Menjue Architects tarafından Çin'de tasarlanan proje, doğayla uyumlu bir konaklama deneyimi sunmayı ve çevresindeki peyzajın güzelliğini vurgulamayı amaçlıyor.
Fotoğraf: Ming Chen
Lakeside Countryside Homestay, mimari, iç mekan tasarımı ve yumuşak dekorasyonu entegre eden kapsamlı bir tasarım yaklaşımıyla öne çıkan bir proje.
Yanshan Gölü kıyısında konumlanan bu yapı kompleksi, göl kenarının doğal güzellikleri ile kırsal çevrenin dinginliğini bir araya getiren, dengeli ve sanatsal bir mekansal düzenleme sunuyor.
Proje, hem Zhengzhou bölgesinden hem de uzak yerlerden gelen ziyaretçileri ağırlayarak Yexian kırsalının mekansal potansiyellerini yeniden yorumlayan bir odak noktası oluşturmayı hedefliyor.
Aile yanı konaklama birimleri, yalnızca konaklama sağlamakla kalmayıp, ziyaretçilere kırsal yaşamın yalın estetiğini ve doğanın ihtişamını deneyimleme fırsatı sunan çok boyutlu bir mekan tasarımıyla ruhsal bir sığınak işlevi de görüyor. Her bir birim, kullanıcıların doğayla etkileşimini optimize edecek şekilde tasarlanmış, mekansal deneyimlerin dinlendirici ve unutulmaz bir yolculuğa dönüşmesini destekleyecek detaylarla zenginleştirilmiş.
Proje, Yanshan Gölü kıyısındaki geniş düzlüklerde, doğal manzaranın göl ve dağlarla olan uyumunu en iyi şekilde deneyimleyebilecek bir konumda yer alıyor. Alan, stratejik bir düzenleme ile yerleştirilen üç ayrı yapı kümesinden oluşuyor. Bu yapı kümeleri, hem bireysel olarak mekansal sahneler oluşturuyor hem de birbirlerini tamamlayan bir kompozisyon içinde yer alarak bütüncül bir uyum sergiliyor.
Göle bakan ve bir yel değirmeninden ilham alınarak tasarlanan restoran, yalnızca çevresindeki gastronomik deneyimi estetik bir görünümle zenginleştirmekle kalmayıp aynı zamanda görsel bir odak noktası işlevi görüyor. Göl kenarındaki diğer yapılar ise düzenli ve dengeli bir yerleşimle parıldayan yıldızlar gibi arazide konumlandırılmış. Bu yapıların form dili ve yerleşimi, şafağın ilk ışıklarıyla birlikte gökyüzüne yükselen ve gün sonunda dingin bir şekilde doğanın kucağına geri dönen bir döngüyü çağrıştırıyor.
Yanshan Gölü’nün berrak sularının kıyısında konumlanan bu yapılar, kullanıcıları doğa ile bütünleşen bir mekansal deneyime davet ediyor. Ada üzerinde yer alan avlu tarzı konaklama birimleri, modern tasarım prensiplerini geleneksel avlu evlerinin mekansal organizasyonuyla ustalıkla birleştiren bir tasarım yaklaşımı sergiliyor. Bu birimler, hem yerel kültürel mirası sürdürülebilir bir şekilde korumakta hem de çağdaş bir mimari anlayışı yansıtıyor.
Binanın tasarımı, kullanıcıları mekansal ritmi ve derinliği bedenleriyle algılamaya ve deneyimlemeye yönlendiren dinamik bir mimari kompozisyon sunuyor. Dokulu metal paneller, form ve yüzeylerinde oluşturulan kıvrım ve açılarıyla ışık ve gölge arasındaki etkileşimi güçlendiriyor, böylece zengin bir görsel derinlik ve katmanlı bir estetik ifade sağlıyor.
Pencere ızgaralarından süzülen doğal ışık, metal yüzeylerde sürekli değişen alacalı desenler oluşturarak, mekanı gün boyunca farklı algılarla yeniden tanımlıyor. Bu ışık oyunları, zamanın akışını bir fırça darbesi gibi mekanın yüzeyinde resmediyor.
Dalgalı metal panellerden oluşan dış cephe, sade ve güçlü geometrik formlarla hem yapının mekansal çerçevesini oluşturmakta hem de heykelsi bir ifade kazandırıyor. Cephe, mevcut dokusunu korurken yenilikçi malzeme kullanımı ve tasarım stratejileriyle modern bir anlatı sunuyor.
Özellikle belirli köşelerde, yüzeydeki minimal dönüşler mekana sürpriz etkisi katarak kullanıcıyı her köşe başında yeni bir mekansal deneyimle buluşturuyor. Bu yaklaşım, kullanıcı ve yapı arasındaki ilişkiyi sürekli bir keşif ve etkileşim dinamiğine dönüştürüyor.
Mekanın atmosferi, iç tasarımın her köşesinde bir uyum ve dinginlik hissi yaratacak şekilde düzenlenmiş. Kullanıcıyı içeri adım attığı anda çevreleyen sıcaklık, hızlı şehir yaşamının stresinden uzaklaşarak huzurlu bir sığınağa giriş yapma hissi uyandırıyor.
Ahşap malzemelerin doğal tonları, sıcak ve yumuşak bir doku sunarken, hassas şekilde entegre edilmiş aydınlatma elemanları bu hissi destekleyerek ev konforuna benzer bir mekan deneyimi yaratıyor. Mobilya seçimi, hem estetik hem de işlevsellik açısından dengeli bir şekilde yapılmış.
Pencere açıklıkları, mekanı dış peyzajla güçlü bir ilişki kuracak şekilde çerçeveleyerek parıldayan göl yüzeyi ve uzak dağ manzaralarını birer doğal tablo gibi iç mekana taşıyor. Bu görsel bağlantılar, doğanın armağanlarını mekânsal deneyimin bir parçası haline getirir ve her kullanıcıya derin bir nefes alma ve iç huzuru bulma imkanı sunuyor.
Her bir parça, mekansal düzenle uyum içinde olacak şekilde özenle yerleştirilmiş ve kolektif bir yaşam hikayesini destekleyen bir bütünlük sağlıyor. Açık planlı salon alanı, esnek bir düzenle kullanıcıların bireysel veya toplu kullanım ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde tasarlanmış, böylece bireysel bir tefekkür ya da sosyal bir buluşma için eşit derecede uygun bir ortam sunuyor.