Yapı Çeşidi Olarak Cami Manası isminde gizli olan cami; genel bir tanım ile İslamiyet dinine inanan insanların, yine bu dinin gerekliliklerine göre, ibadetlerini bir arada yapabilmek amacıyla toplandıkları mekân olarak tanımlanabilir. Bu noktada Camii isminin cemaat yani topluluk kavramıyla ilişkisi de göze çarpmaktadır. Varoluş sürecine Hz. Peygamberin (sav) evinin salonunda başlamış olan cami, o zamanlarda; […]
Manası isminde gizli olan cami; genel bir tanım ile İslamiyet dinine inanan insanların, yine bu dinin gerekliliklerine göre, ibadetlerini bir arada yapabilmek amacıyla toplandıkları mekân olarak tanımlanabilir. Bu noktada Camii isminin cemaat yani topluluk kavramıyla ilişkisi de göze çarpmaktadır. Varoluş sürecine Hz. Peygamberin (sav) evinin salonunda başlamış olan cami, o zamanlarda; ibadet fonksiyonu yanında, dertleşme, adalet sağlama, eğitim, kültür, yardımlaşma gibi birçok etkinliğin yapılabildiği mütevazı bir yurt idi. Bu durumun geçmişten günümüze farklılıklar gösterdiği açıkça gözlenmektedir. Günümüzde camilerin bu tür işlevlerinden daha çok ihtişamı ve mimari etkisi tartışılır olmuştur. Hatta çoğu örnekte maalesef mimari bir dilin dahi var olmadığı aşikâr. Dini bir ibadethane olmasına bağlı olarak kutsallığı, mistikliği, kullanıcı ile arasında oluşacak teslimiyet gücü bu yapıları önemli hale getirmektedir. Camiler kullanıcıya geçireceği hissiyat yüklü olgulara sahip olma gerekliliği ile özgün tasarıma en çok ihtiyaç duyan mekânlardandır. Fakat özgün olmak deyince akla kullanıcının önünde bile durur vaziyetteyken cami olduğunu algılayamayacağı yapılar gelmemelidir. Cami geçmişten günümüze kendi kabulleriyle süregelmiş bir yapı çeşididir. Günümüzde çok tartışılan konuların başında kubbe ve minarenin gerekliliği gelmektedir. Elbette minare ve kubbe bir caminin olmazsa olmaz yapı taşları değillerdir. Fakat kullanıcıda oluşturduğu hissiyat ve aidiyet de yadsınamayacak derecededir. Cami mimarisinin kabul görmüş öğelerini bir kenara kaldırmak yerine, her yeni gelişimin getirisiyle bu öğeleri yeniden tanımlamak, bizlerin geçmişten bugüne ve bugünden geleceğe gelişimleri nasıl aktardığımızı gözler önüne serecektir. Cami tasarımlarının yalnızca tek taraflı yaklaşımlarla değil; kullanıcıyı, mimariyi, estetiği, teknolojik yenilikleri vb. bileşenleri göz önünde bulunduran bütünsel bir yaklaşımla oluşturulması gerekmektedir.
