Mimari Rapor
Günümüz kenti yaşayan bir organizmadır, bu organizma dünyayı yeniden şekillendirmekte ve süreç içerisinde doğayı kendi çıkarları doğrultusunda yok etmektedir. Günden güne yok olan doğanın kente yansımaları bir küçük park belki de 3-5 ağaçtan öteye gidememektedir. Bu tanımsızlığın arasında kalmış insan, doğa ile yalın ilişkiler kuramamakta ve doğanın bir parçası olmaktan çıkmaktadır. Buna rağmen kent ve doğa süreç boyunca çeşitli karşılaşmalar ve gelişmeler içerir. İnsanoğlunun bu süreç dahilinde etkileşimde bulunduğu kent artık yeni ‘Doğa’sı olmuştur. Bu yeni tanım, doğayı kent karşısında gün geçtikçe kimliksizleştirerek gereksiz sayılabilecek bir noktaya getirmiştir artık modern insan ile kentin kurduğu ilişki gün geçtikçe monotonlaşarak birbirini tüketir hale gelmiştir. İnsanoğlu tarafından süreç dahilinde unutulan doğa, iyiden iyiye birkaç ağaç ile tanımlanacak kadar anlamsızlaşır.
Günümüzde her ne kadar insan ve doğa birbirinden kopmuş iki varlık olarak görülse de doğa, geçmişten beri insanın ilham kaynağı ve kökeni olmuştur. Doğa ve insanı ortak bir ara kesitte buluşturan her tasarım yaklaşımı sürdürülebilir nitelik taşır. Kentlerin sürdürülebilir olmamasının temel sebebi doğal ekosistemlerin kent içinde tutunamamasıdır. Doğanın sahip olduğu bu ekosistem dinamiklerinin büyük ölçekte kent, küçük ölçekte yapı kurgusuna dahil olması insanoğluna sürdürülebilir bir gelecek vaat eder. Bu bağlamda verilen arazi doğanın dinamiklerinin kente eklemlenerek, yapıya dahil olmaya çalışma kaygısıyla ele alınmıştır. Bu doğrultuda doğusunda yoğun bir konut dokusu ve aktif bir yaşantının bulunduğu arazi kuzeyinde iş merkezi ve AVM’ler ile sınırlandırılarak bölgede yeşil alanın minimize edildiği fark edilmiştir. Mevcut yaya yollarının özellikle iş merkezleri ve konut dokusunun kesiştiği alanda yetersiz kaldığı ve önerilecek fikirde o bölgeden başlayan aksın, gençlik merkeziyle de ilişkilendirilerek nehri bulması önerilmiştir. Bu doğrultuda arazinin kuzeyinde bulunan iş merkezleri ve konut dokusunun kesiştiği bölgenin meydanlaşması ve fikir dahilinde tasarlanacak kütlenin zemine olabildiğince az dokunarak akışın kesilmeden devam etmesi amaçlanmıştır. Mevcut arazinin büyük bir alan kaplaması ve bu doğrultuda konumlanacak kütlenin alana hakim olabilmesi için nehre paralel kuzey-güney aksında lineer bir form kurgulanmıştır. Lineer formun orta kısmında boşaltma yapılarak iç bahçe oluşumu sağlanmıştır. İç bahçe ve arazinin kurgu çerçevesinde kendisine ait bir ekosistemin var olması amaçlanmış ve kütlenin ortasındaki iç boşluk sayesinde doğal havalandırma mümkün kılınmıştır. Kuzey-güney aksında gelişen kütle sayesinde güneşten maksimum fayda sağlanmıştır. Kurgulanan ekosistem ile insan ve doğanın bütünleşmesi amaçlanmış ve yapının zemine minimum müdahalesi sayesinde doğaya saygı ön plana çıkmıştır. Gençlik merkezine ek olarak istenilen doğrultuda eklenen program ise bu ekosistemin deneyimlenmesi için bir araştırma merkezinin kurulması ve bunu destekleyen gözlem kulelerinin arazide önemli noktalara konumlandırılması olmuştur.
