Ortak Yaşam Alanı Fikir Projesi Yarışması

Katılımcı, Olivelo – İzmir Kent Çeperinde Ekolojik Ortak Yaşam Alanı Fikir Projesi Yarışması

Proje Raporu

OLİVELO ÇEVRESİ KENTSEL KIRSAL GELİŞİM EĞİLİMLERİNİN SEYRİ VE OLİVELO’NUN TEŞVİK ETTİĞİ ERDEMLİ DÖNGÜ

Olivelo, kentin yarımadaya doğru saçaklandığı, yarımadanın da kente eklemlendiği bir mafsalda yer almaktadır. Bölgedeki mekan kullanım tercihlerinin yarım yüzyıldır merkez yerel çatışmasıyla da ivmelenerek doğal ve kültürel peyzaj aleyhine kentin yarımadaya nüfuz ettiği bir gelişim seyri izlediği görülmektedir. Bu süreçte;

1. Nesil: Doğal ve Kültürel Peyzajın Tahribatı karşısında gelişen Dokunulmaz Peyzajlar,

Kırın bir hammadde kaynağı olarak görüldüğü madenler ve seyirlik bir peyzaj olarak görüldüğü 2. ve 3. konut girişimleri karşısında katı denetim mekanizmalarıyla korunan sit ve askeri alanların gelişmesine,

2. Nesil: Doğal ve Kentsel Kültürel Peyzajın Görece Uyumlu İşlevlendirilmesi ile ortaya çıkan Ayrıcalık Peyzajları da,

Bir yandan olası doğal tahribatları önlemek üzere kır ile görece uyumlu turizm seçeneklerinin çeşitlendirilmesine, düşük yoğunluklu kentsel kültürel koruma kullanımları olarak kentli bilgiye dayalı eğitim yerleşkelerinin ve kentlinin üretkenlik sonrası bakımına yönelik yerleşkelerin gelişmesine; ancak bir yandan da, toplumsal tabakalaşmayı ve mekansal yalıtımı teşvik eden at çiftlikleri, golf sahaları ve benzeri “seçkinci” alanların gelişmesine yol açmıştır.

3. Nesil: Kent-Kır Yakınsaması ile kısa vadede geliştirilecek Onaran Koruma yaklaşımları ile ancak uzun vadede ortaya çıkacak sahici Kent-Kır Sürekliliğine dayalı Yaşayan Korumaya ve Erdemli Döngüye geçiş için KADİM GELECEĞİ BEKLEYEN yenilikçi, sanatsal ve deneysel pratikler.

Olivelo ve çevresinde yakın zamana kadar görülen yıkıcı kentsel kırsal gelişim eğilimleri çoğunlukla enerji ve konut piyasaları temelli mekan kullanımlarının doğal ve kültürel peyzajı parçalayan hırçın döngüsü güdümünde seyretmekteyken, yerel yönetimin iklim krizindeki İnsan Çağı’nın ikazlarına kulak vererek bir süredir yarımada için bütünlüklü ekolojik, kültürel ve politik-ekonomik stratejiler geliştirmesi ve uygulamaya dönük yenilikçi bir değerler sistemini bölgenin yakın geleceği üzerinde etkin hale getirmeye çalışması, herşeyden önce Olivelo’yu belki de bir gün içinde yer alabileceği erdemli bir döngünün kurucu adımlarını atmaya teşvik ediyor. Daha da önemlisi, Olivelo’yu, kısa sürede cazip hale gelip tüketilecek bir “kurtarılmış bölge” markası olarak değil, uzun vadede anlamına kavuşacak erdemli bir döngü içerisinde ancak-birarada-mümkün-olabileceği-dünyalarla birlikte hayal etmeye, sabırlı ve kararlı adımlarla inşa edilecek KADİM BİR GELECEĞİ BEKLEMEYE davet ediyor. Önerimiz bu davete icabettir.

