Nippon Paint Colour Award [İç Mimarlık], Asia Young Designer Awards (AYDA) 2021

AYDA Awards’ta Türkiye şampiyonlarından Berk Kesimoğlu, iç mimarlık kategorisinde “Streethouse” projesiyle “Nippon Paint Colour Award”u kazandı.

STREETHOUSE

Bir evin sokak-oyun alanına dönüşmesi

Her yaştan bireyin bir arada olabileceği doğal buluşma yerleri olan sokaklar, yetişkinler için sosyalleşme, çocuklar için doğal oyun alanlarıdır. Tabi bu her şehir ve sokak için geçerli değil. Van Eyck’in “Oyun Alanları ve Şehir” adlı kitabında, “Çocuklar düşünülmeden yapıldıysa orası yetişkin vatandaşlar için de uygun değildir, o zaman zaten iyi bir şehir değildir.” ifadesi yer alıyor. Sokağı bu anlamda tanımladığımızda, günümüzde çoğunlukla arabaların ve yetişkinlerin kullandığı çocuksuz sokakların zaten iyi olmadığı bir gerçektir. Halbuki tüm şehir ve sokakları, gizli sürprizleri ve yaratıcılığı teşvik eden bir oyun alanı gibi olmalıdır.

Özellikle kentleşmenin etkileri ve yanlış tasarım uygulamaları sonucunda sokaklar artık çocukların oyun alanı olmaktan çıkmış, yetişkinler için bile sorunlu hale gelmiştir. Bu durumu gördüğümüz şehirlerden biri de İstanbul’dur. Dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan İstanbul, aynı zamanda Avrupa’nın en yüksek çocuk nüfusuna sahip şehridir. Benim de çocukluğumu geçirdiğim ve hala yaşadığım bu şehir ve sokakları artık çocuklara ve mahalleliye ait değil. Buna sebep olan bazı nedenler var.

Günümüz kentlerinde sokaklar araç yolları ve otoparklar haline gelmiştir. Araçlar sokakları işgal ederek gürültü ve hava kirliliğine neden olmaktadır. Ayrıca sokakların en önemli parçası olan kaldırımlar, işletmeler ve büyük kalabalıklar tarafından işgal edilmiştir. Öte yandan, sokaktaki yabancıların yarattığı tehlike ve suç potansiyeli, çocuklar ve yetişkinler için sokağın kullanılmasını engellemektedir. Son olarak, teknoloji ile fazla iç içe olmak, çocukları diğer etkinliklerden uzaklaştıran bir etki yaratmakta.

Peki, sokaklar ve oradaki oyunlar neden bu kadar önemli?

Çocuk, oyun sırasında diğer çocuklar ve yetişkinlerle iletişim kurma şansına sahip olur. Sokakta geçirilen zaman çocukların hayal gücünü, yaratıcılığını ve sosyal ilişkilerini geliştirir. Sokağın ve orada oynadıkları oyunların çocukların kişilikleri üzerinde çok ciddi bir etkisi vardır. Bugün dünya çapında sokakların yeniden mahalleliye ve çocuklara ait olması için birçok proje yürütülüyor.

Bugün aynı sorunları yaşayan Kuzguncuk’ta sokak konseptinin yeniden ele alındığı tasarım, bina ölçeğinden başlayarak mahalle ölçeğine genişlemeyi hedefliyor.

Mahallenin girişinde yer alan bu bina, geçmişte bir pasaj-çarşı yeri olarak kullanılmış ve sokağın bir parçası olarak işlev görmüştür. O zamanlar sokak burada devam edip bir bahçe ile bitmekteydi. Yolun sonundaki bu bahçe o zamanlar ulaşılabilirdi. Bina, sahibi değiştiğinde büyük bir tadilat geçirerek bugünkü halini aldı. Günümüzde ilk iki katı ofis, üst iki katı konut olan bir binaya dönüşmüş vaziyette. Eskiden sokağın bir parçası olan, kemerli duvarların arasından geçip gittiğimiz yol bugün tamamen halka kapalı durumda.