Önerilen araştırma merkezinin sunmuş olduğu veriler ile ilerleyen zamanda projeye ek olarak adada bir habitat oluşumu düşünülmüştür. Bu sayede habitatın içinde bulundurduğu dinamikler ile gençliğin dinamizmi bir araya getirilmek istenmiştir. Araştırma merkezinde bu habitatın biyolojik sonuçlarının araştırılması öngörülmüş ve adaya proje kapsamında ”ha-bio-tat” adının verilmesi düşünülmüştür. Kullanıcıların kurgulanan ekosistemle daha fazla etkileşim içinde olabilmesi ve doğu-batı doğrultusunda olan meydan-nehir aksının geçirgenliğinin arttırılması amacıyla parçalı kütle organizasyonu önerilmiştir. Bu parçalı yapıyı toparlayan ve araziyi kontrol altında tutan, modüler yapısı sayesinde kolayca eklemlenebilen bir strüktür tasarlanmıştır. Bu strüktür içinde sürdürülebilirlik ilkelerini taşıyan ve ekosistemi organize eden; güneş panelleri, su toplama ve basınç ile elektrik depolama (piozoelektrik) sayesinde bir ”ekostrüktür” ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte strüktürün dönüştürülebilir çelik sistemden oluşması, yapının doğal taş cepheye sahip olması ile ısı yalıtımının doğal yollarla gerçekleştirilmesi sürdürülebilirlik ilkelerini destekler niteliktedir. Bir diğer önemli sürdürülebilirlik ilkesi olan suyun verimli kullanılması ise projede hem nehir ekosisteminin gözlemlenebilmesini hem de nehir suyunun kullanılabilir hale getirilmesini sağlayan bir gözlem kulesi sayesinde olmuştur.
Proje içinde oluşturulan rekreatif alanların tasarlanan form ve ekostrüktür ile bütünleşebilmesi için zeminde tasarıma uygun bir dilde peyzaj düzenlemesi yapılmıştır. Günümüzdeki sosyalleşme anlayışının giderek sanal dünyada gelişmesi geleceğimiz olan gençlerin çevreden yalıtılmasına ve yalnızlaştırılmasına sebep olmaktadır. Bu çerçevede gençlik merkezlerine düşen görev oldukça büyüktür. Gençlik merkezlerinin aynı zamanda birer karşılaşma mekanı olarak ele alınması durumunda gençlerin toplum içindeki yerini ve önemini ortaya çıkaracak mekânsal potansiyellere sahip olması gerekir. Bu çerçevede projede tasarlanan etkinlik meydanı, açık spor alanları, bisiklet yolu, açık hava sineması ve gösteri mekanlarının sahip olduğu sosyal potansiyeller ile gençliğin bir araya getirilmesi amaçlanmıştır. Bu ilişkilerin arttırılmasında arazinin bize sunmuş olduğu veriler dikkate alınarak arazideki kot farkı kullanılmıştır. Aynı zamanda projenin kente hizmet etmesi düşünülerek, program içinde var olan hobi odalarının ve kafenin etkinlik meydanına açılması, amfilerin açık alanda sinema ve tiyatro gösterilerinin takip edildiği bir ortak alan haline gelmesi ile kentlinin de karşılaşma mekanlarına dahil olması amaçlanmıştır. Böylelikle doğanın sahip olduğu ekosistem dinamiklerinin küçük ölçekte tasarlanan yapıya eklemlenmiş olması, ilerleyen zamanlarda da büyük ölçekte kent dokusuna eklemlenebilecek potansiyele sahip olması sürdürülebilir bir geleceğin var olmasının temellerini atar. Buna binaen küçük ölçekte kendi yapımızın ileri zamanda da projemize ‘ek bir öneri’ olarak adanın daha sonraları da büyük ölçekte kentin bu döngüye dahil olması temel amacımızdır.