Mimari Rapor
Sürdürülebilir gelecek, yıllar sonrasını hayal eden ve hayat gören bir kavramdır. Yaşadığımız gezegenin bizlere sunduğu kaynakları; geleceğe aktaracak şekilde sürdürülebilir, devam edilebilir kılmaktır. Peki bunun için yapı bazında getirilmiş çözümler, teknolojiler yeterli midir?
Dünyada her gün 6,5 milyar insana yetecek gıda üretimi mevcutken 1,5 milyar insanın açlık sınırında olması sürdürülebilir dünyanın neresinde kalıyor? İngiliz Makine Mühendisleri Enstitüsü’nün raporuna göre her yıl dünyada dört milyar ton gıda maddesi üretiliyor ve bunların neredeyse yarısı çöpe atılıyor.
Son 50 yılda ön plana çıkan sürdürülebilirlik meselesi ne bir yapının kendi enerjisini sağlamasından, ne de güneşin ve suyun doğru kullanılmasından ibarettir. Kullanıcısı insan olan bir sistemin ana odağını insanın davranışları şekillendirir.
Bu sebeple doğayla kurulan her etkileşimde üretim ve tüketim dengelerini doğru algılayabilmek ve okuyabilmek de gerekmektedir. Günümüzde çevreye karşı verilen her zarar bu dengelerin doğru kurulamayışından kaynaklanmaktadır.
Yaşamanın ve yaşamın her anının daha değerli olması da kendi hayatlarımızın sürdürülebilir olmasıyla ilişkilidir. İnsanın algılaması ve hayatı ne kadar sürdürülebilirlik anlayışıyla çevrelenirse doğaya bakışı ve onunla kurduğu ilişki düzeyi belirlenir. Hatta gerektiği yerde doğanın hakkını ve kamunun hakkını koruyabilir.
Manifesto
Bu yapının amacı üretim ve tüketim arasındaki ince çizgiyi okunur kılmaktır. Bu dengeyi kurarken gerek materyal gerek malzeme kararlarıyla sürdürülebilir bir projenin sadece yeşillerden ibaret olmadığını göstermektir. Kurgulanan mimari atmosfer, malzemelerin doğalarıyla bütünleşmeyi ve doğanın yapı içinde hüküm sürmesiyle sağlanmıştır. Planlama yapılırken Yapı Bilgi Modellemesi (BIM) yapım teknikleri kullanılarak sürdürülebilir bir yapı kurgulanmıştır. Doğayla birlikte yapı yapmak ve onunla paylaşımda bulunmak sürdürülebilirlik anlayışına farklı bir yaklaşım olarak geliştirilmiştir. Yapının bütün mekanlarında doğayla kaliteli etkileşim kurulacak alanlar planlanmıştır.
Üretim ve tüketim miktarı doğa ve insan arasındaki ideal dengeye doğrudan etki etmektedir.
Bu yüzden üretim ve tüketimdeki dengenin sağlanması gerekliliğinin, insana aşılanması en etkili sürdürülebilirlik çözümüdür. Geri dönüşümün insanların hayatına dahil olması da bu tüketimin farkına varılmasında bir etmendir. Bu dengenin anlaşılabilmesi için gençlik merkezinde plastik geri dönüşümü yapılacak bir mekan planlanarak tüketimin üretime dönüştürülmesi hedeflendi.
Her yeni üretim yönteminin aynı zamanda bir tüketim ekonomisi oluşturduğu günümüzde “Üretimin Etiği var mıdır?” sorularıyla karşılaşmak kaçınılmazdır.
Geleceğin üretim dünyasında paylaşımcılık ve açık kaynak (open source) bilgi herkes tarafından ulaşılabilir olması ve gelişen teknolojiyle herkesin bir üretici sıfatını kazanması beraberinde üretimin kalitesini de düşündürtmüştür. Bu süreçte üretimin tekrara geri dönmesi ve üretimin tüketimin hızıyla olan ilişkileri doğru okunmalıdır.
Küçük fabrika olan 3D printerların ev ölçeğine kadar indiğini düşünürsek üretimin ahlakı konusunu da görmezden gelemeyiz. Tam da bu yüzden insanın sürdürülebilir olma gerekliliği karşımıza çıkıyor.
Genç
Genç kavramı hayatı her şeyiyle sorgulayan, yeniye açık olan hızlı adapte olabilen olarak günümüzde karşımıza çıkıyor, fakat günümüz yaşantısında şehir atmosferindeki sosyal donatıların zayıflaması ve insan ilişkilerinin bozulmasıyla gencin dinamik üretken ruhu, sanallaşıp yeni medyayla meşgul oluyor. Halbuki insan paylaştıkları anılarla ve yaşadığı anlarla hayatını anlamlandırır.
Mimari atmosferler bu ilişkilerin sosyal zeminlerini kurmada çok önemli bir rol oynar. Şehrin nefes aldığı suyla kentin bir arakesitinde gençleri doğaya yaklaştırmak ve etkileşim kurmalarını sağlamak hedeflenmiştir.
Mimari
Yapı iki ana parçadan oluşmaktadır.
Kuzey cephesine bakan hangar yapısı ve Güneybatı’ya doğru uzanan koridor yapısının kesişimiyle yapının ana kütleleri oluşmuştur. Çevresinde gelişen rekreasyon ve etkinlik alanlarıyla kentliye dokunan bir yaklaşım geliştirilmiştir.
Kuzeydoğu cephesinden gelen poyraz rüzgarlarının serinletici etkisi, cephede yer alan özel babion katmanlaşması (gabion-mesh-bambu) ile su üretebilen sisteme nemli havayı taşıyor. Sıcak hava ve soğuk hava karşılaşması sonucu suyun ortaya çıkma prensibini kullanarak yapıya içilebilir su üretiyor. Gabionun delikli yapısı havanın ve ışığın girişine imkan sağlıyor. Doğal havalandırma olarak döşemelerin altına yerleştirilen içi boş levhaların içinden geçen hava deliklerden geçerek içerisini doğal yolla havalandırıyor. İstenildiği zaman kapatılarak havanın içeri girişi engelleniyor. Bunların yanında fotovoltaik solar paneller ile de güneş enerjisi kullanılmaktadır.
Erişilebilirlik kriterleri dikkate alınarak, engellilerin de rahatlıkla kullanabileceği bir yapı tasarlanmıştır.
Arazinin yerleşimi gereği yapının cephelerinin çoğu gün boyunca güneş ışınlarının etkisi altında kalıyor. Bu kış mevsimi için iyi bir özellik olarak gözükse de yazın içerisinin çok fazla ısınmasına neden olabilir. Bu nedenle arazinin Güneydoğu kısmına yerleştirilen yaprakları kışın dökülen ağaçlar yerleştirilmiştir. Bu ağaçlar kışın yapraklarını dökerek güneş ışınlarının içerilere girmesine izin verirken yazın da yapraklandığından güneş ışınlarını engeller.
Sonuç
Mimari yapının sürdürülebilirlik parametreleri, fiziksel kavramların yanında sosyal bir boyutu da içermektedir. Asıl sürdürülebilirlik anlayışı da nesillerin kendisinde doğan bir bilinç olarak var olacaktır. Dünyayı koruyan, değerlerine sahip çıkan gençler ancak böyle yetişebilir. Geri dönüşümü, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline getirmeliyiz ki sürdürülebilir gelecekler inşa edelim.