MEVCUT KENT – KIR EKLEMLENMERİNE ONARICI YENİ MÜŞTEREKLENDİRME İLİŞKİLERİ ÖNEREN BİR BİREY OLARAK OLİVELO

Kıbrıslı-Türk düşünür Ulus Baker, peyzajın esasını, birbirinden çok farklı, çok uzak şeyleri bir tür eş-uzamlılık içerisinde biraraya getirip bununla bir birey oluşturma hali olarak tanımlar: “güneş batıyor, dallarda bir esinti, sazlıklar var ileride, bazı sazlar yan yatmış: bu an bir bireydir.” Ortak Bir Yaşam Alanının mekanı olarak Olivelo Peyzajı da ZEYTİN ve BİSİKLET gibi birbirinden çok farklı ve görece uzak şeylerin “olası” bir müşterekliğini ifade eden süreğen bir “olay” halinde kendisini peyzaja nakşedecek sosyo-teknik bir birey olarak görülmelidir. Kırsalda yer almak, pürüzlü toprakların sonsuz örtüleri tarafından yönetilen, coğrafyasının doğasını ağır ağır şekillendiren zamana dokundurulan bir fırça darbesidir.

Özellikle bir kırsal peyzaj üzerinde pedal çevirme hızında hareket etmiş olanların yakından bileceği üzere, bisiklete binmenin, yolda olmanın, katetme halinin salt kendisinin, katedilen mesafelerden, A noktasından B noktasına ulaşmaktan gayrı, yalnızca o devingen alet-beden almaşığının erişebildiği çok boyutlu duyusal ve düşünsel bir gerçekliğe açılmakla, bir kez tadına varıldı mı sürdürülmek istenen erdemli bir neşe yaşantısıyla alakası vardır. Toplumsal bir tip olarak kavrandığında Olivelo bisikletçisi, basitçe yol alan kişi değildir, erdemli bir neşeyle yolları ve yolların uzandığı o olağanüstü peyzajları bekleyen, deneyen, çağıran ilişkiler ağında bir bireydir.

Olivelo, halihazırda yarımadanın kentsel-kırsal çeperinde tarihsel olarak koşullanarak katılaşmış pek çok sosyo-mekansal ve sosyo-teknik pratiğin (practico-inerte) birbirine eklemlenerek hırçın bir döngüyü yeniden ürettiği maddi bir ATALET PEYZAJI’nda yer almaktadır. Olivelo, doğrudan ilişkili olduğu ZEYTİN ve BİSİKLET pratiklerinden hareketle bu atalet ağının sinir uçlarına etki ederek, onu üzerinde KADİM GELECEĞİ BEKLERKEN bir takım deneylerin yapıldığı erdemli ve üretken bir SÜRE-DURUM PEYZAJI’na tahvil etmeyi önerir. Olivelo’nun kırsal ve kentsel kültürel peyzajların karşılaşma, buluşma anında bir “akupunktur noktası” olarak belirdiği bu süre-durumu, işbirlikli bir arakesit oluşturmak, yarımadanın kadim kültür ve ekolojisini kentin bilgisiyle buluşturarak, farklı ölçeklerde yeni müştereklendirme ilişkileri önererek halihazırdan daha erdemli bir eklemlenme alanı oluşturma fırsatı olarak görebiliriz.

Zeytin ağacı ise bisiklete kıyasla ezelden beridir bu coğrafyayı bekleyen, besleyip büyüten ve kendisini de dirayetle geliştiren kadim bir bireydir. Tek bir merkezden dümdüz büyümek yerine, şartlara göre esnek davranarak, bünyesinden yeni ana gövdeler çıkararak aynı anda pek çok merkezden gelişebilmektedir. Olivelo’da birbirini ve her daim “öteki”ni beklemeye devam edecek iki birey olarak zeytin ağacı ve bisiklet, kent ile kırın çeperinde, doğal ve kültürel peyzajların ara kesitinde, birbirinden farklı zaman ve mekanlara ait değerlerin, kültürlerin ve ritimlerin KADİM ve DİRAYETLİ karşılaşmalarına ev sahipliği yapan ortamlar sunacaktır.

