Günümüzde Ayasofya Meydanı sadece bir geçiş alanı olarak işlemektedir. Dinlenme alanları, turistlere yol gösterecek bilgilendirme alanları, Ayasofya’nın tarihi ile ilgili bilgilendirme panoları gibi eksiklikler göz önündedir. Proje, Ayasofya Meydanı’ndaki bu sorunları kaldırmayı hedeflemektedir. Ayasofya Meydanı’na yapılacak müdahaleden önce Ayasofya’nın önemini kavrayabilmek için çalışmaya tarih araştırması ile başlanmıştır.
İstanbul, Bizans dönemi öncesinde de çok önemli bir şehirdi. Herodot’un aktardıklarına göre; bir grup Megaralı’nın kurduğu Antik Bizans’ın dini kültürü, Antik Yunan Paganizmi çerçevesinde şekillenmiştir. Paganizm, tüm canlıların ve yeryüzündeki şeylerin kutsal bir ruhu olduğunu savunur. Herhangi bir kural kitabına ve sisteme bağlı değildir, yalnızca doğayla uyum içinde yaşamayı esas alır. Roma İmparatorluğu döneminde Hristiyanlığın yayılmasının başlangıcıyla, Paganizmi sona erdirme çabaları başlamıştır. Geç Roma döneminde putperestlere yönelik zulüm, Büyük Konstantin’in (306-337) kilise inşa etmek için Pagan tapınağı yıkmasıyla başlamıştır. Bu durum, Pagan katliamını beraberinde getirmiştir. Konstantin ve onu izleyen isimler birçok anti-pagan yasaları koymuşlardır. 353’te putlar yasadışı ilan edilmiş, tapınaklar kapatılmıştır. Büyük Theodosius (379-393) döneminde Hristiyanlık resmi din ilan edilmiştir. Bütün bu olaylara ev sahipliği yapan İstanbul’un köklü bir Paganizm geçmişi vardır. Maalesef Pagan tapınakları günümüze kadar ulaşamamıştır fakat Pagan döneminden kalma mezar başlıkları İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde izlenebilir.
Ayasofya’nın inşa edildiği tarihlerde Paganizm inancı halen varlığını sürdürüyordu, bu durum Ayasofya’nın içinde barındırdığı sembollere yansımıştır. Ayasofya’nın benzersizliği tam olarak bu noktada yatmaktadır: Çeşitli ulusların inançlarına tanıklık etmiştir ve farklı kültürlerin birbiri üzerine yığılmasının somut örneğidir. 1500 yıllık bu yapıda Paganizmin, Hristiyanlığın ve İslamiyetin izleri gözlemlenebilir. Lakin Ayasofya’nın büyüleyiciliği içeride barındırdıklarıyla sınırlı değildir, altında da kendisi kadar büyük bir dünya yatmaktadır.
Bizans dönemi öncesinde İstanbul’un suyu Yıldız Dağları’ndan sağlanıyordu. Fakat kuşatma sırasında suyu getiren kanallar dışarıda kaldığı için düşman tarafından sular kolayca zehirlenebilirdi, bu da büyük bir tehlike demekti. Pagan Roma döneminde Ayasofya’nın altında yapılar inşa edilmiştir, bunlardan biri 12 klineye sahip olan dev bir mezarlıktır. Bizans döneminde, bu yapılar hidrolik bağlayıcılar ile kaplanarak suları zehirlenme tehlikesinden korumak adına sarnıca dönüştürülmüştür. Yer altı yapıları aynı zamanda kiler ve imparatorların saklanma yerleri olarak da kullanılmıştır. Ayasofya’nın yer altı tünelleri Topkapı Sarayı’na ve hipodroma (Sultanahmet Meydanı) bağlanmaktadır. Bu tüneller aynı zamanda imparatorların kaçış rotasıdır.
Keşfedildiği kadarıyla Ayasofya altında dokuz adet kuyu vardır. Giriş yapılabilen ilk kuyu iç nartekste yer almaktadır. İkinci kuyu nefin kuzeybatısındadır ve 11,6 m derinliğindedir. Barındırdığı suyun derinliği ise yaklaşık olarak 10 metredir. Birbirinden farklı mimari özelliklere ve ölçülere sahip olan birçok yer altı tüneli keşfedilmiştir. Yer altı mezarlığı ise kuzey avlunun altında yer almaktadır.
Proje kurgusunda yer altı tünelleri ziyarete açılmıştır. Bu tünellere gerçekleştirilecek ziyaretler, Pagan dönemine yolculuk etme niteliğindedir. Ayasofya’ya yöneltilen tanımlar değişecek olsa bile, yer altı yapılarının ortaya çıkarılması ile ortak bir geçmişimizin olduğu gerçeği her zaman görünür olacaktır. Bu proje ziyaretçilere, İstanbul’un çok tanrılı döneminden günümüze kadar ulaşan yapıları gezme olanağını sağlayarak hepimizin aynı dürtülerle aynı noktadan gelmiş olduğumuzu hepimize hatırlatmaktadır. Yer altı tüneli ziyaretinin hedefi, sıklıkla unuttuğumuz söz konusu gerçek üzerinden insanları birbirine bağlamaktır.
Büyülü çember, Paganların kendilerine kutsal koruma sağlayan ritüellerini gerçekleştirmek için oluşturdukları çemberin adıdır. Pagan inancı baz alınarak Ayasofya Meydanı’na dairesel forma sahip bir yapı olan jeodezik kubbe eklenmiştir. Bu kubbenin altında projeksiyon odası yer almaktadır. Yer altı tünellerini ziyaret eden ziyaretçilerin kaskındaki kameradan görüntüler, projeksiyon odasının yüzeylerine bütüncül bir şekilde eş zamanlı olarak yansıtılmaktadır. Zemini cam olan kubbenin içinden aşağı bakıldığında ise, projeksiyon odasını görebilmek mümkündür. Böylece farklı yerlerde yaşanan deneyimler, farklı noktalardaki insanlarla paylaşılabilmektedir. Görme duyusu aracılığıyla oluşturulan etkileşim zinciri ile insanları ortak bir paydada buluşturmak amaçlanmıştır. Yer altı tünelini ve projeksiyon odasını birbirine bağlayan resepsiyon kütlesi ise ziyaretçi merkezi olarak işlemektedir. Bu kütle, Ayasofya’nın tarihi ve Sultanahmet Bölgesi’ndeki diğer yapılar hakkında bilgi vermek için bilgilendirme merkezi niteliğindedir.
Kaynakça