Mimar Gerhard Sacher tarafından tasarlanan Maria Magdalena aile şapeli beyaz betondan (kendiliğinden yoğunlaşabilen beton)yapılmış bir bina. Bina saf şekil dilinin anlamlı bir sembolü olan modern bir işaret ögesi olarak karşımıza çıkıyor.
Projenin Tanımı
Ziyaretçiler hafif bir rampa ile geniş daire şeklinde, biraz çakıllı ön bahçeye ulaşıyor. Ön bahçede, beyaz betondan yapılma ve içine cam yerleştirilmiş yapı bulunuyor. Bu yapıdaki temel bileşenler, klasik şapel formun çağdaş biçimde yorumlanmasıyla oluşuyor. Kusursuz, yumuşak biçimde şekillendirilmiş beyaz beton bu mimariye özel yapay-vari bir estetik ve sadelik sağlıyor. Değişen ışık ve hava şartları, mekan yüzeyi ve renklerinin; parıltılı bir beyaz ile şafağın mat ve soğuk mavi- beyaz tonları arasında, sayısız gölge ve desen ile algılanmasını sağlıyor.
Beşik çatının mahyası 7,78 metre yüksekliğinde. Iç duvarlarda, her bir tarafta üçer tane olmak üzere enine pencere yuvaları bulunuyor. Pencerelerin yatay kesimleri güneş ışınlarının geliş açısına bağlı olarak yerleştirilmiş, bu şekilde sabah ya da akşam güneşi renkli camlara (sanatçı Karl-Heinz Simonitsch tarafından yapılan) vuruyor. Pencereler renkli cam katmanlarından oluşuyor ve yaratılış sürecinin altı gününü tasvir ediyor. Doğu yönünde bulunun tam boydaki cam ve dışarıdaki Çek sanatçı Jaromir Gargulak tarafından yapılan bronz haç ise, yaratılışın yedinci gününü tasvir ediyor. Karşısında, avluya doğru olan yönde, yine aynı çek sanatçı tarafından yapılan el yapımı, masif iki kanatlı bronz kapı bulunuyor. Bu kapı avluya geniş bir biçimde açılıyor ve dışarıda bekleyenler için bir mekan oluşturuyor.
Doğu tarafındaki tamamiyle camla kaplı duvar Magdalensberg’in karşısındaki dev haça bakan, ufukta dışarısı ile ruhani bağ yaratan bir manzara sunuyor. İç mekan aynı anda hem basit hem de değişken olarak tasarlanmış. Alanı şekillendiren öge ise krem ve bej traverten fayanslar. Şapelin içine atılan küçük bir adımla, dörtgen şeklindeki yer şapelin girişinden koronun bulunduğu kısmı işaret ediyor.
Koronun yanındaki duvarlar dörtgen nişler içeriyor. Sağ tarafta içerisinde şapelin koruyucu azizi olan Maria Magdalena’nın heykelinin bulunduğu daha geniş bir oyuk bulunuyor. Sol tarafta ise 12 adet daha küçük vazo oyuğu bulunuyor. Sol tarafta, renkli pencerelerin arasında beyaz renkte katlanabilen, kullanışsız banklar beton duvara gömme olarak montelenmiş şekilde duruyor.
Işık ve Dört Mevsim
Bir kent şapeli, içeride huzuru sağlayabilmek için dış dünyayı içeri almamalıdır. Bu sebeple, bir çok örnekte de olduğu gibi, şapel duvarları sadece bir kaç açıklığa sahiptir. Kent dışında yer alan bir şapel ise zaten huzurlu bir ortama sahip olduğundan, doğayla etkileşimde olabilmek adına dışarıya doğru açılabilir.
Yan taraftaki duvarda bulunan transparan cam doğal ışığın içeri girebilmesini sağlıyor ve değişken mevsimsel ışıkların ve iklimsel değişikliklerin içeride hissedilmesine izin veriyor. Güneş ışığı, üç tanesi kuzeyde üç tanesi ise güneyde olan renkli pencere açıklıklarından çeşitli renk oyunları yaratarak içeri giriyor. Alanın aydınlatmasına ek olarak, tavanda asılı olan yarı saydam silindirler kullanılabilir, koronun yanına yerleştirilmiş spot ışıkları odaklı aydınlatma sistemini oluşturuyor.
Şafak ve gece vaktinde şapelden ön bahçe ve yakın çevreye ışık yayılıyor. Sadece şapelin karşısındaki haç ışıklandırmadan direk olarak yararlanmanın zevkini çıkarıyor ve bu şekilde iç mekanın bir parçası oluyor.