Proje tasarım alanı olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi içerisinde dokuz ayrı şehri barındırmaktadır. Yüzölçümü 77 bin kilometrekare olan bu bölge Türkiye’nin en küçük bölgesidir. Toplamda yaklaşık 4 milyon kişi bu topraklarda hayat sürmektedir. Mezopotamya Bölgesi’nin kuzey ucu olarak kabul edilir. Bölgenin geçmişi milattan önce 10.000’li yıllara kadar uzanır. Güneydoğu Anadolu tarihi boyunca bu coğrafya üzerinde Hititler, Araplar, Asurlular, Hurriler, Persler, Mitanniler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlı Devletinin hüküm sürdüğü bilinmektedir. Aynı zamanda, bölgenin birçok yerinde Rumlar, Ermeniler, Süryaniler yaşamaktaydı. Nitekim bu çok çeşitli dini topluluklar ve uygarlıklar bu eşsiz coğrafyanın temellerini atmışlardır. Güneydoğu tarihi ortak bir mirasın ürünü olarak oluşmuştur. Zaman içerisinde Türkler bölgede egemenlik sağlamış ve kültürlerini bulundukları şehirlere yerleştirmişlerdir. Günümüzde bu çeşitliliğin bir şekilde devam ettiğini gözlemlemek mümkündür. Şimdilerde bu coğrafyada Türk, Arap, Kürt, Süryani toplulukları bir arada yaşamaktadır. Bu kültürel varyasyonun Güney Doğu Anadolu Bölge kentlerinin mimari yüzünü oluşturan konut dokusunda ve bu konutların mekânsal oluşumunda etkili olduğu bir gerçektir. Bu çoğulcu kültürün geçmişten bugüne taşınan izler bıraktığı da açıkça görülmektedir. Güneydoğu kentlerinin fiziki parçalarını oluşturan konut dokuları, buradaki toplumsal değerleri kendi yapısı içerisinde değerlendirerek yapay çevrelerin düzenini yeniden oluşturmuştur.Sivil mimarinin en iyi örneklerinden olan geleneksel konut, kendi mekânsal mahremiyetini ve ayrıntılardan arındırılmış insani değerleri fiziki suretinde ifade ederken; dinsel kabuller, sosyal yaşam, ahlaki ve kültürel alışkanlıklar doğrultusunda ortaya koymuştur.
Bir ibadethane olarak cami tasarımına yaklaşımımızda birçok farklı açıyı bütünsel değerlendirmeyi amaçladık. Öncelikle; yalnızca ibadet vakitlerinde değil günün her saatinde halka farklı şekillerde hizmetini sürdüren bir kütlesel etkiyle toplumun zaman geçireceği bir meydan, nefes almak için tercih edeceği bir avlu niteliklerinden yola çıktık. 1000 kişinin kullanabileceği ölçülere sahip bir yapı düşünüldüğünde yakın çevrede bu kalabalığın diğer yaşamsal fonksiyonları etkilemeyeceği aynı zamanda da onlarla ilişki içinde olacağı bir tasarım yaklaşımı bizi çevredeki özel yapılardan kendi yapımızı ayırıcı bir harekete yönlendirdi. Bu hareketle birlikte yine yakın çevremizin bize sunduğu açık ve park alanlarından yararlanabilmek için yüzünü Açık alanlara dönmüş bir kütle düşündük. Kendi yapı kabuğumuzu oluşturmadan önce meydan olarak adlandırabileceğimiz bu açık alanların kendi giriş cephemizde de devamlığını sağlamayı amaçlayarak arazide bir geri çekilme sağladık. Tüm bu kıstasların ışığında serbest ve engelsiz erişim amaçlı zemin kotunda yapı girişleri sağladık. Bu adımlarla Dışa kapalı bir kütle yerine, kolay erişilebilen, davetkâr ve dışa dönük bir mekân oluşturabilme fikrini destekledik. İbadethane amaçlı oluşturulan formun dış kabuğu, kapısız, serbest biçimli, yarı açık giriş avlusu olarak tasarlanmış olup, ibadethaneye hizmet eden diğer yapı kütlelerinin yüzlerinde oluşturulan ve saçak görevi üstlenen kabuklarla serbest biçimli dolaşım desteklenmiştir. Zemin kotunda sağladığımız serbest biçimli dolaşım alanlarından ibadethaneye geçişte 2,40 gibi mütevazı, güvenli bir iç mekân girişi sağladık ve bu giriş kısmında, olumsuz hava şartları gözetilerek kot yüksekliği oluşturduk. Kot yüksekliği verilen kısımdan ilerleme gerçekleştirmeden ibadet edilebilecek engelli alanı düşünüldü. Kentsel bir tasarım yaklaşımı gösterebileceğimiz bu yeni yapılaşan alanda, arazimizin Kuzey ve Güney cephesi halka açık park alanları ve açık alanlara yüzünü dönmüş ve kaçınılmaz bir yaya akışına sahip pozisyondadır. Bu sebeple, bahsi geçen alanların ilişkide olduğu yollar araç trafiğine kapatılmış, kullanıcılar için belirli zamanlarda trafiğe açılacak kontrollü bir araç geçişi düşünülmüş ve tamamen yayalara açık şekilde tasarlanmıştır. Aynı zamanda, arazi şekli ve ebatlarından yararlanarak kütle içinde sağladığımız yeşil sokaklarla, yaya akşının devamlılığını sağlarken, gün içerisinde daha çok insanın uğrağı olacak bir mekânsal etki amaçladık. Çeşitli sosyal faaliyetler için tasarlanan kütleler arasında kendisine yer edinen bu sokakların, bulundukları konumlar bölgedeki yaşam çeşitliliği düşünülerek belirlenmiş olup, farklı kültürlerin bir arada vakit geçirebilmesi amaçlanmış, sosyalleşme ve günün her saati kullanılabilme fikri desteklenmiştir.
