Türkiye'nin ilk nefes alabilen polietilen film üreticisi olarak medikal, hijyen ve izolasyon alanındaki sektörlere hizmet veren Hassan Group bünyesinde yer alan Pelsan Tekstil'in yeni merkez ofisi Mimaristudio ekibi tarafından tasarlandı.
Projenin amacı, firmanın yeni üretim tesisinin kalbi konumundaki yeni çalışma alanında, kurumun yenilikçi, teknolojik ve renkli dünyasına uygun bir yaşam alanı yaratmaktı. Esneklik, değişkenlik, şeffaflık ve deneyim başlıkları, mekan tasarımının çıkış noktası olan ana anahtar kelimelerdi.
Projede, yaratıcılık ve üretkenlik için gerekli fiziksel ve sosyal koşulları sağlayarak, çalışanlar arası iletişim ve etkileşimi destekleyen bir ortak çalışma, gelişim ve yaşam alanı yaratma hedeflendi. Pelsan çalışanlarının kendilerini geliştirebildikleri, sosyalleşebildikleri, paylaşabildikleri, ilham veren bir yaşam alanı düşünüldü.
Uzun saatlerini kapalı mekanlarda ve teknolojiye bağlı geçiren çalışanların, fiziksel ve zihinsel anlamda sağlıklı ve mutlu olabilecekleri, esenlik (well-being) kavramını önceliğine alan, iş birliği olanakları sunan, güvenli bir mekan önerisi ortaya konuldu. Bu bağlamda, yapı içindeki tüm çalışanların azami gün ışığında, düzenli temiz havada, uygun ısısal ve akustik konfor şartlarında, doğru aydınlatma çözümlerine ve teknolojik imkanlara sahip olarak çalışabilecekleri bir yaşam alanı planlandı.
Yapının iç mimarisi yanında cephe tasarım da Mimaristudio tarafından gerçekleştirildi. Geçmiş salgın süreci ve etkilerini dikkate alan bir yaklaşımla, kullanıcıların açık havaya ulaşmalarını sağlayan kat terasları yapıda dikkat çeken detaylar arasında. Yapı içinde farklı kotlarda planlanan, hem çalışma, hem de sosyalleşme adına kullanılabilen bu yaşam alanları ile, iç ve dış mekan arasında yarı şeffaf bir bağ kurulmakta. Yine bu ara yüz, kendi içindeki farklı büyüklükteki açıklıkları ile mekan kullanıcılarının dış mekan ile de görsel temasını sağlamakta.
Biyofilik tasarım yaklaşımı içindeki “Mekan İçinde Doğa” adımına atıfta bulunan peyzaj çalışması cephenin diğer önemli bir özelliği. Cephe ara yüzü üzerindeki oluşturulan doğal peyzaj alanları, zamanla gelişerek bu ara yüzü saracak yeşilin, cephe üzerinde kontrollü şekilde ilerlemesine imkan vermekte. Seçilen bitki örtüsü ise, mevsim geçişlerinde ara yüz üzerinde doğanın gerek renk, gerek doku, gerekse yapısal değişikliklerini görme imkanı tanımakta.
İç mekan tasarımında ise her katın yapısına ve farklı ihtiyacına uygun bir tasarım dili geliştirildi. Giriş katı, binanın karşılama işlevinin yanında, yerli ve yabancı misafirlerin ağırlanabildiği, farklı ölçekte toplantıların yapılabildiği, esnek kullanıma sahip paylaşımlı bir çalışma alanı olarak planlandı. Bu alan aynı zamanda fabrika üretim sahasına ve Ar-Ge laboratuvarına geçişin sağlanabildiği de bir düğüm noktası konumunda. Yine bu kattan alt kata sağlanan yönlendirme ile, üretim ve ofis çalışanlarının bir arada kullanabildiği, aynı zaman da misafirlerin de faydalanabildiği bir yeme-içme alanı planlandı. Günün farklı saatlerindeki yemek servisi dışında çalışma, dinlenme, ağırlama ihtiyaçları için de kullanılabilen mekan, aynı zamanda bina içindeki sosyalleşme alanlarından birisi.
Çalışma katı esnek bir planlama yaklaşımı ile tasarlanırken, birim direktörleri dışında tüm kademe çalışanlar açık ofis içinde planlandı. Çalışanlara nerede, ne zaman ve nasıl çalışabilecekleri özgürlüğü verildi. İdari bölüm ile mühendislik bölümünü birbirine bağlayan dolaşım aksı üzerinde yürüyerek kısa görüşmelerin yapılabileceği kısa mola alanları planlandı. Programın el verdiği ölçüde, herkesin özgürce kullanabileceği sosyalleşme alanları, farklı ölçek, fonksiyon ve formda bireysel ve birlikte çalışma, toplantı ve görüşme mekânları ile tüm kata kullanım esnekliği katıldı.
Çalışma alanlarının en büyük sorunu olan “sessizlik” ve “sessiz çalışma ortamı” konuları, tasarım süreci ile birlikte planlanan akustik tedbirler ile dikkatle ele alındı. Kapalı odalar arası ses geçişlerinin engellenmesi yanında, açık alandaki çalışanların gerekli konfor şartlarına sahip olabilmeleri için uygun malzeme ve ürünler tercih edildi. Burada, Ayça Akkaya Kul tasarımı olan, Feltouch tarafından geliştirilen “Make-up” ailesi tavan ve duvar akustik ürünleri yanında, ilk kez bu projede kullanılan “Ra” akustik aydınlatma ailesi de mekanda göze çarpan ürünler arasında yer alıyor.
Yapı, doğal ışık yönünden oldukça zengin bir imkana sahip olsa da, doğal ışığı destekleyen aydınlatma tasarımı da Mimaristudio ekibi tarafından ele alınan bir diğer konu. Enerji verimliliği önceliği ile LED teknolojisinin tercih edildiği projede, her katın kendi fiziksel yapısı içinde, dengeli ve insan merkezli bir aydınlatma (human centric lighting) tasarımına öncelik verildi. Genel aydınlatmada lineer ve noktasal teknik aydınlatma ürünleri tercih edilirken, dekoratif ürünlere de projede yer verildi. Özellikle, Ayça Akkaya Kul tasarımı ve Maiizen üretimi olan, el yapımı, şişirilerek çift cidar tekniği ile üretilen “Sade” aydınlatma dikkat çekmekte.
Tüm çalışmanın sonunda yapı, işverenin yenilikçi, çevreci ve renkli kurum kimliğini yansıtan, çalışan esenliğine odaklı yaklaşımı ile, sadece çalışma değil aynı zamanda bir yaşam alanı olarak kullanılmaktadır.
Öte yandan, çevre dostu olma ve sürdürülebilirlik başlıkları da tasarım yaklaşımının önemli bileşenleri oldu. Bu bağlamda, “biyofilik tasarım” yaklaşımı içinde yer alan, “Mekan İçinde Doğa”, “Doğal Anımsatıcılar”, “Mekanın Doğası” kavramlarını ve bu başlıklar altındaki 14 biyofilik tasarım yoluna projede yer verildi.
Çalışma alanlarında doğru renk kullanımının çalışanların performans, verimlilik ve memnuniyetini artırdığını biliyoruz. Bu sebeple proje içinde, mekanı boğmayan, kullanıcıyı sıkmayan, doğru, kararında ve zamansız renkler tercih edildi.