Halterde tam 47 kere dünya rekoru kırmış, kendi kilosunun üç katını kaldıran ilk Türk halter sporcusu olarak dünya tarihine geçen cep herkülü Naim Süleymanoğlu’nu anlatmak pek kolay değil.
Çocukluğundan beri spora tüm yaşamını vermiş, sporunu bir başkaldırı olarak kullanarak dünyaya sesini duyurmuş ve belki de verdiği tüm bu savaş yüzünden hayata olduğundan erken veda etmiş biridir Naim Süleymanoğlu. Her başarısının arkasında, kazanmak istediği bir kimlik ve geride bıraktıklarını da kurtarmak isteyen bir kahramanlık vardır.
Muazzam bir fiziksel güç gösterisini dünyaya bir bağırış olarak sunan Naim için, hiçbir başarısı sadece ona ait değildir. Her başarı, ona yanlış gittiğini düşündüğü şeylere karşı koyma şansını da getirir. Belki de onun hissettiği bu çoğulculuk sayesinde, birçok başarısı peş peşe gelmiştir. Fiziksel gücünü, başka herkesin gücü haline getirmiş bir sporcudur.
Dolayısıyla, onun içindeki bu gücün dışarı yansıması olacak bir mezar yapmak, onu temsil edecektir. Mezardaki güç gösterisini Naim’in adıyla anlatmak, mezarını fiziksel gücün bir metaforu olarak kullanmak gerekir.
Naim’in boyunu temsil eden 147 santimetrelik bir buzlu cam kütlesinin baş taşı olarak kullanıldığı mezar tasarımında, bu baş taşının kendinin misli misli bir beton tablayı taşıyormuş gibi görünmesi istenmiştir. Mezarın üzerinden 25 cm yukarıda olan ve baş taşının yerden kaldırdığı bu tabladan çıkan incecik bir parçada yazan “Naim Süleymanoğlu” ismi ise, aslında yapısal ufaklığının hemen önünde bir taş kadar sert olan güçlü duruşunu temsil eder. Tabladan çıkan ince parçanın geride bıraktığı suluk ise kuşları besler, aynı Naim’in başka yaşamları beslediği gibi.
İşte mezar bu kadardır. Bir güç gösterisidir, ama arkasında naiflikler vardır. Tüm hayatı boyunca verdiği savaşlar, sayısız başarıları, mütevazı kişiliği ile Naim Süleymanoğlu’nun kendi kilosunun katlarınca olan bir halteri kaldırışını buz-cam kadar kırılgan ama berrak bir malzeme ve koca bir beton kalıpla ifade eder. Betonun altında bıraktığı boşlukta ise çiçekler vardır, yeşeren yeni umutları temsil eder. Naim Süleymanoğlu’nun başka baskı gören bir topluluğa ve birçok sporcuya verdiği umutlar gibi.