Tasarım, bu binanın ilk 2 katındaki ofisin ev/sokak-oyun alanına dönüştürülmesini konu alıyor. Bu noktada sokağı şekillendirirken aynı zamanda bir binanın geçmişiyle empati kurulup onu bir bakıma eski haline döndürme çabası da var. Streethouse, temelde bağlamla kurulan empati ile ortaya çıkan bir tasarımdır. Komşularla, çocuklarla, orada yaşayanlarla ve o binanın geçmişiyle kurulan bir empati…

Tasarım

Streethouse’da ev ve sokak kavramı arasındaki ilişkiden bir bütünlük yaratma çabası vardır. Ev gibi özel bir alan, sokak gibi bir kamusal alanla iç içe geçer ve bir “ara” yaratır.

Streethouse temel olarak üç parçaya ayrılır:

  • İlk parça oyun alanını içermektedir.
  • Orta parça daha çok sokak ile ilişkilidir.
  • Son parça ise çoğunlukla evin iç mekanlarını içermektedir.

Oyun alanı

Streethouse’da temel geometrik kütleler, durma, koşma, zıplama, uzanma gibi çocukların şehirde zaten yapmakta olduğu fiziksel aktiviteler ve renkler ile oyunun kendisi tamamen çocukların hayal gücüne bırakılmıştır. Tasarım hiçbir senaryo veya oyun şekline yönlendirmediğinden, çocuklar kendi hikayelerini ve oyunlarını icat edebilirler.

Burada bulunan çok işlevli alan, çocukların şekillendirebileceği bir mekandır. Örneğin, bir resim alanına dönüşebilir. Aynı zamanda oyunlara yer açmak için şekil değiştirebilir. Hareketli duvarlar ve oyun kutusu, mekanla etkileşime girme fırsatı verir. Ünlü mimar Herman Hertzberger’in tasarımından ilham alan oyun kutusu, çocukların mekanla doğrudan etkileşimde bulunduğu, çevrelerini ve oyunu kendi isteklerine göre şekillendirebilecekleri bir elemandır. Buradaki kutularla kendilerine bir duvar yaratabilecekleri gibi, üstüne çıkıp oyunlarına devam edebilirler. Çocuklar çok işlevli alanda kendi oyun alanlarını yaratırlar. Burada önemli olan şey oynanacak oyun veya mekan tasarımından ziyade çocukların yaratım sürecidir.

Oyun alanı bahçe ile son bulur. Evdekiler yaşamına devam edip, belki çocuklar ve komşular için bir şeyler pişirirken, sokak çocuklar ve komşularla dolup taşıyor. Bir yandan mahalleli ve ziyaretçiler oturup gazete okuyor, birbirleriyle konuşuyor ve çevrelerini izliyor, diğer yandan çocuklar oyun oynuyor. Zaman zaman çocuklara aileleri, mahalleli ve ev sakinleri eşlik ediyor.

Sokak

Orta kısımda evin sokakla iç içe geçişini görürüz. Ayrıca kapı ve duvar kemerlerinde çeşitli izler bırakılmıştır. Bu izler binanın katmanlarını gösterir ve binanın tarihi hakkında görsel bir bilgi sağlar. Sokak basamaklar, rampa ve su elemanı ile çeşitlendirilmiştir. Son olarak evin ana sirkülasyon elemanı olan merdiveni burada görürüz.

Ev

Son parçada evin farklı işlevlerinin nasıl iç içe geçtiğini kesitte okumak mümkündür. Bu parçada evi ve onun fonksiyonlarını bir bütün olarak oluşturmak için tasarlanan bir kutu sistemi bulunmaktadır. Bu kutu sistemi, ihtiyaç duyulan yerde gerekli fonksiyonu oluşturarak evin bir bütün olarak çalışmasını sağlar. Girişte bu kutu sistemi dolap ve yemek alanına dönüşür. Mutfak kısmında sistem dolaplara, depolama alanlarına ve tezgahlara dönüşür. Son olarak üst katta yatak odasını oluşturan kutu sistemi görürüz. Ek olarak bu sistem, çeşitli teknik elemanların saklanması ve görsel bütünlüğün sağlanması içinde kullanılmaktadır.

