Kilimanjaro

Bomontiada bulunan Kilimanjaro restoran / bar projesi Autoban tarafından tasarlanmış ve 2016 yılında kullanıma açılmış.

Autoban, tarihi fabrikada bulunan iç mekan projesini anlatıyor:

Tarihi Bomonti Bira Fabrikası’nın ‘Bomontiada’ adı atında, İstanbul’un yeni kültür, sanat ve eğlence üssü olarak dönüşümünün önemli bir parçası olan Kilimanjaro; 90’lı yıllardan başlayarak, gerek canlı müzik kulübü Babylon ile, gerekse düzenledikleri özel konserler ve festivaller ile kent yaşamını yönlendiren Pozitif’in, şehre yeni bir öneri getiren ‘casual’ yeme-içme projesidir. 

İç mekan tasarımı Autoban tarafından gerçekleştiren projede, mekanın bulunduğu tarihi endüstriyel yapı, hacmi ve orijinal dokusu gözetilerek, fabrika tipolojisi içinde çağdaş bir sosyal alan olarak yeniden işlevlendirilmiştir.

Projede Autoban, yapının fabrika olarak aktif olduğu dönemin endüstri anlayışında zanaat geleneğinin halen varlığını sürdürdüğü fikirden yola çıkarak, başta iç mimariyi oluşturan kabuk olmak üzere, tüm malzeme seçimlerini de bu fikir doğrultusunda gerçekleştirmiştir.

Fabrika Tipolojisi İçinde Çağdaş Bir Sosyal Alan

Kilimanjaro projesinin iki temel fonskiyonu olan bar ve yemek alanı, mekan içinde sosyal iletişimi destekleyecek sıcak ve samimi bir ortam yaratmak amacıyla, birbirlerine olabildiğince yakın ve hatta bazı noktalarda iç içe geçer şekilde kurgulandı. Aynı bakış açısıyla DJ kabini de, mekanın müzik politikasını destekler nitelikte, yemek alanın bir parçası olarak algılanan, ayrı bir ünite olarak tasarlandı.

Projenin odak noktası olarak saptanan, organik kıvrımlara sahip bar, form ve kütlesel hacim itibariyle tıpkı bir yerleştirme gibi mekanın merkezinde konumlandırılırken; yemek ve oturma alanları ile tüm diğer fonksiyonlar barın etrafında şekillendirildi.

İçinde bulunduğu hacim ile olan iletişimi dolayısıyla mekan-içinde-mekan kavramını güçlendiren bar, kendi içinde farklı buluşma/yalnız kalma alanlarının yaratılmasına da imkan sağlayan amorf bir yapıda tasarlanmıştır. Tüm taşıyıcı fonksiyonların ve strüktürün sergilendiği üst kafes yapısı içerisinde yeşil bitkiler de barındıran bu amorf form, endüstriyel atmosferin yarattığı sert etkinin kırılmasında da görev almaktadır.

Stüdyonun iç mekan tasarımına çok katmanlı bakış açısının yeni bir yorumu olarak, yapının orijinal çıplak tuğla duvarları ile tezat oluşturması ve aynı zamanda mekana sıcaklık katması açısından, Kilimanjaro, parapet hizasinda biten ahşap bir ic mimari kabuk ile çerçevelendi. Söz konusu iç kabuk, binanın mimari kontürlerinden mesafesi ile aynı zamanda içerisinde aydınlatma ve mekanik işlevlerin çözümlendiği fonksiyonel bir katman görevi yaparken; ahşap yüzeylerinde Autoban tarafından projeye özel geliştirilen geometrik bir desen üç boyutlu olarak çalışıldı. Ahşap zeminlerde ise, aynı desenin bu kez iki boyutlu yorumuna yer verilerek, mekan içinde zengin bir bütünlük ve kimlik anlayışı sağlandı.

Kilimanjaro’nun tüm mobilya ve aydınlatma üniteleri, yine Autoban tarafından projeye özel tasarlanırken; ünitelerin tamamı mekandaki endüstriyel algıyı desteklemek amacıyla, ham malzemelere özel bitişler uygulanarak üretildi. Ağırlıklı olarak metal profilli mobilyaların kullanıldığı projede, mermer yüzeyler honlama, kumlama ve fırçalama gibi işlemlerden geçirilerek, malzemenin potansiyeli ve dokusu üzerinde yeni denemeler yapıldı. İç içe geçmiş spirallerden oluşan metal aksamlı bar taburelerinin oturma alanlarında, aynı form bu kez ahşap malzemede tekrar ettirildi. Aydınlatmalarda ise, yine endüstriyel dönemin izlerini taşıyan tasarımların çağdaş yorumlarına yer verildi.

Kilimanjaro projesinde iç-dış mekan ilişkisi; kompleksin kamusal kullanıma açık iç avlusuna giriş ve çıkışta yer alan teras alanında, dökme demir masa ve ağaçlar etrafına sarılan ahşap banklar kullanılmasının yanı sıra, giriş-çıkış kapısına yerleştirilen ve rüzgarlık görevi gören, aynı zamanda iç mekandaki kabuk sisteminin devam ettirildiği bir kutu ile güçlendirilmiştir.

Etiketler

Bir yanıt yazın