Yunus Emre Bolat'ın, Marmara Üniversitesi'nde İmre Özbek Eren yürütücülüğünde tasarladığı "Kültürel Bir Miras Olarak; Suyun İzi, Hafızası ve Deneyimi, Santral Topluluk Merkezi" adlı Projesi, Mimarhane Öğrenci Projeleri Ödüllü Seçkisi 2023'de Sergileme Ödülü'ne layık görüldü
Kültürel Bir Miras Olarak; Suyun İzi, Hafızası ve Deneyimi, Santral Topluluk Merkezi
Yer, mimarlığın en önemli unsurların başında gelir. Yapının o yere ait kılınabilmesi ve toplum tarafından kabul edilebilmesi özellikle bir topluluk (mahalle) merkezi yapısı için oldukça önemlidir. Haliç’in Silahtarağa bölgesinde, Santral İstanbul’un yanında ve Alibeyköy deresinin hemen bitişiğinde yer alan proje alanımız günümüzde işlevsiz durumdadır. İnsanların tramvaya ulaşmak için kullandığı köprünün güzergâhında olması sebebiyle, her gün üzerinden geçilen fakat fark edilmeyen bir alana dönüşmüştür. Bu alanın yaşatılması, fark edilmesi ve özellikle dereyle kurduğu ilişkinin güçlendirilmesi, başlangıçta tasarım fikri olarak yer bulmuştur.
Haliç’in bir kolu olan Alibeyköy deresi, tasarımda gözetilen ana faktörlerden biri olmuştur. Derenin arkasında bıraktığı ize (yükselme, çekilme ve taşma sınırı) saygı duymak, doğayla savaşmayıp ona uyum sağlamak bir prensip olarak belirlenmiştir. Buna binaen yapılar derenin bıraktığı izleri referans alarak arka tarafa konumlandırılmıştır. Bu durum, dere kıyısında insanların onunla etkileşim kurabilmesi adına oldukça geniş bir sirkülasyon ve rekreasyon alanı tanımıştır. Günümüzde alanın dereyle arasındaki kot farkı sebebiyle ortaya çıkan istinat duvarı, insanların dere seviyesine ulaşmasına engel teşkil etmektedir. Geçmişteki haritalara bakıldığında ve derenin akış yönü boyunca karayla oluşturduğu diğer kesitler de incelendiğinde tasarımın kıyıyla kuracağı ilişki daha anlamlı ve açık hale gelmiştir.
Projenin açık alanda dereyle kurduğu ilişkinin, tasarımın bir diğer ölçeği olan yapılarda da devam etmesi, suyun öneminin vurgulanması, derenin temiz tutulması ve bu konuda bilincin arttırılması adına; suyun sürdürülebilirliğini vurgulamak ve dere suyunun mahalle halkının da katkıda bulunabileceği bir biçimde arıtılması fikri, yaklaşım olarak benimsenmiştir. Bu konuda eğitimlerin verildiği ve farkındalığın arttırıldığı suyun deneyimlendiği topluluk (mahalle) merkezi yapısı ve arıtım-arınım süreçlerinin izlendiği yapılar projedeki ana yapılar olmuştur. Bir müze gibi, insanların arıtım süreçlerini izleyebilmesi, buna şahit olması ve içinde bulunarak bunu benimseyip sahiplenmesi ana fikir olarak düşünülmüştür. Böylelikle bölge halkının, suya ve dereye olan saygısını ve inancını arttırmanın yanı sıra suyun sürdürülebilirliği, suyun hafızasını koruma ve saygı duyma konusunda bilinç kazandırmak yaklaşım olarak benimsenmiştir.
Yağmur suyunu da konsepte dahil ederek, suyun toplanması ve depolanmasındaki öneme vurgu yapılmıştır. Yapıların çatısı V (kelebek) çatı şeklinde tasarlanarak yağmur suyunun toplanmasına ve sonrasında belirlenen bölgelerden nehir suyunun tutulduğu havuzlara aktarılmasına olanak sağlamıştır. Arıtılmış suyun küçük kılcallıklarla adeta minyatür dere gibi tekrar dereyle buluşarak derenin sürdürebilirliğine katkı sağlanmıştır. Ayrıca bu suyun akış süreci boyunca açık alandaki insanların suyla teması arttırılarak çevresinde rekreasyon alanı oluşmasına katkı sağlamıştır.
Yapının yüksekliği ve cephesinin tasarımı; bölgedeki tarihi ve tescilli (listelenmiş) yapıların yüksekliğini ve konumlarını referans alarak, onların önüne ve üstüne geçmeyen bir tasarım izlenmiştir. Silüette de varlığını sürdüren ve hissettiren kültürel kalıntı ve yapıların kendisine ve izine saygı duymak, projenin nehre yaklaşımında da benimsendiği gibi, bir değer olarak görülmüştür. Yapıların konumları daha önce de takip edilmiş bir referans olarak bölgedeki tescilli iki yapının (Silahtarağa camii ve ziyaretçi evi) dereyle ve karşı kıyıyla olan ilişkisini ve bağlantısını kesmemek adına parçalı bir şekilde kurgulanmıştır. Bütün aksların kesişim ve son noktası, tarihi fil köprüsünün kalıntılarının bulunduğu noktada form olarak ana yapılarla aynı olan bir hafıza platformu tasarlanmıştır. Platform dereye dik ve yapı aksını takip edecek şekilde konumlandırılmıştır. İnsanları geçmişe götürerek bölgedeki tarihi kalıntıların, fil köprüsü başta olmak üzere anılarını hatırlama ve hafızasını tazeleme mekanı olarak düşünülmüştür.