İslam dini sadeliği ve mütevazılığı tebliğ eden bir din anlayışıdır. Süsleme, ihtişam ve benzeri olgular İslam dini ile bağdaşmamaktadır. Güneydoğu Anadolu bölgesinde öne çıkan mahremiyet olgusu gözetilerek, geleneksel mimaride yüksek tepelerden kademeli bir alçalmayla gelişen fiziksel mimari suret oluşturulmuştur. Bahsi geçen bu özellikler ile modern mimarinin yalın dili harmanlanarak cami yapı kabuğunun tasarımına başlanmıştır. Çevredeki yapı yükseklikleri temel alınmış ve en yüksek konut binasının 15 metre olabileceği görülmüştür. İbadet mekânı yapı kütlesinin en yüksek kotu 13 metreye ulaşmaktadır. Bu yüksekliğe 2 ayrı kat ve kuzey cephesine bakacak şekilde konumlandırılmış Teras katı da dâhildir. İslam dininin kabul görmüş öğelerinden olan kubbe, kullanıcı yaklaşımları göz önünde bulundurularak ibadet mekânı kabuğunda oluşturulması kararlaştırılmıştır. Bunun yanı sıra kubbe mütevazı bir ölçüde tutulmuş, uzaktan yaklaşımla eğrisel bir üsluba bürünen, fakat dikdörtgene daha yakın bir dili olan altıgen mühendisliği de destekleyici tarafı gözetilerek seçilmiştir. Yapı bütünlüğü ibadethane kütlesinden doğu ve batı yönlerine doğru yüksekliği azalarak devam eden ek sosyal birimlerle yatay düzlemde kurgulanmıştır. İbadethane ve çeşitli fonksiyonlara sahip diğer ek birimlerin birbirlerine en etkili biçimde hizmet edebilmesi ve yapının bölgedeki iklim şartlarına her durumda göğüs gerebilmesi fikriyle, bölge mimarisinin fiziki özellikleri birleştirilmiştir. Tüm bunların sonucunda, yapı bütünsel etkisiyle farklılıkların bir arada olabileceği mesajı vermektedir. Yatay biçimde alçalarak form alan yapı son olarak 3 metre gibi mütevazı bir kotla tamamlanmıştır. Ek sosyal birimler tasarlanırken 2 şekilde kategorize edilmiş olup, Doğu Cephesinde eğitim alanları olan kuran kursu kütleleri ve lojman konumlandırılmış ve daha sakin bir atmosfer düşünülmüştür. Batı cephesine ise hareketin daha fazla olacağı ek birimler yerleştirilmiştir. Etrafı açık şekilde oluşturulan bu yapı kütlesi için yine Doğu ve Batı yönlerine bakan, Bölgede öne çıkan mahremiyet olgusunu yaşatmak amaçlı, eyvan mimarı üslubundan esinlenerek iki ayrı avlu kurgulanmıştır. Bu avlularla samimi bir atmosfer sağlayarak, mekânın günün her saatinde kullanılır olma düşüncesi ve birlik, beraberlik, paylaşım gibi duyguların canlı tutulabilmesi amaçlanmıştır. Bu farklı amaçlara sahip yapı birimlerinin arasındaki ilişkiler ve çevreyle ilişkileri incelenmiş ve konumları buna göre belirlenmiştir. Örneğin; Arazi çevresinde Güney Cephede yer alan Kültür Merkezi kütleleri bulunmaktadır, Çok amaçlı salonun atölyesel vb. çalışmalarda da kullanılabilmesi ve bu iki bağımsız kütlenin birbiriyle etkileşimi düşünülerek ilişkilendirilmiş, sergi ve benzeri açık alanda düzenlenebilecek organizasyonlar için kütle çevresi açık alan olarak düzenlenmiştir. Avlular ve Meydanlar çocukların koşuşturduğu, gençlerin sosyalleştiği, yaşlıların namaz vakti beklerken keyifli vakit geçirdiği gibi fotoğraflar düşlenerek tasarlanmıştır. Cami yapısının cephe tasarımında kullanıcıların üstündeki yönlendiriciliği önemsenerek eğrisel şekillerin modern dilde yorumlanmış biçimi formla yoğrularak sunulmuştur. Cami yapı kütlesine ek birimlerin cephesinde uygulanan modern dikdörtgen yorum tüm cephede bütünlük sağlarken, kullanım amaçları farklılaşan kütleleri birbirinden ayırt edebilen bir üslupla işlenmiştir.
Günümüzde ezan okunma işlevini yitirmesi üzerine fazlaca konuşulan minare yapısı da kubbe gibi kabul görmüş ve kullanıcının ibadet vakti geldiğinde yöneleceği, çevresindeki camiyi bulmasını ve tanımasını kolaylaştıran yapı biçimidir. Biz Arazimizin bulunduğu bölgenin iklimsel getirilerinden yola çıkarak, Perslerden günümüze modernleşerek sirayet etmiş, sürdürülebilirlik ilkesine hizmet eden ve bu tür iklimlerde kullanımı sürdürülen, pasif soğutma fonksiyonu sunan kule yapı biçimine minare vasfı yükleyerek kullanmayı amaçladık. Böylelikle, 1000 m²’lik ibadet alanını soğutmak için ihtiyacımız olan enerjiyi minaremiz ile sağlamış olacağız. Bir yaya ağı olarak düşündüğümüz yapı çevremizi sosyal birim kütlelerinin diğer yaya akslarıyla kesiştiği noktalarda oluşturduğumuz sokaklar ve onlarla bir bütünlük ilişkisi içinde devam eden avlular ile tamamladık. Bu avlu ve sokaklar için gölgelik amaçlı düşünülen yeşil kabuk tasarımı enerji panelleriyle desteklenerek elektrik enerjisi üretimi sağlanması amaçlanmıştır. Projeye konu olan cami kütlesinin oluşumunda kullanılacak temel malzeme olarak Urfa kireç taşı kullanılması düşünülmüştür. Bölgeye yayılmış çok sayıda antik taş ocakları bulunması maliyet tablosuna da olumlu anlamda yansıma gösterecektir. Urfa kireç taşı gözenekli dokusu ses ve ısı yalıtımı için uygundur. İzolasyon malzemesi olarak düşünülen taş yünü ile birleşiminde ısı ve ses yalıtımı çözümlenirken, yangına dayanıklı alanlar içinde uygun malzemeler kullanılmış olacaktır. Urfa kireç taşı nefes alan dokusu sayesinde mekânı yazın serin, kışın sıcak tutmaktadır. Cephe de kullanılan küçük ebatlı açıklıklar ile yapı içindeki hava sirkülâsyonu desteklenmiş, aydınlatmaya katkı sağlaması amaçlanmış ve ruhani bir atmosfer oluşturmak amaçlanmıştır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Türkiye’nin en az orman alanına sahip bölgedir. Bu sebeple rekreasyonal alanları ve çevredeki halka açık park alanlarını bol ağaçlıklı alanlar olarak düşündük.
2 yorum
Bir projede kentsel yaklaşıma, arazi içerisindeki oturuma ancak bu kadar önem verilmeyebilirdi.Okullarda durmadan söylenen ‘nereye koysan olabilecek’ bir proje, bağımsız, eğreti. Tamam proje yeri belli değil ama çevresel verileri de mi belli değildi? Şartname bu anlamda çöp. Tüm kütleyi kıble aksına çevirmek gereksiz büyük üçgen beton boşluklar çıkarmış. Güneydoğu anadolu iklimine muhteşem bir yaklaşım gerçekten. Yazın yumurta koysanız pişer.
Bende hastalık var.Böyle kütleyi alıp 45 derece çevirmek istiyorum o yüzden sadece raporu okudum ve Filiz Hanım’ın yazdıklarına katılıyorum.Jüri de görüyorsa bir daha jüri olmayın lütfen.