Portsoken Pavyonu

Make Architects'in tasarladığı, tek katmanlı oymalı bir yapıya sahip Portsoken Pavyonu, Londra'daki eski dönel kavşağı kaliteli kamusal bir alana dönüştürdü.

Bir dizi yaya alt geçitlerine de sahip eski karmaşık dönel kavşak, altı seneyi aşkın süredir yolları yeniden yönledirmek, güvensiz altgeçitleri devredışı bırakmak gibi müdehalelerle bölgenin yoğun gelişimini sağlamak amaçlı gündeme geliyor.

Pavyon, yerel bir sosyal işletme olan Kahalia tarafından kafe ve çok işlevli bir kamusal alan olarak işletilecek. Yeni düzenlenen peyzaj ile mükemmel bir uyum içerisinde olan pavyon, meydanın her iki tarafındaki miras öğesi bina ile bağlantıyı geliştirirken halka açık bir cazibe merkezi meydana getiriyor.

Projenin mimarı Sarah Shuttleworth, proje hakkında şu sözleri söylüyor:

Ortaya çıkan sonuç güzel ve farklı, aynı zamanda da kendisini çevreleyen kültürel ve tarihi mirasa sahip binalara da saygılı. City of London Corporation’ın, Londra’daki bu parseli çeşitli zorluklara karşın ısrarcı ve azimli tavrıyla yerel halkın yararına dönüştürebilmesi gerçekten takdire şayan.

City of London Corporation Planlama ve Ulaşım Komitesi’nin genel başkanı Chris Hayward:

1960’ların trafik planlamasını yansıtan dönel kavşağı 21.yüzyıla uyumlu hale getirilmesini görmek benim için büyük bir zevkti. Günümüzde her zamankinden daha fazla yerel imkanlara odaklanan ve çalışanlarına sunabilecekleri kamusal alanın kalitesine dayalı yerseçim kararları veren işletmeler görüyoruz. Bu meydanın tamamlanması alanın değişimi için bir adım niteliği taşıyor ve yatırımcılara, şehrin kamusal alana bağlılıklarını sürdürmeleri gerektiğini gösteriyor.

Bu yeni pavyon, Londra Şehri Bilgi Merkezi’nin asimetrik açılarından ilham alıyor ve üç üçgen destek noktasında zemine oturtmak için katlanan, açılı bir yapısı bulunuyor. Korten kaplama panelleri, pavyonu kaplayan sert bir yapısal kaplama oluşturuyor ve pavyonun karakterini oluşturan çok boyutlu yüzeyi oluşturuyor. İşlevsel olarak tasarlanan katmanlı kaplamanın oluşturduğu kanallar, yağmur suyunun gizli kanallara akmasına izin veriyor. Yıpranmış çeliğin sıcak tonları, çevredeki kilise ve ilkokulun tonları ile uyumlu bir görüntü sağlıyor.

Parametrik biçimde tasarlanan pavyonun formu, yeni meydana yayayı temel alan bir yaklaşımla tasarlanıyor. Bu nedenle yapının arka tarafı bulunmuyor ve üç cam yan cephe kuzeybatıda Duke’s Palace’a, kuzeydoğuda Houndsditch, St Botolph Caddesine ve güneyde ise yeni meydana bakıyor. Bu yan cepheler, yapı içine ve yapı içinden net görüşü ve bununla beraber her cepheden pavyona girişi sağlıyor.

İki büyük asimetrik çatı penceresi, binaya ışık sağlayabilmek için merkez tezgah üzerinde bulunuyor. Tavanın her iki tarafındaki camlı kapılar dışarıya sarkıyor ve böylece içeri ve dışarıya doğru sonsuz bir geçiş sağlıyor. Mümkün olduğunca esnek olması ve toplum için gerçek bir merkez olması için tasarlanan yapı; kafe, sergiler ve toplanma amaçlı kullanılabiliyor.

325 metrekarelik zemin üzerinde tek katlı gözüken binada, eski yeraltı geçitlerinin bir kısmı, bodrum katına bina dışı tesisler, mutfaklar ve tuvaletler yerleştirmek için kullanılıyor. Bu, ihtiyaç duyulan arazi miktarını önemli ölçüde azaltıyor. Böylece yer üstünde daha fazla yeşil kamusal alan sağlanıyor.

Beton tünellerin sabit sıcaklığı bina sıcaklığını düzenlemeye de yardımcı oluyor. Çatıda bulunan geniş çıkındtılar da güneşin yönüne uyum sağlıyor ve günün en sıcak saatlerinde bile iç mekana gölgeleme sağlıyor.

Tüm yapı, Littlehampton Welding tarafından saha dışında prefabrik hale getirilip ve daha sonra parçalara ayrılıyor. Yüklenici Kier tarafından saha hazırlanırken ayrılan parçalar paslanmaya bırakılıyor. Daha sonra parçalar tekrar monte ediliyor ve yerinde kaynaklanıyor. Yapı yerleştirildikten ve tüm yapısal kaynaklar yerinde tamamlandıktan sonra, iç mekanı oluşturacak çelik yapının alt tarafına 150 mm’lik izolasyon malzemesi spreyleniyor.  Böylece ısı kaybı minimize ediliyor ve çelik yapının iç yüzünde oluşabilecek yoğuşma olasılığı ortadan kayboluyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın