Kanada’nın Montreal şehrinde konumlanan Centre hospitalier de l'Université de Montréal (CHUM)’in son aşaması olan Pierre-Péladeau Amfitiyatrosu, Jodoin Lamarre Pratte architectes ve Menkès Shooner Dagenais LeTourneux Architectes tarafından tasarlandı.
2013 yılında tamamlanan araştırma merkezi, 2017’de tamamlana hastane binasının ardından 2021 yılında tamamlanan ve projenin son etabı olan amfi tiyatro ile CHUM, Kuzey Amerika’daki en önemli sağlık merkezlerinden birine dönüşmüş.
LEED Silver sertifikasını hedefleyen bu yeni tesis, ileri teknolojileri bünyesine dahil ediyor ve insanları faaliyetlerinin merkezine koyan bir bakım ve araştırma ortamı yaratıyor.
CHUM hastane kompleksi, bir metro istasyonunun ve Montreal’in kozmopolit, tarihi bölgelerinin yakınında, yoğun bir kentsel ortamda konumlanıyor. Bu konumun birçok zorluğu beraberinde getirdiğini dile getiren tasarımcılar, hastane kullanıcılarının güvenliğini ön planda tutmuş; yapının kazısının ve tasarımının şehrin altyapısına engel olmamasına üst düzeyde özen göstermiş.
Projeyi ‘karmaşık ‘ olarak nitelendiren Martine Gévry, hastane tasarımının özel tıbbi ekipman, gizlilik gereksinimleri, enfeksiyon kontrol sorunları, trafik akışı ve yerleşim verimliliği dahil olmak üzere çok sayıda önemli hususu barındırdığını, her hareketin matematiksel hesaplama getirdiği sıkışık bir sokak ortamında verimli ve iyi düşünülmüş bir uygulamanın zorlukları olduğunu vurguluyor.
Farklı odalar, klinikler, ofisler arasındaki kritik bağlantılar analiz edilerek birimler yeniden düzenlenmiş. Böylece, sağlık personelinin hastalarla daha fazla zaman geçirmesine imkân verilmiş. Erişilebilirlik, dayanıklılık ve sürdürülebilir kalkınma göz önünde bulundurularak; kullanım sırası, insan temasının hassasiyeti, ergonomi ve sağlamlık açısından tesis, personelin ihtiyaçlarına tam olarak uyarlanmış.
CHUM’un bu son aşaması, kullanıcıları karşılamayı ve onlara eşlik etmeyi, teşhisler, tedaviler, takipler ve sevdiklerine ziyaretler yoluyla onları desteklemeyi; kısacası hem hastalar hem de her gün orada çalışan personel için özenli bir ortam yaratmayı amaçlamış. Mekanların kalitesinin kullanıcıların yaşam kalitesi ve güven duygusu ile personelin iş deneyimi üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olduğunu düşünen ekip; pencere sayısından doğru aydınlatma seçimine kadar birçok alanda profesyonellerden görüş almış.
Pierre-Péladeau Amfi tiyatrosu, benzersiz ve ayırt edici şekli, Montreal ve Quebec’teki birçok simgesel binanın çatılarını anımsatan asil, dayanıklı bir malzeme olan bakır panellerden yapılmış kabuğuyla, projenin kalbini oluşturuyor. Geri çekilebilir tribünlerle tasarlanan çok işlevli büyük oditoryum, 365 kişiyi ağırlayabilirken, kabare modunda ise yaklaşık 150 koltuk barındırıyor. Ayrıca bina, hareketli duvarları ile beş modüler toplantı odasına da ev sahipliği yapıyor.
Binanın hacmi ve geniş açıklıkları; karmaşık bir taşıyıcı çerçeve, konsollu kabuk ve zeminler aracılığıyla elde edilmiş. Otoparka erişimi olan bir çevre sirkülasyon yolu ile çevrili ve çatısında cam ışıklık ile donatılmış bu amfi tiyatro, birçok işlevsel ve teknik ustalığı bir araya getirmiş.