1. MEVCUT DURUM
“Kent, insanın içinde yaşadığı dünyayı daha çok gönlüne
göre yeniden yapmada en başarılı girişimidir. Ama eğer kent, insanın
yarattığı dünyaysa bundan böyle orada yaşamaya mahkûm olduğu
dünyadır da. Böylece dolaylı yoldan ve görevinin doğasına dair hiçbir
açık algısı olmadan kenti yaparak insan kendini yeniden yapmıştır.”
Robert Park, On Social Control and Collective Behavior s.3
Tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, tarihi M.Ö 16. yüzyıla uzanan Talas kenti, 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Ermeni, Rum ve Türklerin birlikte yaşadığı kozmopolit yapısı ve kendine özgü yerel mimarisiyle karakterize olan bir yerleşimdir. Gayrimüslimlerin kentten ayrıldığı mübadele dönemine kadar Kayseri’nin ticaret merkezi olarak anılan kent, sonrasında mütevazi ve ufak bir yerleşim yeri olarak kalmıştır. Son birkaç on yılda göçlerle birlikte artan nüfus ile birlikte günümüzde Kayseri’nin yoğunluğu en yüksek bölgelerindendir. Bölgenin 1990 yılındaki nüfusu 49 bin iken 2020 nüfusu 180 bin civarındadır. Yarışma alanının içerisinde bulunduğu Mevlana Mahallesi, ilçedeki en kalabalık yerleşim alanıdır.
Hızlı nüfus artışı, kentin yerleşim sınırlarının genişlemesine ve yeni alanların imara açılarak yapılaşmasına sebep olmuştur. Yarışma alanını da kapsayan Mevlana Mahallesi, bu ihtiyacın bir sonucu olarak son 30 yıl içerisinde yapılaşmaya başlayan ve oldukça yüksek yoğunluğa sahip, benzer niteliklerdeki kütle nizamlı blok yapılardan oluşmaktadır. Özellikle Erciyes Üniversitesi ve 2016 yılında kapanan Melikşah Üniversitesi’ne yakın konumu nedeniyle öğrenci, akademisyen ve memur nüfusunun yoğun olduğu mahalle neredeyse tamamıyla 15 katlı bloklardan oluşmakta ve bu durum yeşil dokunun, rekreasyon alanlarının ve diğer çağdaş kentsel donatıların eksikliğine neden olmaktadır. Artan nüfusa bağlı olarak ilçenin konaklama ihtiyacını karşılamak amacıyla Talas’ın bir uzantısı olarak gelişen Mevlana Mahallesi’nde en çok dikkat çeken karakteristik, planlama kararlarına bağlı olarak yüksek yoğunluklu ve çok katlı betonarme yapıların oluşturduğu düzensiz ve çarpık kentleşmedir.
Bununla birlikte son birkaç on yılda şekillenen mahallede kültürel ve tarihsel bir arka plan olmamasına bağlı olarak mimari ve yapısal bir sürdürülebilirlik de mümkün görünmemektedir. Talas’ın zengin tarihsel ve kültürel geçmişine kıyasla oldukça yeni bir yerleşim bölgesi olan Mevlana Mahallesi’nde herhangi bir anıt, tescilli yapı veya kültür mirası niteliğinde bir iz bulunmamaktadır. Bu bağlamda çağdaş ve nitelikli bir yaklaşımla kurulması mümkün olan bir kent parçası neredeyse tamamı birbirine benzer ve mimari anlamda herhangi bir enteresanlık barındırmayan görece niteliksiz yapılarla donatılmıştır. Buna ek olarak mahallede ki nüfus yoğunluğu trafik, toplu taşıma ve otopark problemlerini de beraberinde getirmiş ve oldukça çarpık ve insanİ ihtiyaç ve değerleri önemsemeyen bir kent ortaya çıkmıştır. Bu açıdan yarışma alanının en öncelikli ihtiyaçlarından biri, nitelikli kamusal buluşma ve etkinlik alanları olarak görünmektedir. Halihazırda kent sakinleri kentsel donatı, park ve rekreasyon alanların eksikliğine bağlı olarak kent mekanlarını efektif bir şekilde kullanamamaktadırlar. Nüfusun çoğunluğunu kamu çalışanları, öğrenci ve akademisyenlerin oluşturduğu kent neredeyse sadece konaklama amaçlı kullanılıyor denebilir. Bu özelliği ile Mevlana Mahallesi adeta koca bir yatakhane (bedroom suburb, commuter town, bedroom community) mahiyetindedir.
Bu durumda kentin doğru bir şekilde işleyebilmesi ve kent sakinlerine ideal kent deneyimini yaşatabilmesi kentin rehabilite edilmesi ve niteliklik kamusal alanların, parkların, etkinlik ve buluşma alanlarının üretilmesi ile mümkün olabilecektir. Kent deneyimi ancak kentlinin kullanabileceği müşterek mekanları barındıran bir çevrede gerçekleşebilir. Kentliler için buluşma, etkileşime geçme ve sosyalleşme imkanı yaratacak olan bu tür kentsel donatılar, kentin hafızasının ve kimliğinin oluşmasına da katkıda bulunacak tesislerdir. Bu bağlamda son 20-30 yılda yapılaşmanın görüldüğü (Şekil 1) Talas kent kimliğinin ve karakterinin oluşturulabilmesi için kente yapılacak her türlü müdahale oldukça önemlidir. Halihazırda yüksek yoğunluklu, niteliksiz planlanmış ve insani ihtiyaç ve değerleri sağlamaktan uzak bir karakterde olan kent için tasarlanacak her türlü kamusal mekan, kente yapılacak bir akapunktur mahiyetindedir.
Yarışma alanı batıda Cemil Baba Caddesi doğuda Turgut Özal Caddesi ve kuzey-güney çeperlerinde 15 katlı kütle nizamında binalarla çevrilidir. Alanın doğu ve batı sınırları arasında ortalama 6m civarı kot farkı bulunmakta ve alan doğu-batı doğrultusunda farklı kotlara yayılmaktadır. Alandaki farklı kotlar arasındaki bağlantı kopukluğu alanın bütünlüğünü zayıflatmakta ve kullanımını parçalamaktadır. Bu durum alana bütünleştirici ve organize edici bir tasarım yaklaşımı ile müdahale edilmesini gerekli kılmaktadır.
2. TASARIM SÜRECİ
“Ne adı var, ne yeri. Onu neden anlatıyordum bir daha
açıklayayım sana: öğeleri, onları birbirine bağlayan bir mantık
olmaksızın bir iç kuraldan, bir perspektif, bir hikâyeden yoksun bir
şekilde yığılmış kentleri, düşlenebilir kentlerin sayısından düşmek
gerekir. Kentlerle ilişkimiz rüyalarla olduğu gibidir: hayal edilebilen
her şey aynı zamanda düşlenebilir” (Calvino, Görünmez Kentler, s.87)
Yarışma alanı, Talas içerisinde yeşil dokunun yoğunlaştığı sınırlı bölgelerden birisidir. Yarışma alanının bu olumlu karakterinin yanında, alanı çevreleyen yüksek katlı yapılar ve alan içerisinde bulunan niteliksiz tasarımlar alanın karakterini olumsuz etkileyen unsurlardır. Bu bağlamda öncelikle yarışma alanı içerisinde dağınık halde bulunan ve mimari bir dil bütünlüğü taşımayan ve tasarım anlamında zaafiyetleri bulunan bilgi evi, zabıta- tuvalet-muhtarlık birimi, cami ve selçuklu evi tasarımda bütünlüklü bir yaklaşımla yeniden kurgulanmak üzere yok sayılmıştır. Alanda bulunan bu yapıların hem birbirleriyle olan düzensiz ilişkileri hem de alan kullanımı bakımından sergiledikleri olumsuz tavır nedeniyle yeniden işlevlendirilmesi veya bütünlüklü bir tasarım kurgusunda korunarak kullanılması mümkün görünmemektedir (Şekil 2).
Yarışma alanındaki bir diğer önemli veri ise alanı doğu ve batı sınırlarını oluşturan iki cadde arasındaki yaklaşık 6m kot farkıdır. Çevresindeki yüksek katlı yapıların arasında kent için bir nefes alma imkanı sunan alanda yapılacak mekansal organizasyonlar için alandaki eğim ve kot farkı önemli bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Tasarım kapsamında alanın doğu bölümünde kalan, kotlanmaların görüldüğü bölge alan için önerilen mekanların yerleşeceği bölge olarak ele alınmıştır (Şekil 3).
