Oran Mimarlık tarafından tasarlanan yapı, 2004 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülleri'ne aday oldu ve TMMOB Ulusal Mimarlık Sergisi'ne katıldı.
Oran Mimarlık, projeyi anlatıyor:
İsmini, Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’e girerken konakladığı bir kasaba olmasına borçlu olan Kemalpaşa; 25.000 nüfuslu, tarihi özellikleri güçlü bir yerleşme. Tarihi öneminin odakları, sırasıyla: MÖ 1450 tarihli Hitit-Batı Anadolu kavimleri arasındaki savaş ve bu savaşın anısına dikilen (Hitit prensini simgeleyen) Karabel isimli büyük bir kaya anıt; MS 13.Yüzyıl’da Latin İşgalinde İstanbul’dan göçen Bizans Hanedanı’nın kurduğu Nymphaion, kenti ve kente ait Laskarisler sarayı; Osmanlı dönemi yapıları ile Nif Dağı ve mitolojik Nif çayının oluşturduğu doğal güzelliklerden oluşmaktadır.
Yapı Nif Dağı’nın yarattığı ormanın içinde yer alan bir vadide kurulmuştur.
Yapıyı, çam ve çınar ağaçlarından oluşan orman, küçük bir çağlayan ve Nif Çayına akan bir derenin hemen kıyısında, her iki yönde eğimli bir topoğrafyanın içine yerleştirmek olasıydı. Böylece en alt kotta gençlik oyun salonu; orta kotta düğün salonunu; üst kotta salon; yapının üstünde de şelalenin arasından geçilerek bir köprü ile ulaşılan çatı kahvesinin yer aldığı bir boyuna kesit elde edildi. Arabaların kullandığı yüksek yol ile derenin yanındaki yaya yolu birbirinden net biçimde ayrıldı ve parkın girişinden amfitiyatroya kadar kesintisiz bir yaya ulaşımı sağlanmaya çalışıldı.Dere ile sarp ormanlık arazi arasındaki dar arazi parçası, yapının genişliğini 20 metre olarak sınırladı. Eğimden dolayı da, üst kottaki ana salon arazini tamamını; orta ve alt kotlar ise yarısını kullanabildiler. Doğanın güzelliği, yapının kısa ekseninin doğu-batı yönünde olması, ağaçlardan süzme ışık alabilme olanağı gibi unsurlardan dolayı; yapıyı anlamlı biçimde saydamlaştırma kararına varıldı. Saydamlaşma, doğu yönünde tüm cepheyi kapsadı. Pencere dilimleri büyük ölçülerde ve tam açılım sağlamak üzere pivot kumandalı tasarlandı. Batı yönünde sağır bir cepheye, o bölgedeki doğayı yapının içine almak için her iki yönde çatı ışıklıkları eklendi. Fuaye ve giriş bölümü ile üst galeri katına çıkış rampasını kucaklayan, yarım silindir şeklindeki büyük ve sağır yapı blok duvar, tavandan gelen bir ışık dilimiyle yıkandı.
Tonoz formunun doğanın içinde olan organik bir biçim oluşu; yarım silindir giriş kütlesini desteklemesi; ana salonun iç mekanında bütünselliği sağlaması; mimarlık tarihi açısından Bizans Laskarisler Saray’ında ve Tüm Osmanlı Mimarisi’ndeki yaygın kullanımı sebebiyle tasarıma dahil edildi. Doğa ile organik ve sembolik ilişkiler açısından tabakalı tukallı ahşap teknolojisiyle inşa edildi. Dış prizmatik form ise, çift duvarlı yapı blok sistemi ile sağlandı. Yapının tüm dokularını oluşturulurken sıvasız, bakım gerektirmeyen, dokulu ve ısı yalıtımı yüksek bir duvar sistemi hedeflendi. Yapı blok dış modülleri, gün ışığında güzel bir doku sağladı. İç modüllerin dokusu ise özellikle ses emici özelliklerinden dolayı tercih edildi. Dış modüllerin kırmızı-beyaz rengi, hem Bizans mimarisine (yöredeki Laskarisler Sarayının beyaz taş/kırmızı tuğla almaşık duvarı) hem de Osmanlı mimarisinde bolca kullanılan taş-tuğla dokusuna gönderme yapmak istemiştir. Ana sahnenin arka duvarında ise huş ağacı ile üretilmiş Fin kontrası kullanılmıştır.