Açıklama Raporu
Kent içinde çok katmanlı bir gezgin…
Tarihci, şair, mütercim, matbaacı, “Çelebi’’ seyyah ve çağdışı bir yazar. Ailesinin kilisedeki etkisiyle dini bir önder olması beklenirken, kendi yolunu çizip yedi dil bilen çok entelektüel bir adam ve flanör olmuştur. Bu ünvanla tıpkı Evliya Çelebi’ye yüklendiği gibi ona da hafif bir ötekilik yüklenmiştir. Toplumsal olarak çelebilik de toplumsal döngünün dışında kalmaya gönüllü olmakla birlikte geliyor.
Eserleri, kütüphanelerde yazma olarak korunmuş ve basımı da yüzyıllar sürdüğünden, çalışmalarının ortaya çıkması uzun sürmüştür. Yine de Ermenice bilmeyen, Ermeni tarih ve kültürüne vakıf olmayan tarihçiler, gazeteciler ve yayıncıların bu konularda ilk başvuru kaynağı Kömürciyan olmuştur. Sadece Türkiye’den değil dünyanın başka yerlerinden de araştırmacıların sık sık ziyaret edip bilgi aldığı çalışmalarının önemli bir kısmı bu kişilerle tekrar gündeme gelmiştir.
En çekici eserlerinden biri olan “İstanbul Tarihi”, şehrin coğrafi özelliklerine, semt sakinlerinin günlük hayatına, özellikle de Ermenilerin yaşayışına dair önemli bilgiler sunmakta ve böylece Osmanlı Devleti’nin sosyo-kültürel hayatına ışık tutan bir tür şehir rehberi niteliği taşımaktadır. Akıcı dili sayesinde okurken gerçek anlamda İstanbul’un kapıları üzerinden fantastik ve baş döndürücü bir yolculuk yaparız. Çizdiği rotayla, Kumkapı’dan Haliç semtlerine, Boğaz köylerinden Adalar’a, yaşayanların, tanıkların, tarihçilerin eşliğinde, kâh denizden, kâh Narlı Kapı’dan, Yedikule’ye daracık geçitlerden seyahatname kültürünün yanı sıra daha ziyade öyküleri üzerinden yirmi altı kapı dolaştırıyor.
“Seyir” kelimesinin etimolojisi denizciliğe dayanıyor olmasına rağmen “Dikkatle etrafı seyredelim, temaşa edelim” ifadeleriyle onun bakış açısının gücü keşfedilir. Modern bir eylem olarak bildiğimiz bakmaktan zevk alma olgusunun aslında temsil alanına ne kadar erken geçmiş olduğunu gösterir.
Bu bağlamda çok yönlü karakteri, yaptığı geziler, yazdığı yazılar ile seyir kelimesine yüklediği anlam gücü ile bütünleşen tasarım kurgusu ele alınmıştır. Kömürciyan’ın bizi kendi izinde kapı kapı dolaştırmasından yola çıkarak biz de onun hayatı ve kitapları arasında dolandığımız zamanının ilerisinde modern bir form hedeflenmiştir. Sığışan, sızan, kıvrılan kapılar.. Kargacık burgacık sokaklar… Aydınlıktan karanlığa sürekli devam eden basamaklar… Dünyasını bugün tekrar anlamaya çalışmak… Tüm bunları usulca örten katmanlı, görsel bir hikaye…
Mezar olgusunda ise daha çok toprak üstünde kalan yapısıyla önem taşıması ve ziyaret edilebilmesi için üzerinde yerini ve ait olduğu kimseyi belirleyen bir şeklin bulunması gerekir. Bu sebeple de Eremya Çelebi ve temsil ettiği değerleri hatırlatacak, yaşatacak bir anıt/anı mekanının kente kazandırılması düşünülmüştür. Mevcut konum, fiziksel nitelikleri ve ziyaretçiler tarafından kullanım alışkanlıkları göz önüne alındığında, özellikle böyle bir tanımdan çok bir anımsama/anımsatma/anma niteliğini taşıması istenmiştir. Alanın çevresel ilişkilerini de
gözeterek mezarlığın bütününe yönelik, bütüncül bir kamusal alan elde etmeyi hedefleyen tasarım önerileri getirilmiştir.