Proje Raporu
is. (tema:şa:) esk.
1. Hoşlanarak bakma, seyretme
2. Oyun, temsil, gösterim, tiyatro: (İsl. Tiy.) İslam ülkelerinde sahne oyunları.
3. Gezinti – [ Mukaddimetü’l-Edeb (1300 yılından önce) ]
4. Yürüyerek seyir eylemek: ~ Ar tamāşā [#mşw/mşy VI msd.] gezinti, seyran < Armaşā yürüdü
Heidegger’e göre insan olmanın ve var olmanın en temeli, doğrudan doğruya barınma ile ilişkilidir. Heidegger barınma eylemini ontik değil, ontolojik olarak tanımlar. Burada barınmadan söz ettiği şey, bir mekan içinde değil, bizatihi dünya üzerindeki barınmadır ve tecrübidir. Kendi doğasında herşeyi muhafaza eden özgür yeryüzünde huzur içinde kalmak demektir. İnsan, varlıkla olan irtibatını sakınır ve muhafaza eder. ‘Yararlı’ olana odaklandığı anda irtibatını kaybeder. Bu muhafaza etmenin kendisi asıl inşa etmenin -building- kendisidir. Barınma, yerle irtibat kurmak ve orada bulunmak ile ilgilidir.
Bulunduğun yer ile temaşa etmek; zihinsel olarak hayalgücünün mimetik bağlamında seyir edebilme geleneği, orta ölçekli bir Akdeniz yerleşimi olan Mersin’in geçmişine çok yabancı değil. 20. yüzyılın ortalarına kadar olan dönemde, iskeleler ve istasyon arasında gelișen kentsel dokuyu birbirine doğrudan ve en kısa yoldan bağlayacak biçimde șekillen kıyı kullanımının henüz bariyerlerle durdurulmamış, yerlinin su ile olan irtibatının kesilmemiş olduğunu görüyoruz.
Anadolu coğrafyasının en bereketli ovalarından biri olan Çukurova, tarih öncesinden günümüze farklı kültürlerin bünyesinde barındırarak, su ve toprağın zenginliği ile üretim ve ticaret kültürünün günümüze kadar yaşamasına olanak sağlamıştır.
Mersin, 1950’lere kadar tarımsal bir hinterlandın merkezi ve Çukurova Bölgesi’nin dışa açılan iskelesi iken 19. yüzyılın sonlarında Çukurova’daki tarımsal gelişmeler, Adana-Mersin demir yolunun yapılması ve Mersin iskelesinin öneminin artması ile kentleşmeye başlamıştır. Bölgede, Adana sanayi geçmişi ile üretimde öncü bir kent iken; Mersin, limanı ile lojistik odak haline gelmiştir. Günümüzde Mersin-Tarsus-Adana aksında gelişen sanayi, Çukurova Bölgesi’nin ekonomik koridorunu oluşturur. Bu koridor, Mersin ve Adana’nın bütünleşmesini sağlar ve üretimden gelen değeri paylaştırarak, etkileşimle büyüyen iki kent haline getirir.
Mersin, kara, deniz, hava ve demiryolu gibi çok modlu ulaşım bağlantılarına sahip olması, Akdeniz-Ortadoğu ve Orta Asya ticaret yolu üzerinde olması ve Doğu Akdeniz ülkelerine yakınlığı sebebi ile Anadolu’nun Güney Akdeniz kapısı, Doğu ve Batı Anadolu arasında ekonomik ve kültürel bağlantı noktası olmuştur.
Bu stratejik özellikleri nedeniyle hızla göç alan Mersin, Çukurova’nın tarımsal ticaret merkezi iken, iç- dış ticaret, sanayi, lojistik, turizm gibi ekonomik faaliyetleri barındırır hale gelmiş; buna bağlı olarak da, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan bir dönüşüm yaşamıştır. Bu hızlı dönüşüm sonucu; kentsel yoksulluk, sosyal donatı ve altyapı yetersizliği, tarihi dokuda bozulma gibi sorunları da beraberinde getirmiştir.
