1.BEKTAŞİLİK ve CEM KAVRAMI
Alevi-Bektaşi inancının uygulandığı ve öğrenildiği yerler cem meydanlarıdır. Cemevleri, uzun yıllardır Alevilerin ortak ibadet yerleridir. Bu kültürün yüzyıllarca yok sayılması özgürlüklerinin kısıtlanması, dergahlarının kapatılması, toplum tarafından dışlanması ve karşı eylemlerin gerçekleştirilmesi güvenlik kaygısını doğurmuştur. Bu baskılar altında cemevleri ile yaşam alanları iç içe geçmiş, evlerin dönüştürülmesi ve belirli bölümlerinin ibadet amaçlı kullanılması ile cem evi mimarisinin oluşmasında önemli sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu süreçte cemevi ve ibadet mekanlarında genel mimariden çok semboller, simgesel elemanlar ve kullanılan yapı malzemeleri ile bir kimlik oluşturma arayışına girilmiştir. Bu arayış sayesinde ortaya çıkan birtakım mimari özellikler ve gizli tipolojiler vardır.
4 kapı, 40 makam, 12 imam gibi unsurların sembolize edilmesi ve mekanlar içerisinde bu anlamların yüklenebileceği elemanların konumlandırılması ile kendine has tipolojiye sahip mekanların üretilmesi mümkün kılınmıştır. Alevi inancında var olan insanı tanıma ve merkezi insan kabul etme ise mekanın kullanımı açısından önemli yönlendirmelere sahiptir. İnsanın merkez alındığı ve kıblenin insan olduğu bir inanışta ibadet meydanı da ortak bir noktaya yönelerek karşılıklı semah dönmeyi mümkün kılacak potansiyele sahip olmalıdır. Cemevleri bu girdiler doğrultusunda kendiliğinden var olan ve yüzyıllardır baskı altında da özgür dönemlerinde de kendinden ödün vermeden çevresine saygıyı en üst hizmet sayarak ve insanı insan olduğu için severek devamlılığını sağlayan mekanlar olmuşlardır.
2. TASARIM KARARLARI
2.1. KENT ÖLÇEĞİNDEN YAKLAŞIM KARARLARI
Proje konusunda tanımlanmış olan sosyal/kamusal veriler kentle kurulan ilişkilerin temelini oluşturacak biçimde ele alınmıştır. Buna göre proje alanı olan Uzundere Mahallesi, Tekkedağı tepesinin Ege Denizi’ne bakan eteğine yerleşmekte olup D-300 karayolunun oluşturduğu eşik nedeniyle kentten kopuk bir şekilde varlığını tanımlamaktadır.
Bahsi geçen kentten uzaklaşma durumu bölgeyi ‘kırsal’ ölçekte tanımlayarak konut ağırlıklı bir yaşantıyla pekiştirmiştir. Proje alanının yakınında bulunan trafo merkezinin, konut dokusunun baktığı ve eğimin yükseldiği alanda bulunması, bölgenin tanımlamış olduğu kırsal yaşantıyı zedeleyerek alanın kendi içinde kurduğu saydam ilişkileri bozduğu görülmüştür. Bu doğrultuda bahsi geçen trafo merkezi ve o merkezin yakın gelecekte tanımlayacak olduğu sanayi yerleşimi ile Uzundere Mahallesi’nin arakesitini tanımlayıp, bölgeyi kente daha sakin bir biçimde bağlayacak bir yeşil seperatör önerilmiştir.
Önerilen bu yeşil seperatörün mahalle ve trafo merkezinin arakesitini yumuşatıp fiziksel ilişkiyi sıfırlarken mahalle ölçeğinde, mesire alanları, yürüyüş yolları, su havzası ıslah çalışmalarıyla öneri bir rekreasyon alanı sunması amaçlanmıştır.
Böylelikle kent ölçeğinden alana yaklaşan kullanıcılar için alternatif bir rota olan ve D-300’den başlayarak proje alanını bulan yeşil seperatörün proje alanının doğrudan tanımlayacak olması amaçlanmıştır.
2.2. PROJE ALANI(ADA) ÖLÇEĞİNDEN YAKLAŞIM KARARLARI
Proje alanının kentle kurduğu ilişkiler bahsedildiği gibi gerçekleşirken, proje alanı ada ölçeğinde analiz edildiğinde mevcut cemevinin olduğu alanda düz seyreden eğim, iki sütun boyunca devam eden ağaç sırasının ardından dik bir biçimde 15mt yüksekliğinde dökülmektedir. Mevcut yapının eğimle kurduğu ilişki sıfır olmakla birlikte, konut dokusunun da alanla kurduğu ilişki yok denecek seviyededir. Özellikle alan etütleri sırasında dikkat çeken bir olgu olan dere havzasının akış yönüne doğru dökülen eğim ve konutlar arası ilişki dere havzasından sonra kopuk vaziyettedir. Mevcut vaziyette alan ile sağlıklı ilişki kurabilecek tek arterin 3968. Sokak olduğu görülmüştür.
