Tripolis Park

Tripolis Park

MVRDV’nin geliştirdiği Tripolis Park projesinde, Aldo Van Eyck’in orijinal Tripolis kompleksine ait üç miras binasından ikisi, tarihsel niteliklerine sadık kalınarak restore edilmiş.

Fotoğraf: Ossip van Duivenbode

Amsterdam’ın merkezine yakın bir konumda yer alan kompleks, 1960 tarihli Amsterdam Orphanage’ın da dahil olduğu bu binaları, yanındaki A10 otoyolunun yarattığı gürültü ve kirlilikten korumak amacıyla tasarlanan 12 katlı bir “landscraper” ile çevreliyor.

Bu yeni yüksek yapı, tarihi dokuyla olan ilişkisine özen göstererek, eski ve yeniyi bir arada tutan bir ara alan yaratırken bu iki yapıyı birbirine bağlayan köprülerle bağlayıcı bir geçiş sağlıyor.

Van Eyck’in yapısalcı mimarlık hareketine katkılarından biri olan ve 1960 yılında tamamlanan yetimhane, Tripolis ile ayrılmaz bir bütün oluşturuyor. Ancak Tripolis, zamanla ticari anlamda ilgi kaybetmiş ve uzun süre boş kalmış. 1980’lerde yapılan müdahalelerin ardından, A10 otoyolunun genişletilmesi Tripolis’i yeniden tehdit altına sokmuş.

Bu süreçte MVRDV, arşiv araştırmaları ve Van Eyck’in mirasçılarıyla yakın iş birliği ile hareket ederek, binaların orijinal cephelerini Van Eyck’in ilk tasarımlarına daha uygun hale getirmiş.

1990’larda ahşap ve granit karışımıyla kaplanmış cepheler, şimdi tamamen ahşap kaplanarak yapıya daha özgün bir görünüm kazandırılmış. Ayrıca, çok renkli pencere çerçeveleri korunarak tarihi detaylara bağlı kalınmış.

Yapının iç mekanında, karakteristik doğal taş zeminler ve merdivenler gibi unsurlar muhafaza edilmiş. Bunun yanı sıra, günümüzün işbirliği odaklı ofis ihtiyaçlarına uygun olarak modernize edilmiş.

Projeye eklenen ve “The Window” olarak bilinen 12 katlı kule, otoyola en yakın noktaya konumlandırılmış olup, bir bariyer görevi üstleniyor. Bu yüksek yapının güney cephesine açılan büyük dikdörtgen pencere ile orijinal Tripolis kompleksine bir bakış açısı sağlanmış.

Yapının kuzey cephesi ise Tripolis binalarının karmaşık formlarını yansıtan bir desenle girintili çıkıntılı bir yüzey oluşturmuş. Bu tasarım, eski ve yeni yapıların bağlandığı sakin bir geçiş alanı yaratmış.

Projenin mimarları, Tripolis Park’ın modern ofis beklentilerini karşılarken Zuidas gelişiminin bir devamı olarak mirası koruyan ve yeni bir yoğunlaşma yaratan bir tasarım sunduğunu; ayrıca Van Eyck’in “arada kalmışlık” temasını öne çıkararak geçiş alanlarının mimarideki estetik değerini vurguladıklarını ifade ediyor.

Gelecek yıllarda, orijinal Tripolis binalarının üçüncüsü üzerinde restorasyon çalışmaları devam edecek ve bölge yeşillendirilerek park alanına dönüştürülecek.

Yaya ve bisiklet yolları ile Zuidas’ın diğer bölgelerine ve yakındaki metro istasyonuna bağlanacak alan, Aldo van Eyck’in miras projeleri olan binaların korunduğu park benzeri bir kampüs haline getirilecek.

Etiketler

Bir yanıt yazın