Kayapınar Belediyesi Hizmet Binası Projesi Türkiye'de daha önce uygulanmamış bir yarışma yönteminin sonucunda gerçekleşti.
Kadri Atabaş yarışma sürecini şu şekilde anlatıyor:
“2011 Yılı son aylarında, büromuzu Diyarbakır’ın Kayapınar İlçesi Belediyesi yetkilileri aradı. Kayapınar’ın, Diyarbakır’ın en büyük merkez ilçesi olduğunu, yeni bir hizmet yapısı düşündüklerini söylediler. Davetli bir yarışma düşünüyorlardı, bunun için 5 mimari büro belirlenmişti. Seçimin içinde geniş bir danışma / katılım süreci işletilmişti. Proje istenen bürolara belli bir proje çalışma bedeli ödenecekti. Seçilen 5 büro arasında bizim büromuzda vardı. Katılmayı kabul edip etmeyeceğimizi bildirmemiz için aranmıştık. Böyle bir yaklaşımdan etkilendiğimizi, yarışmaya katılmaktan onur duyacağımızı belirttik.
Daha sonra belediye adına bir teknik heyet büromuza geldi, detaylı bilgi sundular.
Proje, geniş katılımlı halka da açık bir jüriye sunulacaktı. Her büro projesini ayrı bir günde sunacaktı.
Bürolara verilen program en az olması gerekeni kapsıyordu. Herkes bu programı geliştirebilir, öneride bulunabilirdi.
Prensip olarak, sürdürülebilirlik ve halkın yönetime katılımı önemseniyordu.
Daha sonra büroya verilen belge ve istek programı çerçevesinde yeni bir program çalışıp önerdik. Olumlu baktıklarını belirttiler.
Avan proje için verilen süre sonucu, ekibimiz Diyarbakır’a sunuş için gitti.
Belediye toplantı salonunda yaklaşık 40-50 kişinin katıldığı 3 saati aşkın bir sunuş yapıldı. Toplantıya, Teknik Eleman Odaları Temsilcileri, Anakent ve Kayapınar Belediyesi Teknik Elemanları, Belediye Meclis Üyeleri (ilgili olanlar), STK temsilcileri ve Kaymakamlık’tan 2 temsilci katıldı. Proje ekibi, sunuş sonunda, soru / cevap ve önerileri kapsayan, süre kısıtlaması olmayan bir oturumla projelerini savundular, tartıştılar.
Yaklaşık 1 ay sonra, Belediye’den arandık, projemizin prensip olarak seçildiğini ama tam kararın geniş katılımlı yeni bir toplantı sonucu kesinleşeceğini belirttiler.
Tekrar Diyarbakır’a gidildi; gene geniş katılımlı kitlesel bir toplantıya girdik. Bu sefer gerek Teknik Eleman Odaları, gerekse STK ve Belediye elemanları projeyi daha iyi incelemişlerdi. Gene yaklaşık 3 saat süren bir toplantıda açıklığa kavuşmamış ya da anlayamadıkları yerleri sordular. Projenin mimari diline kadar inen tartışma ve öneriler geldi. Sürdürülebilirlik konusundaki önerilerimiz tartışmaya açıldı. Mekan programlarındaki değişiklikler dile getirildi.
Projemiz, açıklama bölümünde görüleceği gibi STK konusunu “geniş katılımcı demokratik yönetim” sürecinin bir bölümü olarak ele almıştı. Kendi başına ayrı çalıştıkları, bürokratik işlemlerden farklı bir zaman kullanımını da içeren bir düzenleme önerilmişti. Katılımlı jüri toplantısı sonunda bize iki proje üstünde durulduğunu, bizim mekan kullanımındaki daha “sivil” yaklaşımımızın son kararı etkilediğini belirttiler.
Projenin, uygulama safhalarında, 2 kez daha teknik düzeyde toplantılar yapıldı. Program ve içerik daha detaylı ele alındı.
Sonuçta kabul edilen proje, şimdi yapım için ihale edildi.”
Kayapınar Belediyesi Hizmet Yerleşkesi, üç temel konuya cevap oluşturmak için tasarımlandı:
1- Yerel yönetimlerin bir kurum olarak ortaya çıkışı, Anadolu topraklarında, çok yeni değil. Selçuklu – Osmanlı geleneğinde güçlü bir yerel yönetim anlayışı yok. Osmanlı’nın son dönemlerinde görülen “şehri- emaneti” geleneği, Cumhuriyetle birlikte “belediye” olarak belirmişse de, uzun bir süre vali-belediye başkanı aynı kişi/ kurumda temsil edildi. Seçimlerde Belediye Başkanlarının ayrı olarak ortaya çıkması 1950’lerde gerçekleşti.