Buna göre mevcut çevre ile fiziksel bağlantı problemlerinin sunmuş olduğu sorunlar ve proje konusunun tanımlamış olduğu ‘Cemevi ve Sosyokültürel Merkez’ başlığını ortak bir potada eriterek tasarıma başlanmıştır. Bu bağlamda cemevi ve sosyokültürel merkezin program olarak birbirinden ayrıldığı gözlemlenmiştir, bu ayrıma göre alınan bir tasarım kararı olarak cemevi kısmının daha kontrollü bir alanda kendini tanımlarken sosyokültürel birimlerin daha fazla kamusal boşluklar ve farklı kotlarda kendini hissettirmesi önerilmiştir , bu ayırma durumunu gerçekleştirmeyi sağlayacak olan elemanın arazi özelinde bulunan ve doğal bir ayırıcı/eşik eleman olarak kendini tanımlayan ağaç dizisi tarafından yapılması önerilmiştir.
Programa dayalı kütlesel ayrışma bu şekilde izlenirken, proje alanına yaklaşım arterlerinin doğru etüt edilmesi ve gelecekte bölgeye önerilen iki yolun proje alanıyla ilişki kuracak şekilde tasarlanması önerilmiştir. Buna göre ağaç dizisinin tanımlamış olduğu alanın batısına 3968. Sokak ile doğrudan ilişki kurabilecek şekilde ve mevcut yapılı çevrede fiziksel geçirimi sıfır olan kotlara sızan bir amfi önerilmiştir. Bu amfi sayesinde ana yaklaşım arterinden gelen kullanıcının kamusal kotlara rahatlıkla ulaşması amaçlanmıştır. +0.00 kotunun -3.00 ve -6.00 kotuna bağlayan bu kamusal amfi -3.00 kotunda daha kontrollü bir ara mekandan sonra kullanıcıyı ön avluya çıkartırken -6.00 kotunda ulaştırdığı alan sosyokültürel birimlerin tanımlanmaya başladığı toplanma avlusu olarak nitelendirilmiştir.
Toplanma alanı ve sosyokültürel birimlerin tanımlanmasında mevcut arazi formunun sunmuş olduğu kotlu yapı dikkate alınmıştır. Buna göre eğimin oldukça dik olması ve mevcut çevredeki geçirimsizliği dikkate alındığında, eğimlerin kendi kotunda devam ettirilerek bir dizi toplanma avlusu, ve mekan örüntüsü tanımlaması önerilmiştir. Buna göre eğimin oldukça dik olduğu alanda sosyokültürel birimler farklı kotlarda kamusal teraslar sunacak biçimde kendini tanımlarken, cemevi bahsi geçen ağaç dizisinin sınırladığı ve daha kontrollü bir yaşantı önerecek biçimde proje alanının güneyinde şekillenmiştir.
2.3. FORM ve KÜTLE KARARLARI
Vaziyet kararları bu şekilde ele alınırken kütlenin, dil olarak yalın ve kendiliğinden şekillenmiş olan kot hareketleriyle oluştuğunu vurgulayacak biçimde şekillenmesi önerilmiştir. Buna göre kamusal terasların uzayarak üstte kamusal boşluk tanımlarken altta bir dizi mekan örüntüleri tanımlamaları önerilmiştir. Bu mekan dizisinin kirişleri mekanlar arasından koparılarak önerilen bu kot hareketinin insan ölçeğinden de algılanması amaçlanmıştır.
Form olarak koparılan bu kirişlerin bazı yerlerine açılan yırtıklar sayesinde manzara ve yönelim panoramik biçimde olmuş, özellikle mihmanevi kısmında yapılan göz hizasında ki yırtıklarla özel yaşantı sınırlandırılırken manzara ve doğal ışık girdileri dikkate alınmıştır.
2.4. KAMUSAL BAĞLANTILAR ve YAŞANTI
Yaklaşım kararları bahsedildiği gibi şekillenirken kamusal yaşantı sunan teraslar ve mekan örüntüleri sosyokültürel birimlerle beslenmiştir. Buna göre +0.00 kotunu -6.00 kotuna bağlayan amfi hareketi kamusallığı fiziksel olarak sağlarken sağ tarafında oluşan duvar boyunca Bektaşi kültürü ve cem ile ilgili sergi nişleri önerilmiştir. Bu kamusal bağlantının ulaştırdığı toplanma meydanından -12.00 kotuna kadar olan ara kotlar boyunca devam eden kamusal bağlantılar önerilmiştir. Bu kotlar boyunca devam eden kamusallık, sergi fuayesi, kahvehane, kütüphane ve satış birimleri gibi kamusal değeri yüksek mekanlarla beslenmiştir.