Halihazırda atıllaşarak sınırlandığı eklemlenme ilişkileri içerisinde arazinin doğal ve kültürel peyzajı, bünyesindeki doğal ve kültürel varlıkların bolluğuna, zirai-gıda pratiklerinin çeşitliliğine, barındırdığı kadim ve örtük bilgi ve deneyimin derinliğine, konumunun merkeze görece yakınlığına karşın, ulaşımın yüksek maliyeti, yerleşik kitlesel tüketim alışkanlıkları, gelir ve eğitim düzeyi bir tarafta çok düşük, diğer tarafta çok yüksek bir demografik yapıyı ne yazık ki kültürel olarak birbirinden ayrışmış ve yalıtılmış bir biçimde biraraya getirmesi bakımından konvansiyonel bir kır peyzajından hallice bir karakterde seyreden hırçın bir bireydir. Oysa, yarımada ve kent merkezi arakesitinde farklı ölçeklerde müştereklendirileceği erdemli ilişilerle yeniden tanımlandığında Olivelo Peyzajı, kıra çıkıp görülecek bir tüketim coğrafyasının çok daha ötesinde, deneysel üretken pratiklerle birlikte beklendiği ölçüde beliren yenilikçi kültürel bir değerler sistemine açılabilme potansiyeline sahiptir.

Günümüzde kentsel yerleşimlerin çeperlerindeki alanlarda, metalar, hizmetler, insanlar ve fikirlerin giderek artan karşılıklı hareketliliği kent-kır ayrımı ezberini giderek daha da sorgulanır hale getirmekteyken, kırsalın kentten tamamen bağımsız bir tarifi, yalnızca kavramsal olarak değil, görgül olarak da imkansız görünmektedir. Bir bakıma, diyebiliriz ki, bildik kent-kır ayrımının yerini almakta olan kent-kır sürekliliği, sahte bir biçimde de olsa, pratikte gerçekleşmektedir. Ancak bu sürekliliği gerçekleştiren endüstri-sonrası kentsel hareketlilik biçimleri, kırın ve yerelin barındırdığı değerler sistemi aleyhine bir seyir izlemekte, tartışmalı enerji yatırımları, arazi kullanımları, kırsal ekonominin çeşitlendirilmesine yönelik paket zirai turizm uygulamaları, sahte kent-kır süreklilikleri yürürlüğe sokarak, yeni kent-kır ayrımlarının serpilmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle, Olivelo Peyzajı, ne kentsel hareketliliğin endüstri ve üretkenlik-sonrası Yeni Kırsal biçimlerinin çarçabuk devreye sokularak elde edileceği bir tekno-mekan, ne de yerelin değerlerinin sorgusuz sualsiz baş tacı edildiği bir kır güzellemesidir. Programını, örgütlenme biçimlerini, biraradalıklarını ilişkileneceği farklı ölçeklerdeki aktörler ağıyla sürdüreceği müşterekleşme deneyleriyle birlikte tekrar tekrar kurgulayarak oluşturacak erdemli ve dirayetli bir bireydir

Bu doğrultuda Olivelo, yakın çevresindeki geleneksel ve yeni yer edinmeye başlamış zirai-gıda pratikleriyle ilişki kurmayı önceliği haline getirir. Mevcutta var olan tarımsal pratiklerin devam etmesini, bu devamlılığın müştereklik ekseninde yeniden kurulmasını önerir. Özellikle kendi sınırları içerisinde halihazırda dokunulmaz durumdaki zeytin ağaçlarını ekolojik zirai deneyler doğrultusunda Yelki’de yaşayan üretici nüfusla kuracağı kolektif örgütlenmeyle birlikte değerlendirmeyi önerir.

TOPRAKLA İNSANIN KADİM ALTYAPISAL DİYALOĞU:

ZEYTİNLERİN DİBİNE GÖMÜLEN TESTİLER

Ekibimiz ziraat mühendisinin yakın zaman önce Karaburun’un Ambarseki köyünde gerçekleştirdiği saha çalışması kapsamındaki kazılarda edindiği, bu yörelerde uygulamaları bulunduğu az bilinen kadim bir altyapı bilgisi bizi çok heyecanlandırdı. Çok eskiden bağ ve zeytinliklerde kullanılan bu yönteme göre, toprak su testileri yanlarına bir kaç delik açılarak, ağzı toprağın dışında kalacak ancak üzerine bir taş parçası kapatılarak, zeytin ağaçlarının çoğunlukla kuzeyine ve taç iz düşümü içerisine gömülüyorlar. Yağışlı mevsimlerde su testinin içinde kalırken, toprağın kuru kaldığı mevsimlerde testinin cidarından toprağa sızan su kendisine doğru yönelen ağaç köklerinin çok pratik, tasarruflu ve ekolojik bir biçimde sulanabilmesini sağlıyor, haftada bir uğranıp kontrol edilen testilerin hep su dolu kalması sağlanıyor.

