Kent genelinde 23 adet kamusal alan ve yapının yeniden tasarlanması üzerine 2014 yılında Paris’te açılan bir dizi uluslararası yarışmanın odaklarından biri olan, 4. Bölge’nin idari binası, David Chipperfield Architects Berlin ve yerel partneri Calq Architecture tarafından dönüştürüldü.
1957 – 1964 yılları arasında inşa edilen, Albert Laprade, Pierre-Victor Fournier ve René Fontaine tarafından tasarlanan 16 katlı yapı uzun yıllar, UNESCO ve NATO binaları ile birlikte Paris’in en yüksek binalarından biri olmuş. Betonarme taşıyıcı üzerine taş kaplama bir cepheye sahip yapı “H” biçimli bir plana sahip.
Yapı, devasa ölçeği, kısıtlı kamu erişimi ve geometrik/işlevsel üslubu ile kentin organik bir parçası olmaktan öte, yabancı bir kitle edası ile 50 yıl boyunca kamu yönetim binası olarak hizmet vermiş. Tasarımcılar ve proje geliştiriciler, yapının bu olumsuz estetik kısıtlarına rağmen, 1960’larda inşa edilen bu yapının hala sorunsuz bir biçimde çalışıyor olması sebebi ile mevcut yapının yıkılıp yeni bir bina inşa edilmesinin ne meşru ne de tercih edilebilir olacağına karar vermiş.
Hem iskelet hem de cephe kaplamasının korunmasına karar verilen yapıda böylelikle yeniden işlevlendirme, mevcut hacimlerin dönüşümü ve yeni ekler ile sağlanmış. Tasarımın erken evrelerinden itibaren, zemin ve çatı katlarının halka açık alanlar olmasına karar verilmiş. Böylelikle, Boulevard Morland ve Quai Henri IV arasında kalan tüm arsa, yapının zemin katı ve son iki kata yerleşen bar kamuya açık hale getirilmiş.
Projeye, Boulevard Morland ve Quai Henri IV boyunca iki yeni yapı eklenmiş. Mevcut yapının ön bahçesine yerleşip bu alanı bir iç avluya çeviren yeni yapı, eski binanın heybetli ölçeğini yumuşatacak bir geçiş yaratıyor. Quai Henri IV tarafındaki diğer yeni ek ise hemen yan arsadaki yüzyıl başı binalar ile ana yapı arasındaki boşluğa yerleşiyor. Bu iki yeni ek, zemin katta ürettiği pasajlar ile mevcut yapının iki kanadı arasında bir köprü oluşturuyor.
H planlı tekil bir kule olan eski yapı, proje dahilinde, iki yeni ek ve zemin kattaki pasajlar ile karma kullanım bir yerleşkeye dönüştürülmüş. Konut, sosyal tesis, alışveriş, yeme-içme, otel ve ofis gibi işlevler ile proje, hem özel hem kamuya açık çok çeşitli ve 7/24 kullanılan bir kent-içinde-kent oluşturmayı amaçlıyor.
Tasarımcılar mevcut yapıyı olabildiğince koruyarak, yalnızca kentsel sürekliliğe hizmet etmiyor aynı zamanda yıkım ve inşa ile oluşacak karbondioksit emisyonlarının asgari düzeyde tutulmasını da sağlıyor. Mevcut cephe korunurken cephedeki tüm taş kaplama temizlenmiş ve hasarlı olanlar, orijinal kaplama ile aynı taş ocağından kesilen yeni plakalar ile yenilenmiş. Cephede, eski çelik çerçeveli camların yalıtım başarımı yüksek alüminyum çerçeveli camlar ile değiştirilmesi ve balkonlar eklenmesi gibi, yalnızca yaşam kalitesine doğrudan etkileyecek müdahaleler yapılmış.
Yıllarca kamu yönetim binası olarak kullanılan yapıya, kentin ve kentlinin güncel ihtiyaçlarına cevap verecek ikinci bir yaşam tanımlarken, gelecekte daha tekrar tekrar dönüşmesine olanak sağlayacak, esnek ve dayanıklı iç mekanlar tasarlanmış.
Avlu ve çatı bahçesi, yağmur suyunu depolayan ve gerektiğinde kullanıma sunan sistemler ile donatılmış. Yapıdaki enerji döngüleri birbirlerini besleyecek biçimde kurgulanmış. Örneğin, tüm yerleşkedeki peyzaj alanları otelin ürettiği gri su arıtılarak sulanıyor; ofis alanlarının ısınması esnasında oluşan fazladan ısı, otel odalarına sıcak su da sağlıyor. Tüm bunlar yapının, nizamnameler ile belirlenen enerji tüketiminin %15 altında bir tüketim ile çalışmasına olanak sağlamış.