Kentin batı kıyılarında yoğun olarak yapılan 2.konut alanları ile doğuda kalan ve Mersin-Tarsus aksı üzerinde yer alan sanayi, kentin kıyı uzunluğunu 42 km’ye, doğu- batı arasındaki mesafeyi ise 30 km’ye çıkarmıştır. Doğu-Batı yönünde yayılan kent makroformu, son 10 yıl içerisinde kuzeye doğru büyüme göstermiştir.
490km kıyı uzunluğuna sahip Mersin’de, bölgesel kıyı kullanımına bakıldığında, kentsel, ikincil konut, arkeolojik alanlar, tarımsal alanlar, doğa koruma alanları ve turizm alanları öne çıkmaktadır. Bölgeye artı değer yaratması ve ekolojik değerinin kaybedilmemesi için, özellikle kent içi kıyı kullanım alanları, yeşil ve mavinin bütünleştiği bir ekolojik koridor olarak düşünülmelidir.
Mersin kent merkezinde, bir ticaret ve liman şehri olmanın getirdiği izleri okumak mümkünken bir plaj kenti olmasının izleri görülememektedir. Kentteki ilk plaj kıyısı olma özelliği ve planlanmış olan “sahil promenadı” ile kentli ile su arasında yoğun bir diyalog kurmaya olanak sağlayacaktır.
“Devamlı sahille temasımız vardı. Kış geldiğinde denizin gürültüsünden pencerelerimizi kapatırdık. Ben epeydir denizin sesini duyduğumu hatırlamıyorum.”
Fakat kentin içinde sahile inen dikey yolların İsmet İnönü Bulvarı’na çarpması, sahil bandı üzerinde yer alan askeri tesisler ve nitelikli bir kullanımı tetikleyemeyecek durumda olan Çamlıbel Limanı, suyla diyalog kurulmasını engellemektedir. Kentin denize doğru akışının serbest bırakılması, kuzeyden sahile uzanan dikey yaya koridorlarının çarptığı duvarların kaldırılarak kentlinin suyla ilişkisinin hızlıca kurulması, Mersin’in yeniden seyredilebilir olmasıyla sonuçlanacaktır.
Su, duyularla doğrudan iletişime geçen ve beraberinde çoklu deneyimleri tetikleyen bir tasarım elemanı olarak görülmelidir. Bu doğrultuda kıyı ve dere kenarı rekreatif kullanımların ortaya çıkması, plaj kullanımın yeniden kent hayatının bir parçası olması için suyla temas edilen perimetrenin artırılması, bir diğer deyişle su figürünün sınırlarının genişletilmesi amaçlanmaktadır.
Yarışma alanı içerisindeki kıyı şeridi batı-doğu doğrultusunda incelendiğinde kıyıya doğru akan 5 ayrı bölge olarak düşünülebilir. Mevcutta Müftü Deresi’nin batısında yer alan TSK Güçlendirme Vakfı, Deniz Feneri ve özel işletme bulunan kıyı şeridi (1), Tevfik Sırrı Gür Stadyumu ve Müftü Deresi (2), Mersin Merkez Komutanlığı, Ordu Evi’nin yer aldığı kıyı şeridi ile İsmet İnönü Bulvarı üzerinde kalan doğal sit alanı (3), Çamlıbel Limanı ve onun sahile uzantısı olarak Lunapark (yıkılmış) (4) ve kentlinin gündelik hayatında önemli bir merkez olan Cumhuriyet Meydanı ve Çamlıbel Parkı (5) kentin dikey yaya koridorlarının sürekliliği düşünülerek ele alınmıştır.
