Mimari proje raporu:
Bize sorulsaydı, Kabataş İskelesi’ni nasıl ele alırdık?
Kabataş, yıllardır İstanbullular tarafından sıklıkla “uğranan” bir semt. Birçok ulaşım aracının kesiştiği bu nokta, pek çokları için yalnızca bir aktarma merkezi niteliği taşıyor. Oysa ki gerek konumu, gerekse de komşulukları ile büyük bir potansiyel sahibi. Ancak ne yazık ki bu durum değerlendirilemiyor. Üstelik buraya dair alınan kararlar, bu potansiyeli görmeksizin gelecekte Kabataş’ın oldukça büyük bir “aktarma merkezi” olacağı yönünde.
Peki ne yapılabilirdi?
Aktarma merkezi değil de ne olabilirdi?
Proje alanı olarak, gündemde olan Kabataş Şehir Hatları İskelesi seçilmiştir. “Biz olsak nasıl yapardık” temeliyle ortaya çıkan proje, temelde kütle olarak şeklini şehir hatlarının izlediği istikametlerden almıştır. Buna göre bir vaziyet planı çıkarılmış, yapının ana hatları ortaya konmuştur. Yapı, 5 ayrı yüzeyinden de yanaşılabilen bir iskele yapısı olarak tasarlanmış, vapurların yanaşma şekillerine göre boyutlar ayarlanmıştır. Bu sayede maksimum alanda yolcu indirip bindirme hedeflenmiştir. Eleştirmek yerine yeni bir alternatif önermeyi hedefleyen bu projede, alan mümkün olduğunca kamusal olacak şekilde yola çıkılmıştır. Bu sebeple, cadde kotundan yükselerek, kitleleri içine çeken davetkar bir yapı hedeflenmiştir. Bu, yapıya hareket katarken aynı zamanda farklı kotlarda farklı mekanlara olanak sağlamıştır. Şehir hatlarının vapurları, yanaşabilecekleri en uygun yerlere göre tayin edilip, bunun doğrultusunda turnikeler ve bekleme alanları yerleştirilmiştir. Kapalı bir mekan yaratmaktan çok, yarı açık mekanlara yönelinmiş, böylelikle aktarma harici de kullanılabilmesi hedeflenmiştir. Cadde kotundan başlayan rampa, yapının uç noktasına kadar uzanırken aynı zamanda tüm mekanı deneyimleme olanağı da sunmaktadır. Bu sayede, Boğaz’ın 360 dereceye kadar gözlemlenebilmesi mümkün olmaktadır. Alt kotta yerleştirilen yeme-içme birimleri de bu amaç doğrultusunda oluşturulmuş ve uygun güzergaha yerleştirilmiştir. Cephede çift cephe sistemi uygulanmış, böylelikle kapalı mekanlar oluşturulurken yarı açık mekanların da elde edilmesi sağlanmıştır.
Ekstra işlev olarak ikinci katta sergi salonu düşünülmüştür. Burada konumlanan sergi salonu hem yapıyı özelleştirmekte hem de yeni bir misyon yüklemektedir. Sergi salonunun esas girişi, rampalı çıkış ile 2. kattan verişmiş, böylelikle de rampaların işlevsel amaçları tanımlanmıştır. Ayrıca bu rampalar yalnızca sirkülasyon alanı olarak değil, aynı zamanda kamusal mekanın da bir parçasıdırlar. Halkın farklı aktiviteler ile vakit geçirebileceği bu mekanlar, Kabataş’ın günümüzde sahip olamadığı dokusunu ortaya koymaktadırlar.
Esas hedef olan Kabataş’ın bir durak noktası olarak değil de vakit geçirilecek bir “buluşma mekanı” haline gelmesi bu sayede sağlanmıştır. Her kotun kullanımının getirdiği dinamizm, yapıyı bir buluşma noktası haline getirmiş ve bölgeye simgesel bir anlam katmıştır.