PROJE RAPORU
Mezarın bir mimari obje olarak ele alınması, eserin kurgulanması sırasında anlam kazanmasını sağlar. Lakin böyle bir kurguda, mezar, kendisine tasarımcısı tarafından yüklenen anlamı değil, ziyaret edenler tarafından kendisine yüklenen anlamı oluşturabilme kabiliyetine sahip olmalıdır. Mezarın bu özelliği, objenin, oluşumu sırasında yalınlaşmasını sağlarken; obje ile objeye mimarı tarafından yüklenen anlam ilişkisinin dolaylı hale gelmesi gerekliliğini doğurur.
Turgut Uyar’ın yattığı yer olarak düşünüldüğünde mezarın, şairin hayat ve ölümle olan ilişkisinin bir hatırlatıcısı olarak bulunduğu yere yerleşmesi uygun görülmüştür. Turgut Uyar’ın anlam yaratıcı kalemi, mezarın olabildiği kadar yalın ve sade bir hareketle oluşmasını ve bu sayede, ziyaretçinin odağının Turgut Uyar’ın ve onun hatırlattıklarının üzerinde olması istenmiştir.
Mezar, toprağın üstünde süzülen, hareket eden bir düzlem olarak kurgulanmıştır. Topraktan gelip, toprakla beraber var olan mimari obje, topografyanın üstüne yerleşirken hayatın ve ölümün birbirine yakınlığını ifade eder. Mezar taşı, objenin morfolojik hareketinin bittiği ve başladığı çizgilerin kesişimine yerleşir; hayatı olumlamanın ve hayattan aşkınlığın birbirlerine yakınlıkları mezar taşının konumuyla perçinlenir. Mezar taşı anlamsal bütünlüğü sağlarken, arkasında bulunan istinat duvarı ile mezar arasında ilişki kurar ve soyut bir şekilde topografyaya yerleşen mezarın, çevresiyle olan ilişkisinin de oluşmasına katkıda bulunur.
Bütün bunlarla beraber mezarın tasarımcıları olarak Turgut Uyar’ın bize hissettirdiklerinin de bu tasarıma etki ettiği gerçeğini yadsıyamayız. Bu etkiyi ise doğrudan bir anlatımla aktarmak yerine şiirsel bir metin ile ifade etmeyi doğru bulduk.
Ağlayarak açarız gözlerimizi, ilk bakışımız böyledir hayata.
Kaygılarla yaşar, korkularımızla savaşırız. Sürekli mücadele.
Ve yaşlanırız, büyürüz, katılaşırız…
Ölüme doğru giderken karşımıza birileri çıkar. İnsanlar…
İnsanlarla teselli buluruz, insanlarda,
Uzanırken başkalarına bir cümle okuruz.
“ Şimdi gemiler geçer uzaklardan
Gönlüm güvertede sereserpedir.
Işıklı geceler, saz sesleri, peynir ekmek
Ne biletim ne param ne dostum var
Pır pır eder yüreğim bakındıkça…
-Uyan Turgut’um, garibim, uyan Bura Terme’dir.
Terme köprüsünden kamyonlar geçer,
Irgatlar üç orada beş burada konuşurlar
Bir gece başlar, yarı siyah, yarı kırmızı
Cigaramı yakar evime dönerim…
-Gidin gemiler, gidin
Vardığınız yerlere selam edin
Gün olur bütün kaygılardan uzak
Ben de gelirim…”
Bir insan uzanır bize, kelimeleriyle, tarihin içinden,
yaşam ve ölüm arasında,
Çarpılırız ve bir bakarız, yokuz.