(1) Yarışma alanının batı ucunda yer alan kıyı şeridi, Tevfik Sırrı Gür Stadı’nın spora ait izlerinin kıyıya aktarılması ile birlikte kurgulanmış oyun ve çok amaçlı spor sahalarıyla beraber bölgenin spora ilişkin hafızasının kuvvetlendirilmesi hedeflenmektedir. Kentin spor ve su ile ilişkisini harmanlayacak, denizin aktif bir şekilde deneyimlenmesine aracı olacak bir Yelken Sporları Merkezi de KIYI SPOR ALANI olarak düzenlenen alanın bir parçası olacaktır. Tevfik Sırrı Gür Stadı’nda kurgulanan (bkz. (2)) doğrultunun uzantısında yer alan denizin içeri sızdığı havuzlar ve denize uzanan basamaklanma KIYI SPOR ALANI içerisinde pasif kullanımların çevrelendiği ayrıca alanın doğusunda yer alan ve plaj olarak yeniden ele alınan bölge ile arasında yumuşak bir geçiş bölgesi olması düşünülmüştür.
Kıyı Spor Alanı’nın doğusunda kalan kıyı şeridi, alanın aktif kullanımının artırılması hedeflenerek kuzey güney doğrultusunda pasif yeşil alan, yarışma alanı boyunca kıyıya paralel süren SAHİL PROMENADI ve suyla aktif ilişki kurulmasını tetikleyecek şekilde PLAJ olarak kurgulanmıştır.
PLAJ; bir omurga görevi gören promenad üzerinde iki yönlü hizmet verebilecek büfe, wc-duş gibi temel işlevlerin eklemlenmesi, promenaddan uzanan iskele yapıları ve bu iskele yapılarına eklemlenen deniz hamamlarından oluşmaktadır.
İlk kez Evliya Çelebi’nin anlatılarında değinilen, İstanbul başta olmak üzere güney şehirlerinde sıkça görülen deniz hamamları geçmişte insan-deniz ilişkisinin kurulduğu ilk yapılardır. Cumhuriyet dönemiyle beraber toplumsal cinsiyet ayrımlarının dönüşmesi sonucu deniz hamamları da birer ikişer ortadan kalkmışlardır. Yukarıda da belirtilen suyla temas edilen perimetrenin artırılması fikri ve deniz-insan ilişkisini hatırlatıcı birer iz olarak deniz hamamları; proje kapsamında yeniden yorumlanmıştır ve kendi donatılarını (soyunma, duş, güneşlenme imkanları) barındıran, sağladığı fiziksel konfor koşulları ile denizin kullanımını çoğaltan, suyun mekansal sınırlarını tanımlayan, deniz-insan ilişkisinin farklı potansiyellerini açığa çıkaracak bir tasarım elemanı olarak kullanılmaktadır.
(2) Kent içerisinde 3 ana aksın (Silifke Caddesi, Atatürk Caddesi ve İsmet İnönü Bulvarı) kesişiminde yer alan, kent ve kentlinin hafızasında önemli bir buluşma ve karşılaşma mekanı olan Tevfik Sırrı Gür Stadyumu AGORA olarak yeniden kurgulanmıştır. Atatürk Caddesi’nden alana uzanan doğrultuyu karşılayan ve kapsayan, suya doğru uzanan bir kentsel mekan olarak düşünülen AGORA, kentlinin belirli periyodlarla değil gündelik hayatının önemli bir uğrak noktası olarak düşünülmektedir. Bu durum stad yapısının işlevsel, biçimsel ve yapısal özellikleri ile geçmişten gelen izlerini kaybettirmeden, kent-dere-deniz ilişkisi arasında görsel ve fiziksel teması engellemeyecek bir düzende karşılık bulmaktadır.