Böylelikle +0.00 kotundan -12.00 kotuna yapılan tüm bağlantıların tamamen izohips hareketleriyle, kamusal değerinin yüksek ve kendiliğinden şekillenebilmiş vaziyette olması önerilmiştir.
-12.00 kotunda oluşturulan ahilik meydanı önerilen ahilik atölyeleri ile birlikte çalışacak biçimde tasarlanmıştır. Böylelikle Bektaşilik geleneğinde önemli bir yeri olan ahilik kavramı kamusal bir bakış açısıyla ele alınarak projeye kazandırılmak istenmiştir. Bir başka öneri olarak proje kotunun indiği -12.00 kotunda tanımladığı alan ile proje alanının kuzeyinde var olan +3.00 kotundaki konut dokusuyla fiziksel bir bağ kurulmak istenmiştir. Buna göre konut dokusundan gelen aks ve dere ıslah hattının kesiştiği alana önerilen kamusal bağ sayesinde kuzeyden yaklaşan kullanıcı yoğunluğunun proje alanına çim amfi ile doğrudan sızması amaçlanmıştır. Yine bu alanda kurgulanan çocuk oyun avlusu öneri ağaç koruluğu ile sınırlandırılarak kontrollü bir alanda tanımlanmıştır. Böylelikle sosyokültürel alan kotları birbirine bağlarken her yaştan kullanıcıya kamusal bir deneyim sunmayı amaçlamaktadır.
3. PROGRAM ve PLAN ŞEMASI
3.1 PLAN İŞLEYİŞİ
Tasarım kararları belirtildiği gibi oluşurken, plan şemasının şekillenmesinde etkili olan program parçası ‘sergi alanı’ olmuştur. Buna göre sosyokültürel ana başlığının altında yer alan ve 300m2’lik bir kullanım alanı isteyen sergi alanı kotlar arası bir bağlantı alanı olarak da düşünülerek sosyokültürel birimlerin plan şemasını şekillendirmiştir.
Buna göre +0.00 kotunu -6.00 kotuna bağlayan amfi indiği yerde mekânsal olarak üst fuayeyi bulmaktadır, üst fuaye sergi mekanıyla -12.00 kotuna bağlanmakla birlikte salonun alt kot girişini de tanımlamaktadır.
Sergi mekanının kullanım ihtiyacı gereği ışık ve güvenlik kontrolü sayesinde mekanları alt kottan birbirine bağlayan bir ana omurga görevi üstlenebilmiştir. -6.00 kotundan başlayan bu sergi omurgası -12.00 kotuna bağlanarak mekânsal sürekliliği sağlamış ve diğer program parçalarının da ona eklemlenebilme olanağını arttırarak fuayelerin daha tanımlı ve birbiriyle bağlantılı mekanlara çalışabiliyor olma özelliğini sağlamıştır.
Sosyokültürel alandaki planometriyi etkileyen bir diğer program parçası ise salon ve mihmanevleri olmuştur. Buna göre salonun tanımlanacağı alan iki kottan seyirciyi mekana dahil edebilecek şekilde kurgulanmıştır. Bu kotlardan -6.00 kotundaki giriş aynı zamanda sergi mekanının da üst fuayesi olarak tanımlanmış ve sergi mekanına açılan bir galeri boşluğuyla fuayeyi zenginleştirmiştir. Bununla birlikte salonun üst girişi -3.00 kotunda tanımlanan bir fuayeyle sağlanmıştır.
Bu fuaye aynı zamanda eğitim birimleri içinde hizmet vermektedir. Bahsi geçen eğitim birimlerinden 1 tanesinin sahneli olup +0.00 kotunu -6.00 kotuna bağlayan amfinin seyir alanında bulunan bir seyirde konumlanması önerilmiştir. Böylelikle Bektaşi geleneğinde oldukça önemli bir yeri olan ‘nefes ve deyiş’ algısının bu kamusal amfiden aşağı inen kullanıcılar tarafından deneyimlenebilmesi önerilmiştir.
Salon ve fuaye ilişkisi bu bağlamda şekillenirken, mihmanevi tipolojisi gereği daha özel ve kontrollü bir mekan örüntüsüne sahip olmalıdır. Buna göre kamusal terasların olduğu kısma bakacak ve ara mekanı bu kamusal alandan biraz daha ayrışarak kendi özel dış mekanına sahip olacak biçimde tasarlanması önerilmiştir. Böylelikle kamusal yaşantı tüm şeffaflığıyla akarken konaklama ihtiyacı bu yaşantıya kendi özel yaşantı tanımını bozmadan eklemlenebilmektedir.