Diğer konular

Tasarımdaki bir diğer konu olan sürdürülebilirliğe geldiğimizde Streethouse’un daha çok toplumun sürdürülebilirliği üzerine çalıştığını görürüz. Burası sadece dokunulabilen fiziksel unsurları değil, aynı zamanda sosyal ilişkileri ve gelişimi yaratan fiziksel olmayan unsurları da içerir. Ayrıca farklı ölçeklerde sürdürülebilir uygulamalar da mevcuttur. Her şeyden önce, yeni bir yapılı çevre inşa etmek yerine, mevcut bir binanın içine yerleşmek, büyük miktarda enerji tasarrufu anlamına gelir. Sınırlı çevrenin sunduğu her imkan kullanılıp her alan fonksiyonlandırılmıştır. Kullanılan malzemelerin sürdürülebilir ve karbon ayak izlerinin düşük olması dikkate alınmıştır. Son olarak teorikte olsa çocuk oyun alanında çeşitli ses ve basınç sensörleri ile kinetik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürmek ve kullanmak mümkündür. Çocukların zıplamalarından ve seslerinden üretilebilen bu enerji, karlı, uygulanabilir ve gerçekten yeşil bir çözüm olduğunda şehirlerdeki diğer oyun alanlarına da uygulanabilir.

Tasarımı şekillendiren en önemli şeylerden biri olan renkler ise görsel etkilerinin yanında psikolojik etkileri de gözetilerek seçilmiştir. Çocukların bulunduğu alanlardaki turuncu renk çocukları harekete teşvik etmek için kullanılır. Bu renk aracılığıyla çocuklar zıplamaya, koşmaya, yürümeye devam eder. Müzik odası ve mutfakta kullanılan yeşil renk aracılığıyla sakin ve dinlendirici bir ortam yaratma çabası vardır. Kırmızı renk ise, belirli yerlerin vurgulanması amacıyla estetik açıdan kullanılmıştır.

Ve son olarak, evin ve sokağın en iç içe olduğu yer olan mutfak ve bahçenin hikayesine geliyoruz. Bu bir tasarımcı olarak çok tanıdık bir yerden aldığım bir ilham. Çocukluğumdaki evim, sokaktaki her yer apartmanlarla doluyken bir nevi kalem gibiydi. Evimin kapısını açtığımda arkadaşlarımla birlikte bahçeye doğru akardık. Daha sonra bir anda, annem yaptığı hamur işlerini bizimle ve dışarıdaki komşularla paylaşmaya başlardı. Aslında bu tasarım, o sıcacık yemeklerin mahallede yarattığı samimiyetin yeniden canlandırılmasını gösteriyor.

Kapanış

Ev-sokak ilişkisinde ev ile sokak arasındaki çizgilerin bulanıklaşmasıyla birlikte giriş çıkışların belirsiz olduğu, girip çıkacak bir içerinin-dışarının olmadığı bir durum ortaya çıkıyor. Sokak evde yaşayanlara, ailelere, yoldan geçenlere, mahalleliye, hayvanlara ve çocuklara aittir. Başlangıçta tasarım düşüncesinin binanın sınırlarını aşarak mahalleye yayılması fiziksel değil düşünseldir. Streethouse’un yarattığı diyalog sayesinde insanlar sokakların nasıl bir dönüşümden geçmesi gerektiğinin bilincine varıyor ve çevrelerini şekillendirmeye başlıyorlar. Bu noktada bu diyalog, Streethouse’un sınırlarını aşan ve tüm mahalleye, şehre, hatta belki de dünyaya ilham verecek bir sokak olgusu yaratıyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın