GEO_ID tarafından tasarlanan SANKAI, İstanbul'un Bebek ilçesinde yer alıyor.
Kentsel yaşamın önemli bir parçası olan restoranlar, pandemi sonrası insanları bir araya getiren sosyal bir alan olmayı hedeflerken, bugün bu eğilimin ‘yavaş ve kişiselleştirilmiş’ mekanlara evrildiğini görebiliyoruz.
Misafirleri, seyahat etmeden farklı bir kültürlerle iletişime geçiren, keşif ve merak duygularını açığa çıkaran gastronomik deneyimler, bu yavaşlık eğilimini farklı bir boyuta taşıyor.
Geleneksel bir Japon evinde misafir ağırlama konseptini yansıtan Sankai, GEO ID tarafından globaldeki bu kişiselleştirilmiş eğilimler paralelinde tasarlandı.
Japonca 3. Kat anlamına gelen Sankai, Bebek Otel’in üçüncü katında yer alıyor. GEO_ID tarafından geliştirilen iç mekan, marka ve kimlik tasarımı; kullanıcılara özel bir giriş kodu ile bir otel odasına giriyormuş hissi vererek, ayrışan bir atmosfer sunuyor. Bebek Otel’in üçüncü katında denize ve ana caddeye bakan iki odanın birleştirilmesi ile tasarlanan mekan; bir akşamda 20 kişiyi ağırlayabiliyor.
Mekanın girişinde kullanıcıyı karşılayan heykelsi ahşap panel, mekanın devamında farklı formlara ve dokulara dönüşüyor.
Zeminde kullanılan yumuşak dokulu Bolon marka malzeme; kent hayatındaki sert zeminde hızlı hareket etme eğilimini değiştirerek, kullanıcıyı mekana girdiğinde yavaşlamaya ve etrafı keşfetmeye yönlendiriyor. Yönlendirici malzeme seçimleri ve bu malzemelerin işlenme ve bir araya getiriliş biçimleri, mekandaki akışı ve algıyı güçlendiriyor.
Sankai’ın ana tasarım dilini oluşturan ve mekanın akışkanlığını sağlayan tavan ve duvarlarda devam eden ahşap lambriler, önemli bir Japon geleneği olan hasır örgüden referans alıyor. 4 farklı duvar karakteri, mekanda karşılama, yemek salonu, bar ve açık mutfak gibi çeşitli işlevlerdeki alanlarda ayrışıyor.
Duvarlarda devam eden ve ahşap çerçevelerin içine yerleştirilen koyu renk moooi marka kabartmalı duvar kağıdı, ilhamını; Japon mimarisinde bir zemin malzemesi olarak kullanılan Tatami’den alıyor.
Japonların Zen ve hayatı kutlama kültürü, Sankai’da; tadım menüsündeki her tabağın bir seremoni ile servis edilmesi ve mekan tasarımındaki katmanlılık ile yansıtılıyor. Bu katmanlılık; parlak ahşap yüzeyler ve mat duvar kağıtlarının bir arada kullanımı, koyu renk duvarlar ile açık renk zeminin yarattığı kontrast gibi farklı malzemelerin, dokuların ve renklerin bir araya geliş biçimlerinden okunabiliyor.
Restoranın denize bakan alanında dairesel ve kare formlu yemek masaları ile bar bulunuyor. Boğaz’daki su ve ışık yansımaları, bu gastronomik deneyimin Istanbul’da olduğunu hatırlatıyor.
Aynı zamanda bir karşılama masası işlevi gören ve yemek masalarının yanında konumlanan bar ünitesi; yüzeyindeki el yapımı Sakura temalı desen uygulaması ile ev samimiyeti hissini güçlendiriyor.
Diğer bölümde ise, bir niş içerisinde konumlanan dikdörtgen yemek masası, Japon sanatçı MAMIMOZI’nin Sankai için yaptığı eseri ile bütünleşiyor. Bu alanın karşısında konumlanan mutfak ise iki kabuktan oluşuyor. Tabakların hazırlandığı alan restorana açılırken, yemeklerin hazırlandığı alanı ise, kapalı bir mekanda gizleniyor.
Gıdanın ve mekânın sürdürülebilirlik yaklaşımının paralellik gösterdiği Sankai’da, menü de mekânsal ve deneyimsel tasarım da dünyada başka bir metropolde deneyimlenemeyecek özgün bir karaktere sahip.