Tasarım alanında dikkat çeken önemli verileriden birisi parkın yeterince yoğun ve etkin bir şekilde kullanılmamasıdır. Bunun öncelikli sebeplerinden birisi park alanı içerisinde yeterince etkinlik, buluşma ve etkileşim mekanlarının bulunmamasıdır. Ek olarak alanda bulunan mevcut yapıların alanı dağınık bir hale getirmesi ve alanın genel olarak tanımsız karakteri kullanıcılar için cazip bir müşterek mekansal atmosfer oluşturamamaktadır. Bu durum tasarımın problematiklerinden biri olarak ele alınmış ve alanın tanımlı bölgelere ayrılarak farklı kullanıcı deneyimlerine imkan sağlaması amaçlanmıştır (Şekil 4).
Tasarım alanının doğu ve batısı arasındaki bağlantının zayıf/kopuk olması öneri tasarım kapsamında çözülmeye çalışılan problemlerden birisi olarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda alandaki kotlar arası bağlantı elemanları yeniden kurgulanmış ve artırılmıştır. Yeni merdiven ve rampa önerilerinin yanında alanın tamamını kateden bir köprü ve platform aracılığıyla, tasarım alanında düşey ve yatay süreklilik sağlanmaya çalışılmıştır (Şekil 5).
Alanın kuzey ve güneyinde bulunan yüksek katlı ve niteliksiz yapılarla organik bir ilişki kurmak reddedilmiş bunun yerine içe dönük, doğu-batı hattı üzerinde şekillenen bir tasarım strateji izlenmiştir.
Alanın mevcut kullanımları eleştirel bir bakışla sorgulanmış ve alanda eksik olduğu düşünülen etkinlik, buluşma-karşılaşma ve etkileşim mekanları üretilmiştir. Bununla birlikte alanın mevcut yeşil dokusu önemsenmiş ve bu durum eklenen yeni yeşil alanlar ve ağaçlarla güçlendirilmeye çalışılmıştır.
Eğimin içerisinde çözülen mekanlarda, alanda halihazırda bulunan işlevler yorumlanarak ve genişletilerek yeniden ele alınmıştır. Bu kapsamda yeterince etkili bir şekilde kullanılmadığı düşünülen bilgi evi, dijital ve geleneksel kütüphane olarak yorumlanmıştır. Bununla birlikte alanın tamamına hizmet verecek bir kafe-restorana ihtiyaç olduğu düşünülerek yine eğimin içerisinde kalacak şekilde bu mekanlara yer verilmiştir. Cami olarak tasarlanan birim, işlevsel farklılığına bağlı olarak, diğer mekanlardan görece kopuk bir noktada, halihazırda çocuk parklı olarak kullanılan ve tasarım kapsamında yeniden düzenlenen alanın karşısında konumlandırılmıştır. Bununla birlikte tasarım alanının daha etkili ve yoğun bir şekilde kullanılabilmesini sağlamak amacıyla kadın ve çocuk gelişim merkezleri eklenmiştir. Açık alan kullanımı artırmak ve çeşitlendirmek adına tasarım alanının merkezinde farklı etkinliklere, buluşmalara ve performanslara imkan sağlayabilecek bir açık amfitiyatro tasarlanmıştır. Tasarlanan amfinin hem üst kotlardaki platformlardan hem de parkın farklı noktalarından görülebilecek merkezi bir konumda olmasıyla, aynı zamanda çevresindeki diğer açık ve kapalı mekanları da örgütlemesi hedeflenmiştir (Şekil 6).
Tasarım alanını doğu batı hattı boyunca kateden ve alanın iki yakasını birbirine bağlayan köprü-platform aracılığıyla alanın bütüncül bir karakter kazanması ve alandaki donatıların ilişkili hale gelmesi amaçlanmıştır. Tasarlanan platform aynı zamanda yeşil alanlar, spor alanları, etkinlik amfisi ve diğer mekanları özelleştiren-ayrıştıran bir karaktere de sahiptir ve bu özellikleriyle hem ayrıştırıcı hem de bütünleştirici bir tasarım girdisi olarak görev yapmaktadır (Şekil 6). Yine tasarım alanındaki işlevsel bölünmeyi desteklemek amacıyla alanın farklı noktalarında düşey sirkülasyonun da sağlandığı kuleler eklenmiştir. Bu kuleler aynı zamanda alan çevresindeki yüksek katlı, ezici boyuttaki binalara bir eleştiri olarak da değerlendirilebilir (Şekil 7).