Kırsal insan ile varoluşunu destekleyen toprak arasındaki kadim diyaloğun hala ortaya çıktığı böylesine basit belirli “varolma” ve “yapma” biçimleri tespit edildiğinde, yere özgü koşulları, bölge sakinleri ile toprakları veya manzaraları arasındaki insani bağı (duygusal, görsel, kalıtsal, manevi) tam olarak kavrayabilmek için gerekli olan sosyal ve kültürel yol birden aydınlanıverir. Bu bağı dikkate alarak “yapmak”, geçimlik olanın kırsalda altyapıyı öncelikli kıldığını; zeytin, toprak, su, testi ve insan arasındaki bağımlılık ilişkisinin “yeri” hayatta kalmak için kullanılan tek araca dönüştürdüğünü ifşa ederken, kültürel gelenekleri, yakın çevre ve peyzaj ile ilişkileri dikkate almayan altyapılar oluşturularak gerçekleştirilen faaliyetler, geleneksel yordamlardaki zengin çeşitliliğin giderek kaybolmasına neden olmuştur. Ancak, testiyi ön plana çıkarmaktaki amacımız, kadim geçmişe ait bir geleneğin yeniden canlandırılmasından ibaret değildir, önerimizin vurguladığı KADİM BİR GELECEĞİ BEKLERKEN gerçekleştirilecek, deneysel bir sosyo-teknik biraradalığın maddi ve kültürel arayüzünü oluşturmaktır. Antropologlar modern-öncesi toplumların deneyiminde şeylerin günümüzde nesneye indirgendikleri halden çok daha büyülü bir varoluşa sahip olduklarından bahsederler. Felsefede de “şey”lerin dirayetine duyulan hürmeti, Heidegger’in “yer ile göğü, fanilerle kutsalları” biraraya getirdiğini iddia ettiği toprak su testisi üzerine söylevinde hissederiz. Eskilerden günümüze gelen anlamıyla da “Cumhuriyet” (Res Publica), tartışmaya değer “şey”ler, kamusal meseleler etrafında biraraya gelen farklı görüşlerin rejimidir. Diğer bir deyişle, dirayetli halleriyle “şey”ler bizi ayrıştırırken biraraya getirirler. Bu nedenle önerimiz, testiyle sulamaya ilişkin kadim altyapı bilgisini deneysel bir sosyo-teknik pratik olarak yeniden yorumlayarak toprak testilerin üretim, bakım ve işletmesini alanın yakın ve uzak çevresiyle ilişkili aktörlerin birbirine mobil uygulama desteğiyle ilintilendirildiği faaliyetleri örgütleyen başlıca programlarından biri haline gelmesini önermektedir.

MÜŞTEREKLİĞİN YENİ YOLLARI:

