Proje Raporu
MARIA IORDANIDOU BİR ESERİNDE KAHRAMANI İÇİN ŞÖYLE DİYORDU;
‘LOKSANDRA’YI GÖZLERİNİ BAĞLAYIP HİÇ BİLMEDİĞİ BİR YERE BIRAKSANIZ VE SONRA ONA NEREDE OLDUĞUNU SORSANIZ SİZE DERDİ Kİ; NEREDE OLDUĞUMU BİLMİYORUM AMA BAKIRKÖY DE OLMADIĞIMI BİLİYORUM.’
Tarihi bellekte yer etmiş olan Bakırköy’ün, yalnızca geçiş alanı olarak tanımlanması düşünülemez. Bakırköy’ün kent ile kurduğu kamusal ilişkileri olabildiğince yalın ve kendiliğinden şekillenmiş olarak ele almak gerekir. Bu ilişkiler çevredeki verilerin fark edilip deneyimlenmesi üzerine kurulmalıdır, böylelikle alan, özünde sahip olduğu kültürel ve sosyal verileri kentli ve semtli ile buluşturabilecek bir nitelik taşır. Cumhuriyet Meydanı’ndan başlayan marinaya ulaşan aksın yer yer de olsa yayalaştırılmış olması oraya net bir kimlik kazandıramamış, bölgenin özellikle Fahri Korutürk Caddesi’nde bulunan yeraltı çarşısı kimliksizleşen bu aksla fiziksel ilişkiyi de keserek kamusal kullanımı bölmüştür. Fahri Korutürk Caddesi’nde var olan bu yeraltı çarşısının galeri ve yırtıklarla tekrar tasarlanarak Bakırköy’ün kamusal kullanımına kazandırılması önerilmiştir. İstanbul Caddesi’yle kesintiye uğrayan yaya aksı Ebu Ziya Caddesi ismini alarak marinaya kadar uzanmaktadır. Bu kesintinin ortadan kaldırılması ve kamusal bağın sürekli olması adına bu aks yayalaştırılmıştır, bu yayalaştırma düz bir yüzey olarak geçilip gidilen bir alandan ziyade çevreye referans vererek farklı kotlarda farklı deneyimler sunan topografya hareketi ile kamusal bir ara yüz tanımlanması olarak tasarlanmıştır. Böylelikle topografya hareketi İstanbul Caddesi’nde yolun altından geçerek kesintisiz bir şekilde akması öngörülmüştür.
Topografyanın aynı zamanda kullanıcıları, çevredeki vitrinlerden soyutlayarak kamusal bir alana dahil etme potansiyeline sahiptir. Topografyanın bir diğer potansiyeli olan kendi formunun sunmuş olduğu insan ölçeğindeki hareketler aks boyunca oluşan kent mobilyalarını tanımlar niteliktedir. Bakırköy’ün unutulmaya yüz tutmuş sanatsal yüzünü ortaya çıkaran hafıza bulutları önerilmiştir. Bu bulutlar yeri geldiğinde buraya ait sanatçıları anlatan, onların anılmasını ve yaşatılmasını sağlayan yüzeylere dönüşen, bazen de kullanılmayan bir masif yüzeyde kendine yer bularak izleti sunan kimi zaman da topografyanın bir parçası olarak kullanıcılara kamusal bir yüz deneyimleten eleman olarak tasarlanmıştır. Bulutlar tasarlanan bu aksta yoğunlaşarak alanı beslese de, bazen Bakırköy’ün başka köşesinde, bazen kentin bir ucunda kendini göstererek kullanıcılara unutulan tarihi değerler üzerine izleti sunmayı amaçlamıştır. Topografya ve bulutlarla beslenen tasarım alanının, doğu ve batı yönünde tarihi kütlelere referans veren ve onları ön plana çıkaran meydanlar oluşturulmuştur. Bu meydanlar Cumhuriyet Meydanı ile marinayı bağlayan bir kesişim ve kentli ile semtlinin toplanma noktası olarak düşünülmüştür. Kütlenin alanın sanatsal yönünü dikkate alarak dünden bugüne sanat köprüsü imgesi üzerine kurulması düşünülmüştür. Kütle iki meydanı birbirine bağlayan, topografya ile kullanıcıları içeri dahil eden bir yerleşim ile doğu-batı yönünde geçişi engellemeyecek şekilde kurgulanmıştır. Bu form oluşurken var olan ticari aks korunup iki meydan arası bağlantı kesilmeden şekillenmesi amaçlanmıştır. Kütlenin doğu yönündeki giriş meydanına bakan yüzeyde açık hava sineması, batı yönündeki etkinlik meydanına bakan ucunda kentsel bellekte yer eden çay bahçesinin işlevsel olarak tasarıma aktarılması kurgulanmıştır. İki meydan arasındaki görsel ve fiziksel bağlantının kesilmemesi için kilisenin yanında bulunan niteliksiz yapıların yıkılarak o bölgenin tasarıma dahil edilmesi ve kilisenin daha fazla ön plana çıkarılması sağlanmıştır. Bu niteliksiz binalar sonucu ortaya çıkan kilisenin bahçe duvarı eksikliği hafıza bulutlarıyla tamamlanarak tarihi kütleden referans alan bir hacim önerilmiştir. Dadyan Ortaokulu’na ek tek katlı yapının yıkılarak topografyayı besleyen ve kente hizmet eden, kullanıcıları tarihin içine çeken bir kütüphane önerisi getirilmiştir, bu hacimselleşme konsept dahilindeki hafıza bulutlarıyla gerçekleşmiştir. Oluşturulan bu tasarım yaklaşımı sayesinde Bakırköy’ün aslında var olan ancak unutulmuş sanatsal yüzünü ön plana çıkarıp, bölgenin eski günlerdeki kimliğine döndürülmesi amaçlanmıştır.