Ama 1970’lerin ortalarına kadar belediye kurumu daha çok, kentin bürokratik ve güncel hizmetlerini karşılayan yapılar olarak “ikinci” kurum olarak değerlendirildi.
1970’lerin ortalarından başlayarak belediyeler, merkezi yönetimden “farklı” olduklarını ortaya koymaya başladılar. Vedat Dalokay’la (Ankara Belediye Başkanı) simgeselleşen bu süreçte, belediye kendi kaynağını yaratan kendi kararlarında kendi göbek bağını kesen, merkezi yönetimden farklı davranabilen, “kimlikli” ve” yöresini” temsil eden yeni bir sürece girdi.
Yeni belediye artık, sadece yol / çöp / elektrik / su ile uğraşmamakta sosyal / siyasal konulara eğilmekte toplumun sivil dokusunun dokunduğu bir platforma dönüşüyor.
12 Eylül’de kesilen bu süreç bugün, her iki akımın da paralel olarak yaşadığı bir ortamı şiddetle teşhir ediyor. Bir yanda, merkezi yapıya sırtını dayayıp merkezden “kaynak aktarılmasını” veya “ben daha çok kaynak alırım” diye, sadaka (ulufe) zihniyetini yeni bir boyuta taşıyan bir anlayış… Öte yandan, toplumun doğrudan temsilini, toplum dokusunun gelişmesini/ değişmesini üstlenmiş kaynak/yatırım koşullarını öncelikle dert edinmiş bir yerel yönetim anlayışı.
Bu ikinci yaklaşım, 1980’lerden bu yana, bir kesimin “küreselleşme” diye tanımladığı hareketten farklı olarak, günümüzde “dünyalılaşma” diye tanımlanan yeni süreçle güç kazanıyor. Günümüzde, dünyanın elektronik bilgi / haberleşme / iletişim olanakları ve kitlesel mal insan/naklindeki hızlanma ve kolaylaşması yeni olanaklar ve sorunları ortaya çıkarıyor. “Küreselleşme” yaklaşımının yarattığı, aynılaşma ve yerelliğin yok edilme tehlikesine karşı, “dünyalaşma” yaklaşımında “yerel” kimlik, “farklı” olma, önem kazanan bir harekete dönüşüyor.
Sorun, klasik “yerel – uluslararası” ikileminin yeni bir çeşitlemesi. Kayapınar Belediyesi Hizmet Yerleşkesi çalışması, bu sürece mimari / kentsel tasarım ölçeğinde bir cevap arayışı.
Diyarbakır mimari/ kültürel kimliği nedir, geleceğe uzanan süreçte neler kalıcı olarak yorumlanabilir? Neler dünyalı olmanın değeri olarak Kayapınar Hizmet yerleşkesi’ne yansır?
İlk sorumuzun cevabı olarak biz; Belediye’yi bir “yapı” değil, Belediye’nin yüklendiği işlevlerin mekanlaştığı yapıların bağımsız varlıklar olarak bir arada olmalarından doğan bir örgü olarak yorumluyoruz.
Farklılıkları örten tek bir yapı yerine, bütünü oluşturan varlıkların/yapıların kendileri olarak içinde yer aldıkları bir örgün yapı.
Bu yaklaşım, aynı zamanda Diyarbakır yerel dokusuna bir gönderme olarak önerildi. Külliyeler/ avlular/ sokaklar dokusunun yeni bir yorumla üretilmesi …
2- Yapının yer ve çevre ile olan ilişkisi mimarinin çok temel bir konusu, günümüzde bu yaklaşım, sürdürülebilirlik ve ekoloji kavramları ile birlikte ele alınıyor.
Çevredeki varolan yapı dokusu, genel anlamda kimlik üstünden ilişkinin kurulmasını zorlaştıran bir tutumu içeriyor.
Diyarbakır’ın tarihi dokusunun / mimari oluşumunun ve malzeme kullanımının izleri bu çevrede fazla gözlenmiyor.
Buna karşın, yeni imara açılmış olmasının yarattığı olanaklar var.
Genel imar planına bakıldığında ciddi bir yeşil alan yaratma çabası gözleniyor.
Arsanın doğu tarafında büyük bir yeşil alan yer alırken, hakim rüzgar yönü olan kuzey-batıya açılımı sağlayacak parçalı da olsa bir yeşil koridor arayışı gözlenmektedir.
Her ne kadar, arsanın batı yönünde yer alan yeşil alan, imarda “kaymakamlık” olarak değiştirilmişse de bu, yeşil koridorun sürekliliği, bu alanın projelendirme safhasında aşılabilir bir konu.
Diyarbakır’ın sert kara iklimi özellikleri olan sıcak – soğuk farklılıkları, özellikle sıcağa yönelik endişelerin aşılması, hem yaşam konforu hem işletme masrafları açısından önemli.
3- Yukardaki yaklaşımların ışığı altında;
Belediye hizmet ünitelerinin yapının güney ve batı cephelerine yerleşmesi ile, iç sokak ve yerleşke yaşantısı gölgeli/serin bir alana dönüşebilecek.
Genel hizmet yapısında, iç atriumlar oluşturulmuş ve iki plaklı çatı örgüsü kurgulandı.
Çatı, kışın kapanan yazın açılan panjur sistemi ile çözümlendi. Bu kısım kışın kapalı tutularak sıcak bir bölge, yazın açılarak da serin bir bölge oluşturulması sağlanacak.
Ayrıca güney cephesi güneş yönüne uygun açılarla yerleştirilecek dikey güneş kırıcılarla kontrol edilecek. Böylece, hem işletme giderleri azaltılacak, hem çevre kirliliği minimize edilecek.
Parçalı yerleşke yapısı, işletme açısından da fizibilitesi yüksek bir yaklaşım olarak öneriliyor. Yerleşkenin kullanılmayan kısımlarının ısıtma soğutma sistemleri kullanılmayacağından işletme giderleri de daha düşük olacak.
Yerleşkeye üç yönden giriliyor.
Batı yönündeki “ana girişin tümü” bir taç kapı edasını taşıyan büyüklüğü yanı sıra, 21. yüzyılın yapı/ konstrüksiyon/malzeme bütünlüğü ile bir “diyalog” arayışını ifade ediyor. Doğu yönündeki iç sokak bağlantısı, bir ” abbara” gibi ele alınarak, yeşil dokuya geçişi belirliyor. Kuzey girişi, STK (Sivil Toplum Kuruluşları) Birimleri ve Toplantı salonu arasından mütevazi korunma duygusunu artıran bir yaklaşımla oluşuyor.
Kuzey ve güney yönünde, yapıyı çerçeveleyen ana eleman olan taş duvar, çağdaş malzemeler ve gölgelik ögeleri ile bezeniyor.
Planlama anlayışı olarak;
İç sokak çevresinde belediye kavramını oluşturan üç ana unsur olan, Sivil Toplum temsilcileri / Seçilmişler / Atanmışlar ilişkisi ile Belediyenin teknik hizmetleri ve Belediyenin sivil yapının güçlenmesine yönelik hizmetleri birbiri üstüne oturtulan dokularla oluşturuldu.
Yerleşke, altı ana öğeden oluşuyor. Bu ögeler:
– Belediye hizmet birimleri
– Belediye başkanlık bölümü ve ekleri
– Belediye meclisi, grup odaları encümen bölümü ve ekleri
– STK merkezi
– Toplantı/kongre merkezi
– Kreş
Bu altı yapı, iç avlu/sokağı oluştururken kendi kimlikleri ile bütüne katılmakta, bütünü oluşturuyor.
İç sokak / avlu, gece de yaşayacak bir sosyal platform olarak düşünüldü. STK yapısı ve içinde yer alan kafe, su/ışık ögeleri ile beslenen iç sokakta geceleri de hayatın zenginleşmesine katılıyor.
Yapı bu çoğulcu dilini cephelerine, genel kitle anlayışına da taşıyor.
Diyarbakır taşının ana birleştirici olduğu cephelerde de aynı çoğulcu “renkli” arayış sürüyor.
Sonuç olarak, Kayapınar Belediye Hizmet Yerleşkesi zor olanı, yani çoğulculuk, farklılık / değişkenliği bütünlük oluşturmada ana ögeler kabul eden bir öneri oldu.
1 Yorum
Kamu yapılarının bu denli bir seçki ile hazırlanması oldukça önemli. Dilerim bu gibi uygulamaları daha çok görebiliriz.