Ana program parçaları ve fuayeler bu şekilde tanımlanırken kamusal kotları besleyen diğer ara mekanlar arazi verileriyle elde edilmiş akslara yerleştirilmiştir.
Buna göre proje alanının kuzeyinde önerilen kamusal bağlantının kurgulandığı aks ‘ticari aks’ olarak nitelendirilmiştir. -9.00 kotunda bu aks boyunca sıralanan satış birimleri kamusal sürekliliği besleyecek fonksiyonda ve ‘esnaf’ ölçeğinde ticari mekanlar olmuştur. Yine bu aksta kendini tanımlayan kütüphane dışarıdan çalışan bir fonksiyonda olmasıyla kamusal teraslarla kurduğu ilişkiyi pekiştirerek önerilen çim amfilerle de bağ kurmaktadır.
4. CEMEVİ ve MEYDANIN ŞEKİLLENMESİ
Cemevi programı, bahsi geçen programsal ayrışmayı izleyerek proje alanının güneyinde tanımlanmıştır. Buna göre -3.00 kotunda tanımlanan ön avlu cem meydanı, aşevi ve küçük muhabbet meydanını besleyen bir avlu niteliğinde düşünülmüştür. Ön avlunun tanımladığı bu alan +0.00 kotundan alana ulaşan 2 tek kollu merdiven ve 1 kamusal amfiyle beslenmiştir. Böylelikle programsal ayrışmanın sunmuş olduğu ve 3968. Sokak yaklaşımının daha kontrollü olması adına düşürülen kot sayesinde cemevi program parçaları kendi içinde çalışabilecek biçimde şekillenmiştir.
Programda sosyokültürel ana başlığı altında olmasına rağmen küçük muhabbet meydanının doğrudan cem meydanıyla ilişki içinde olması önerilmiştir. Bu bağlamda bir arada düşünülen program parçaları 0.00 kotunda cenaze eviyle birlikte çalışacak avlular ve toplanma alanları içerecek şekilde düşünülmüştür.
Cenaze evinin bulunduğu yer programsal ayrışmanın başladığı alan olan ağaç dizisinin baktığı aksta yer almaktadır. Böylelikle kütlesel ayrışmanın sağlandığı gibi işlevsel ayrışmanın da sağlanması ağaç dizisiyle olmuştur.
Meydanevi odasının tavanı, kare oluşturan kalın ahşap kirişlerin üst üste yerleştirilmesiyle yapılmıştır. ‘Kırlangıç Kanadı’ denilen bu yapı tarzı tavana bir anlamda kubbe görüntüsü vermiştir. Bu şekilde tasavvuf inancındaki yedi kat gök sembolize edilmiştir. Klasik tarzda alışagelmiş bu tavan modeli tasarım içinde yorumlanarak tavan strüktürü oluşturulmuştur.
Meydan evine ışık, çatıda ve cephede devam eden 12 imamı sembolize eden 12 adet yırtıktan alınmaktadır. Bu 12 yırtıktan içeri sızan gün ışığı mekanın üzerinde var olan ahşap kirişlerin arasından zemine düşmektedir. Bu aşamada gün içerisinde devingen bir mekan ortaya çıkmaktadır. Ahşap kirişlerin arasından süzülen ışık bir ağaç altında gölgeleniyormuş hissi yaratmaktadır.
Cem meydanına açılan ve daha arka planda var olan inziva makamları ‘can’ların kendileriyle baş başa kaldıkları, dış dünya ile ilgilerini keserek ilahi duygularla birleşebilmek için kendi içine kapanmalarını sağlayabilecek mekanlardır.
Meydan evinin en dış kısmında yer alan ve proje genelinde diğer sosyokültürel birimlerde de var olan kabuk, Alevilik inancında dış etkilerden kendini koruyan ve kendi içine dönük bir inanışın sembolize edilmesinin yansıması olarak projede görülmektedir.
5.MAKET TEKNİĞİ ve SUNUM
Maket tekniği olarak, kütleleşme ana fikri olan kotların teraslanması ve mevcut izohips eğrilerinin sunmuş olduğu tasarımsal girdinin birer mekan örüntüsü ve kotlar arası sürekliliğe dönüşmesi durumu anlatılmaya çalışılmıştır. Bu nedenle maket yapım tekniği tamamen izohips eğrilerinin yapmış olduğu hareketler sonucunda ortaya çıkan bir kütle örüntüsü şeklinde aktarılmıştır. Özellikle sosyokültürel kısmın eğimle kurduğu ilişkinin tamamen kendiliğinden şekillenmiş olduğu vurgulanmıştır.