AGORA, mevcut stad formu ile Atatürk Caddesi kesişimiyle biçimlenmiş; görsel ve fiziksel olarak geçirgen ahşap örtü yapısının altında kentlinin gündelik ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde örgütlenmiş çarşı birimleri, farklı ihtiyaç ve etkinliklere (konser, kermes, iftar, düğün vb.) cevap verecek sert zemin ve PLAJ’a doğru yönlenen, aktif yeşil alandan oluşmaktadır. Yeşil alan Mersin’in iklimsel özellikleri göz önünde bulundurularak gölgelendirilen ama aynı zaman da sahil ile görsel ilişkinin koparılmadığı, denizle ilişkiyi hatırlatan, denize ve Müftü Deresi kenarında biçimlenen rekreasyon alanlarına yönlendiren su öğesi ile biçimlenmektedir.
Atatürk Caddesi’nin Tevfik Sırrı Gür Stadyumu ile buluştuğu noktayı fiziksel olarak ayıran Müftü Deresi; AGORA kurgusunu destekleyici, Atatürk Caddesi ve Silifke Caddesi’nin kuzeyinde yer alan ve dere boyunca devam eden yürüme-bisiklet yolunu AGORA’ya katıştıran rekreasyon alanları olarak kurgulanmıştır. Derenin ıslaha gereksinim duyması sonucu yapılacak fiziksel müdahale ile dere kenarında yapılacak setlenmeler; dere kenarının seyir, dinlenme, yürüme ve bisiklet gibi farklı kullanımlara imkan tanıyan bir yeşil koridor olarak düşünülmektedir.
(3) Doğal Sit Alanı ve Ordu Evi’nin kapattığı sahil alanı, Cumhuriyet Meydanı ve AGORA arasında bağlayıcı bir tasarım unsuru olarak düşünülmektedir. Öncelikle kent merkezi ile kıyının etkileşimini koparan geniş en kesitli bulvar düzenlenerek, bulvar üzerindeki trafik akışının yavaşlatılması düşünülmektedir. Ayrıca sahil üzerinde Cumhuriyet Meydanı ve AGORA arasında ring yapacak hemzemin tramvay ile birlikte yayayı odağa alarak kıyı şeridine paralel yaya hareketinin artırılması amaçlanmaktadır.
Cumhuriyet Meydanı ve AGORA’yı bağlayan ikinci aks olan Atatürk Caddesi üzerinde sahile dikey hareketin, Atatürk Caddesi üzerinde yer alan zemin kotu işlevlerini de dönüştüreceği göz önünde bulundurularak cadde üzerindeki kamusal ve ticari kullanımların yeniden düşünülüp örgütlenmesi, cadde üzerindeki yapıların cephelerinin iyileştirilmesi ve ortak bir dile sahip olacak bir şekilde ele alınması gerekmektedir.
Mevcutta erişilemeyen Doğal Sit Alanı, KENT KORUSU olarak ele alınıp, kullanımı artıracak donatılarla (çay bahçesi, büfe, çocuk oyun alanı) Atatürk Caddesi ve kuzeyinde yer alan Hamidiye Mahallesi’ni SAHİL PROMENADI’na bağlaması düşünülmektedir. Sahile inen dikey yolları karşılayan SAHİL PROMENADI kentlinin denizi temaşaya çıktıkları, denizi duyumsadıkları kıyı rekreasyon odağı olarak düşünülmüştür. Promenad ve kıyı arasındaki kot farkı sebebiyle, promenadın altında oluşan hacimler de kıyının aktif kullanımını tetikleyecek ticari işletmeler olarak kullanılması hedeflenerek düzenlenmiştir.
SAHİL PROMENADI ile liman arasında yer alan, Çamlıbel Mahallesi’nden sahile inen Cengiz Topel Caddesi’nin yeşil banta kavuştuğu nokta, bir su öğesi ile belirlenen dikey doğrultuda denize kavuşturulmaktadır. Bu doğrultunun sahille temas ettiği doğrultuda yer alan betonarme örtü ile tanımlanmış SEYİR YOLU, denizle fiziksel olarak temas kurmayan ama görsel olarak denize odaklanan bir yürüyüş yolu olarak kurgulanmıştır.
