Deniz Çıray'ın Dr. Öğr. Üyesi Matthieu Joseph Pedergnana danışmanlığında hazırladığı Bergama'da Toprak Bazlı Zeytinyağı Fabrikası ve Turizm Merkezi isimli projesi Mimarhane Öğrenci Projeleri Ödüllü Seçkisi'nde Seçki Ödülü'ne layık görüldü.
Akdeniz tipinde tutumlu mimari
Projemiz, Bergama’nın kuzeyinde yer alan, tarihi ve doğal zenginlikleriyle bilinen Sağancı köyünde bir Zeytinyağı Turizm Merkezi tasarımını kapsamaktadır. Sağancı, nesillerdir süregelen zeytin ve zeytinyağı Üretimiyle Osmanlı döneminden bu yana önemli bir merkez olmuştur. Bu projede, köyün köklü tarım kültürüne ve tarihsel mirasına saygı göstererek, tutumluluk ve kırsal mimari anlayışını temel aldık. Bina tasarımında öncelikli hedefimiz, çevresel sürdürülebilirliği sağlamaktır. Bu doğrultuda, azaltılmış ayak izi ve doğal malzeme kullanımıyla hem çevreye duyarlı hem de köy bağlamına uygun bir yapı geliştirdik. Ayrıca, alte atif yapı sistemlerine odaklanarak, ülkemizde inşa edilebilecek binaların doğal malzemelerle nasıl tasarlanabileceğini gösteren bir ö ek sunmayı amaçladık. Bu merkez, yalnızca zeytinyağı Üretiminin değil, aynı zamanda köyün tarım ve tarihsel mirasının da tanıtımını yapacak, sürdürülebilirlik ilkeleriyle bütünleşen bir yapı olarak tasarlandı.
Tasarımın temel fikri, köyün kendisinden doğdu. Sağancı köyünde dikkat çeken bahçe duvarlarının, köy içindeki sirkülasyonu belirleyen önemli bir unsur olduğunu fark ettim. Bu unsuru tasarıma entegre ederek, kendi yorumumla yeni bir sirkülasyon kurgusu geliştirdim. Köyden gelen bu düz ve iki boyutlu yollan bazen üçüncü boyuta taşıyarak daha dinamik bir rota oluşturdum. Bu rota, zeytinin yolculuğunu temsil ediyor. Tasarımda oluşturduğum sirkülasyon ağı, turizm merkezine gelen ziyaretçilere zeytinin ham halinden sofralarımıza ulaşana kadar geçirdiği dönüşümü adım adım gözlemleme fırsatı sunuyor. Köyün ruhunu ve zeytin üretim sürecini yansıtarak, geleneksel üretimi mode bir anlatımla buluşturmayı hedefledim.
Projemde, temel değerlerden biri olan tutumluluk ve doğaya saygı üzerinde yoğunlaştım. Malzeme seçiminde, karbon ayak izini azaltmak amacıyla, kolayca temin edilebilecek ve yerel kaynaklı malzemeler tercih ettim. Projenin en çarpıcı unsurlarından biri, tamamen köyden ve araziden elde edilen topraklarla oluşturulacak sıkıştırılmış toprak duvarlar oldu. Sıkıştırılmış toprağın tasarım avantajlan arasında nem kontrolü, yangına ve termitlere karşı direnç, doğal ses yalıtımı ve enerji tasarrufu yer alıyor. Betonun aksine, sıkıştırılmış toprak çevre dostu bir seçenek sunarak atık ve enerji maliyetlerini azaltırken, çimento Üretiminin neden olduğu karbon salınımını da en aza indiriyor. Ayrıca estetik açıdan da yapının araziyle uyum içinde olmasını hedefledim. Mode bir görünüm yakalamak adına çatıda çinko sandviç paneller tercih ettim. Bu tutumlu bakış açısını yalnızca malzeme seçiminde değil, proje genelinde de uygulayarak sürdürülebilir ve çevreye duyarlı bir tasarım geliştirdim.
Merkez, her türlü ziyaretçiyi, özellikle de engelli bireyleri rahatça ağırlayacak şekilde tasarlandı. Ziyaretçilere sadece zeytin üretim sürecini izlemek değil, aynı zamanda sürecin bir parçası olma fırsatı da sunuluyor. Bu merkez, hem üretim alanı hem de ziyaretçilere yönelik bir deneyim merkezi olarak işlev görüyor. Zeytinin yolculuğunu, tarladan sofraya kadar her aşamasıyla deneyimletmeyi hedefledik. Üretim alanındaki gözlem noktalan, ziyaretçilere zeytinyağının nasıl üretildiğini izleme imkânı verirken, restoran ve tadım alanlarında bu ürünlerin lezzetini keşfetmelerini sağlıyoruz. Atölyede ise zeytin posası olan prina, sürdürülebilir bir yaklaşımla yeniden dönüştürülüyor. Merkezin girişinde yer alan zeytin bahçesinde, zeytinlerin ham halleri ziyaretçilere tanıtılarak üretim sürecinin en başından itibaren bir deneyim yaşatılıyor.