MOBİL UYGULAMA

Biraradalık mobil uygulama üzerinden paylaşım ekonomisi platformu yaratılarak desteklenecektir. Uygulama üzerinde kurulan platformda, alanda bulunan ağaçlar üretim, bakım ve belgelemeyle ilişkili farklı demografik arka planlardan aktörlere müştereklendirilerek, KADİM GELECEĞİ BEKLEME’nin, değer bilme, sahip çıkma, ortaklaşma ve birlikte bir kültür oluşturmayla ilişkili toplumsal anlamları vurgulanacaktır. Olivelo’nun alan yönetimini üstlenecek belirli kolektifler, Yelki sakinleri, ziari-gıda aktivist ve gönüllüleri, bisikletli gezginler ve çocuklar burada buluşacak, birbirleriyle deneyimlerini paylaşarak görgü ve bilgilerini değiş tokuş edeceklerdir. Zeytin odaklı günlük zirai-gıda pratiklerinin yanısıra, Olivelo, ekolojik bir geleceğe ilgi duyan yerli-yabancı ziyaretçi ve gezginlere yönelik bir alan olarak varlığını zenginleştirecek; bisikletli günübirlik, gün aşırı ziyaretçileri, doğa meraklılarını, yakın çevredeki okulların öğrencilerini, çocuklu aileleri ve çeşitli vatandaş gruplarını “doğa okuryazarlığı”, “açık hava” eğitimleri ve “vatandaş bilimi” platformlarında yüzyüze ve mobil uygulama aracılığıyla bir araya getirecektir. Kültürel peyzaj ve doğa arasında ilişkiler kurmaya yönelik önerilen deneyim ve uygulama alanlarında zeytin kültürü somut ve somut olmayan görünümleriyle toplumun farklı kesimleri ve kuşaklar arasında aktarılarak, ortak yaşam pratiklerine katılanların bulundukları yer, yerel ve yarımadayı derinden anlayabilecekleri somut deneyimler kazandırılacaktır. Kısa vadede mevcut zirai-gıda pratikleriyle ilişkilenerek teknolojik platformlar ve alan yönetiminden sorumlu kolektifi aracılığıyla sosyal örgütlenmesini kuracak, paylaşım ekonomisi ile paylaşım kültürünü benimseyen bir oluşum haline gelmesi hedeflenmekteyken, uzun vadede üst ölçeklerde gerçekleşmesi beklenen politik-ekonomik ve ekolojik dönüşümler, düzenlenecek katılımlı süreçler ve etkinliklerle takip edilerek sahici bir kent-kır sürekliliğine yönelik girişimler desteklenecektir.

KARBON SALINIM DÖNGÜSÜ – DOLAŞIM KURGUSU

MÜDAHELELER VE YAPI YERLEŞİM

-Kent-Kır Sürekliliği Dinamiklerinin Önerilen Dolaşım Kurgusunda Benzer Hareketlilik Biçimlerine Simüle Edilmesi

-Karbon Salınım Döngüsü

-Drenaj Yarıkları

Arazi üzerinde drenaj problemlerinden kaynaklı büyükçe yarıklar oluşmuştur. Arazinin dili okunduğunda yağış ve yüzey akış sularının yönetiminin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu sebepten, drenaj havza sınırları belirlenmiş ve ana akım doğrultuları dikkate alınarak yönlendirmeler önerilmiştir.

Yarıklar yalnızca arazi üzerinde gözlemlediğimiz fiziksel oluşumlar değildir. Bölge peyzajındaki taş ocağının oluşturduğu tahribat, yakın çevredeki arazi kullanım kararlarında alınan değişiklikler, İzmir Çeşme otobanı, Çamlıçay deresinin kentsel ve kırsal alanlar arasında sıkışması da yarıkların başka formları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Toprağın mevsimsel olarak çoraklaştığını gözlemlediğimiz proje alanında, toprağın su tutma kapasitesinin artırılmasına ilişkin stratejiler geliştirilmiştir. Mevcut toprağa yapılacak biochar ilavesi ile toprağın yapısının olumlu yönde geliştirilmesi hedeflenmiştir. Ayrıca biocharın toprakta daha fazla karbonu tutabilme özelliği ile de karbon salınımını azaltma hedeflerimize katkı sağlaması beklenmektedir.

-Yerleşim

Tepenin ardındaki kelebek yerleşkesi Olivelo arazisine halihazırda İzmir-Seferihisar yolunun 3. Kilometresinden Çeşme otobanı yönüne sapılarak, tarlalar arasında uzanan dar yollarda bir süre gittikten sonra, alanın kuzeydoğu sınırındaki hoş bir tepenin hemen yamacında uzanan geniş ve davetkar bir açıklıktan varılmaktadır. Bu hoş tepe ve davetkar açıklık, tepenin hemen ardında yer alan yapılaşma izinli alanın, Olivelo arazisinin tüm diğer mevkileriyle kurabileceği olası ilişkiler açısından da vazgeçilmez bir konum ve tanımda yer almaktadır. Bu yapılaşma alanına dair raporlarda gerekçelendirilen program önerimiz, bir enstitü, kooperatifler için bir buluşma mekanı, alanın sulama altyapısına ilişkin önerimiz doğrultusunda seramik testi imalatına yönelik atölyeler, derslikler, kısıtlı sayıda geçici konaklama birimi ve alan yönetimi ekibinin kalıcı ikametgahını oluşturan mekanları barındırır. Bu program öğelerine, bir yandan talep ettikleri mekansal gereksinimleri sunarken, diğer yandan da arazinin yoğun ağaç ve çalı grubuna zarar vermeden, güneş, rüzgar ve eğimi de dikkate alarak gruplandırıp yerleştirmek öncelikli çıkış noktamızı oluşturur. Bu doğrultuda kooperatifler, enstitü ve derslikler alanın günübirlik ziyaretine gelenlere yönelik etkinlikleri, eğime oturan bir amfi-avlu etrafında örgütleyerek, yerleşkenin sosyal merkezini ve dışarıya dönük arayüzünü oluştururlar. Avlunun doğu yönündeki en güçlü iç cephesini, güney-kuzey yönünde uzanan ve bu cephesinde yalnızca üst katı toprağın üstünde kalan dersliklerin bulunduğu kütle oluştururken, bu kütle kuzey-kuzeydoğu yönünde tanımladığı güçlü aks doğrultusunda yerini üst katta geçici konaklamaya bırakırken, alt katta alanın en düşük kotunda, zemin katta görece düzlüğe erişmenin imkanından faydalanan seramik atölyelerine ve açıldıkları dış mekanda arazi sınırıyla birlikte tanımlanan alanın görece mahrem ikinci avlusuna bırakır. Yapılar, geleneksel Anadolu mimarisinde sıklıkla karşılaşılan, gerek arazi eğiminden ötürü zemin katları toprağın altında kalarak kısmen ya da tamamen rutubete maruz kalan, gerekse kırsala özgü mekansal ihtiyaçlara hizmet eden dayanıklık gereksinimini karşılayacak kargir yığma sistem üzerine çatılan ahşap kelebek çatı sisteminin enerji verimlilik yöntemleriyle birlikte yeniden yorumlanmasıyla elde edilmiş karma bir sitemiyle inşa edilmesi önerilmiştir. Kelebek çatının ismini aldığı kelebeğin görsel bir soyutlaması olması, alanda özelllikle çocuklara yönelik doğa eğitiminin yapılı çevreden de dolayımlanarak verilebilmesi adına tercih edilmiştir. Kelebek çatı sistemi, gerek tek başına gerekse yanyana gelerek kapalı ve yarı açık mekan türetebilme seçeneklerinin zenginliğiyle, bu aşamada tam bitmiş bir binadan ziyade, fikir projesinin doğasına özgü geliştirilebilir hamlıkta bir öneri olarak da tercih edilmiştir. Bu çatı örneğin, kooperatiflere ayrılan mekanın üstünde görece anıtsal bir biçimde yükselerek, tepenin ardında gizli kalan yerleşkeye açık alandan kanat çırparak göz kırpar. Enstitünün avluya bakan cephesinde bir kış bahçesine dönüşebilir, konaklama ve atölyelerin bulunduğu bitişik ilişkiler içinde oluşan ara mekanlarda bütünlük hissini kaybetmeden hafifleyerek daha fazla ışık alabilecek bir kurguya evrilebilir. Bu anlamda yerleşkeye ve hatta alan yönetimini üstlenecek kolektiflere de adını vermesi hoş olabilecek kelebek çatı kurgusu aynı zamanda iç hacim zenginliğinden çok dam ile toprak zemin arasındaki ilişki biçimlerini çoğaltmayı önceleyen bir kurgudur. Bu bakımdan, iki katlı yapılar, alt alta üst üste içeriden merdivenle bağlantılı değillerdir. Kırsal alanın günün farklı saatlerinde farklı alan ve mekanlarda bulunmayı gerektiren doğası, gün boyunca zemin katların daha yoğun kullanımını getirirken, üst katlar ve kotlar dinlenme amaçlı çekilinen mütevazı birimlerdir.

Görsellerle destekli ve daha açıklayıcı rapora buradan ulaşabilirsiniz:

Etiketler

Bir yanıt yazın