Yılmaz Sanlı 1980'de henüz Beykoz sırtları betonlaşmaya başlamadan, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün tamamlanmasından 8 yıl önce, Polonyalı göçmenlerin yaşadığı Polonezköy'ü keşfediyor.
Orada Simavi ailesi için tasarladığı malikane boyutlarındaki dağ evinin yapımı esnasında, kendi de o dönem için oldukça yeni bir yaklaşımla, denizden uzak, orman kıyısında bir tatil sitesi yapmaya karar veriyor.
Yeşil dokuya en ufak zarar vemeden, tam tersine ikibinin üzerinde ağaç dikilerek yapılmış 22 evlik bir site söz konusu. Muğla evlerinden esinlenilen bacaları, ısıtma fonksiyonu üstlenmiş şömineleri ve büyük teneke tankları, ahşap cephe elemanları, alaturka kiremit çatıları, kepenkleri, kemerli küçük pencereleri ile bu evler, yeşilin içinde kaybolan, doğaya saygılı, organik yapılar.
Evler zemin kat ve asma katları ile son derece kompakt ve küçük olmakla beraber, bir ailenin rahatlıkla uzun zaman geçirebileceği ve bütün temel fonksiyonları içeren mekan sistematiğine sahip. Diğer evlerden farklı olarak Polonezköy Evleri bir yazlıktan çok, haftasonu dağ evi niteliğinde. Kıyıkent Tatil Sitesi’nde olduğu gibi burada da tek ev, sıra ev ve ikiz evler kullanmış ama bambaşka bir tutumla adeta küçük bir dağ köyü yaratılmış.
Bungalov benzeri birimler mimarın kendi ağaçlandırdığı yeşil dokunun içine serpiştirilmiş. Yığma ve ahşap konstrüksüyon olarak inşa edilmiş yapılar için Yılmaz Sanlı yaklaşık 20-25 yıl ömür biçmiş. Ancak doğaya uyumu ve bu çevrede yapılmış diğer yeni konutlara hiç benzememeleri nedeniyle çok övgü alarak hala kullanılmakta. Mimar bu sitedeki bir evde 15 sene boyunca ailesiyle birlikte tüm hafta sonlarını, tatil günlerini geçirmiş, sanat, bilim, mimarlık ve politika çevresinden birçok ünlü dostunu ağırlamış.