(4) Mersin’in iklim şartları ve kıyı kullanımı gözlemlendiğinde gölgelik alanların yoğun bir şekilde kullanıldığı fark edilmektedir. Mevcut durumda Çamlıbel Sahil Parkı’nda yer alan çardakların bu kullanıma hizmet ettiği görülmektedir. Ayrıca iskele bölgesindeki teknelerin restoran olarak hizmet vermesi de bu alanın mevcut kullanımına dair izleri ortaya sermektedir. Yıkılmış olan lunapark ve kuzeyinde yer alan liman bölgesi de hem iklim şartları hem de gündelik kullanımı düşünülerek ele alınmış, mevcut izleri korunarak kentin ekonomik ve sosyal hayatının etkin bir parçası olması hedeflenerek kurgulanmıştır.
Yıkılmış olan lunapark alanı, mevcut ağaç dokusunun biçimlendirdiği düzende ahşap pergolalar ile gölgelendirilerek GÖLGE TARLASI oluşturulmuştur. GÖLGE TARLASI içerisinde yer alan donatılar (WC, Kiosk, Çay Bahçesi, Kermes Alanı ve Çocuk Oyun Alanları) ve tarlanın doğusunda yer alan GAZİNO ve KAFE yapıları, atıl durumdaki alanın yeniden kent hayatına dahil olmasını tetikleyeceklerdir.
GÖLGE TARLASI’nın kuzeyinde yer alan iskeleler ve etrafında yer alan yapılar; proje genelinde yer alan ahşap pergolalar ile aynı dilde kurgulanmıştır. Balıkçı barınakları, işletme yapılarının yanı sıra SAHİL PROMENADI’na eklemlenen ve GÖLGE TARLASI ile iskelelerin kesişiminde yer alması düşünülen balık pazarı; kentlinin erişebildiği, kentlinin gündelik ekonomik hayatının izlerini taşıması düşünülerek ele alınmıştır.
(5) Cumhuriyet Meydanı; üzerinde yer Kültür Merkezi, Atatürk Evi, Ortodoks Kilisesi gibi kültürel öneme sahip yapıların yanı sıra doğusunda yer alan taşıta kapalı yaya aksı da önemli bir ticari merkez olarak kentin kültürel ve ekonomik hayatında önemli bir yer tutmaktadır.
Cumhuriyet Meydanı’nı sınırlayan ve güneyindeki Çamlıbel Sahil Parkı ile Meydanı koparan ama aynı zamanda kentin önemli bir ulaşım kesişme noktası olan Park Kavşağı ve yol üzerindeki açık otopark düzeni, İsmet İnönü Bulvarı’nın yavaşlatılması ile birlikte yeniden ele alınmaktadır. Bu noktada alınmış ulaşım kararları ve önerilen yer altı otoparkı, meydanın mevcut peyzaj düzeninin yeniden ele alınmasını gerektirmektedir.
Bunun sonucu olarak meydanın peyzaj kurgusu, sahile dikey yönlenecek şekilde yeniden kurgulanarak meydan üzerindeki toplanma, tören ve etkinlik faaliyetlerine olanak vermenin yanı sıra, Çamlıbel Parkı ve parkta yer alan Atatürk Heykeli ile olan görsel ve fiziksel ilişkisinin kurulması, kıyı rekreasyon alanı ile bütünleşmesi hedeflenmektedir.
***
Suyla kurulan ‘barınma’ bağlamını; plaj bölgesinde yüzme, yelken ve spor aktiviteleri, sahil promenadında bisiklet ve koşu yoluyla fiziksel ilişki, liman bölgesinde balıkçılık ve pazarla gelen ekonomik ilişki, doğal sit alanı, hemen güneyindeki sahil bölgesindeki rekreatif alanlarla ve yine liman bölgesindeki gölge tarlası ile duyusal ve görsel ilişki, stadyumun izinin korunup bir çarşı ve gösteri alanına dönüşmesiyle tarihsellik ilişkileri içinde harmanlamak amaçlanmıştır.