[Superpositioning]

2021, Southern California Institute of Architecture (SCI-Arc) Master of Architecture II programı öğrencisi ve 2018, Bilkent Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu Burak Çelik'in tez projesi SCI-Arc'ta her programdan o yılın en iyi tez projesine verilen The Gehry Prize ödülünü kazandı.

Proje Açıklaması

Tezim, mevcut post-dijital estetik içindeki gizli yapıları ortaya çıkarmak için dijital ve analog, artırılmış ve sanal gerçeklik arasındaki etkileşim yoluyla [Superpositioning] kavramını incelemekte. [Superpositioning], mimarinin merkezinde yer almaktadır. Projenin amacı, yeni mimari hibritleşmeleri ortaya çıkmak ve bu yeni hibritleşmelerin mimari ortama nasıl yeni potansiyeller sunabileceğini incelemektir.

Hologram, dijital ve fiziksel dünyaları birbirine bağlamaya çalıştığı için gün geçtikçe popüler hale gelmekte. Bu projedeki tekniksel yaklaşım, verileri görselleştirmek için Hologram ve AR unsurlarını içermekte çünkü bu günümüz teknolojisi ile oldukça etkili ve herkes tarafından kullanılabilen çok yönlü bir araçtır. Hologramlar yardımıyla sanat, sanatsal etkinlikler ve mimari her zamankinden daha derin bir şekilde görülüp, hissedilip, bağlantı kurulabilmekte.

Günümüzün dijital kültürü, mimarlar tarafından yalnızca bir yazılım ve çizim aracı olarak değil, aynı zamanda izleyiciler tarafından eksiksiz bir mimari deneyim olarak benimsenebilmelidir. [Superpositioning] sayesinde zaman, inşa edilebilirlik ve teknoloji gibi belirli sınırlamalar tasarımda avantaja dönüştürülecek ve mimaride bir sonraki dönüm noktası olacaktır.

Bir sosyolog olan Michel Foucault, iktidar, düzen ve bilgi arasındaki ilişkiyi ve bunların toplumsal kurumlar aracılığıyla bir toplumsal kontrol biçimi olarak nasıl kullanıldığını ele almakta. Bernard Tschumi, bu katmanları anlam oluşturma araçları olarak görmekte ve birinin diğerine katı yollarla bağlı olması gerekmediğini savunmaktadır. Tschumi’nin kurumlara yönelik eleştirisi, 1987’de farklı mimari alanların üst üste bindirildiği Parc de la Villette’deki çalışmasında görülebilir.

Kuantum mekaniğinde bir [Superpositioning] birçok farklı durumda olan bir nesnedir ve yine de baktığınızda bu durumlardan yalnızca birini gözlemlenebilir. [Superpositioning], bir binanın hafızası/çevreyle etkileşimleriyle ilgilidir, mevcut bir binanın kendisini gerektirmez. [Superpositioning], birlikteliği tanımlamanın daha uzamsal bir yoludur, neredeyse bilgi katmanlarını okumak ve hepsini bir arada algılamak gibidir. Tıpkı bir bina gibi, şehrin kendi içinde birden fazla katmanı vardır, zaman içinde birçok [Superpositioning] meydana gelir. Nasıl 1960’larda ve 2020’lerde şehirde araba kullanmanın iki farklı hissi varsa her binanın çevresiyle ilişkisi de sürekli değişmektedir. Şehri deneyimleme / hareket etme şeklimizin değişmesi bu mimari tezi birçok açıdan etkilemektedir.

Bu tez, [Superpositioning] kavramını ele almakta ve günümüzün Büyük veri ortamına benzer şekilde akış halinde ve sürekli değişen bir görüntü olan kentsel doku ve hologramlar sayesinde bu fikirleri günümüzün dijital kültürüyle sentezlemektedir. Büyük veri ve mimari arasındaki ilişkinin derinliklerine dalmak, zaman içinde [Superpositioning] kavramını da değiştirdiğinden, tez projemin sunumda çok farklı yeni bakış açıları ve sorular ortaya çıktı.

Tez projemin jürileri; Hernan Diaz Alonso, Thom Mayne, Alvin Huang , Casey Rehm, Mariana Ibanez, Jimenez Lai, Ming Fung, Damjan Jovanovic, Melissa Shin ve Mimi Zeiger sordukları sorularla ve yaptıkları spekülatif yorumlarla projenin tartışılmasına katkıda bulundu.


Tez başlığı: [Super•positioning]
Tez danışmanı: Kristy Balliet
Teori danışmanı: Jasmine Benyamin
Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın