Openact Architecture tarafından tasarlanan "Tuzla Yaşam Vadisi Kentsel Tasarım Projesi", İstanbul'da yer alıyor.
İstanbul’un en doğusunda yer alan Tuzla Yarımadası, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde tuz üretimi, balıkçılık, şifalı sular ve tarımsal üretim gibi çok katmanlı bir tarihsel kimliğe sahiptir. Ancak, 1950’lerden 1970’lere uzanan hızlı sanayileşme ve kentleşme süreci, Tuzla’nın büyük ölçüde tersaneler ve askeri kışlalarla şekillenen bir sanayi bölgesine dönüşmesine neden olmuş; plansız büyüme, bölgenin doğal su kaynaklarını ve ekolojik sürekliliğini ciddi şekilde etkilemiştir. Bu proje, Tuzla’nın suyla kurduğu dinamik ilişkiyi yeniden canlandırmak amacıyla, su kaynakları kentsel, bölgesel ve kentsel makro ölçeklerde tasarımın temel öğesi olarak ele almaktadır. Su hatlarının korunması, ekolojik restorasyonu ve gündelik yaşama katılımını içeren bir tasarım stratejisi ile proje, Tuzla’nın doğal peyzajını ve yaşam pratiklerini yeniden şekillendirirken, tarihsel ve kültürel kökleriyle bağını güçlendirmeyi amaçlar.
Tuzla Umur Deresi’nin rotasını takip eden ve gölle deniz arasında uzanan yeşil parçaları birbirine bağlayan proje, kentsel, ekolojik ve altyapısal sistemleri entegre eden döngüsel bir tasarım çerçevesi kuruyor. Kent ve ekosistem arasındaki etkileşimi titizlikle kurgulayan müdahalelerle, ekolojik sürekliliği destekleyen bir örgü oluşturuluyor. Müdahaleci olmayan sosyo-ekolojik karşılaşmalara alan açarak, kentleşmeye indirgenmeyen bir sosyo-kültürel yoğunluk geliştirmeyi hedefleyen proje, insan kullanımı, ekolojik süreçler ve doğal koruma arasında dengeli bir ortak yaşam alanı oluşturmayı öneriyor.
Tuzla’nın tarih boyunca farklı ekonomik faaliyetlerinin (balıkçılık, tuz üretimi, tarım) ve günümüzdeki sanayi yoğunlaşmasının (tersaneler, liman, endüstriyel alanlar) temelinde su kaynakları bulunuyor. Ancak kentleşmenin ve sanayileşmenin baskısı altında bu su kaynakları giderek izole hale gelmiş durumda. Bu proje, Tuzla’nın dinamik kimliğini yeniden canlandırmak için suyu, hem doğal hem de insan yapımı mirasın ortak unsuru olarak ele alıyor. Su izleri takip edilerek oluşturulan ekolojik bir yaşam kuşağı, kentsel dolaşım döngüsü ve aktif bir sosyo-kültürel ağ ile Tuzla’nın heterojen ve çeşitli ekosistemi iyileştiriliyor. 21. yüzyıl kentleşme bağlamında, doğayla yeni ortak üretim ve ortak yaşam biçimlerini keşfederek, Tuzla’nın ekolojik ve mekânsal sürdürülebilirliğini güçlendiren bir vizyon sunuyor.
Hızlı kentleşme ve sanayileşmenin yol açtığı ekolojik baskıları hafifletmeyi ve Tuzla’nın ekosistemini onarmayı hedefleyen proje, dere koruma alanını geri kazanarak kentsel gelişime net bir sınır getiriyor. Dere yatağının iki yanında paralel uzanan asfalt yolları yayalaştırarak yeşil kamusal alanlara dönüştürerek ekosistemin ve biyolojik çeşitliliğin iyileşmesi sağlanıyor. Yağmur suyunu toplayan ve su kaynaklarını besleyen entegre bir yağmur suyu yönetimi sistemi tasarlanıyor. Yerel bitkilerle habitat restorasyonu sağlanırken, trafiğin buharlaştırılması yöntemiyle ısı adası etkisi azaltılıyor ve karbon salınımı düşürülüyor. Yeni hareketlilik stratejileriyle desteklenen proje, hassas fiziksel ve ekolojik müdahalelerle 10 yıl içinde karbon pozitif hale gelmeyi hedefliyor.
Sürekli bir ortak yaşam mekânı olarak tasarlanan proje, sosyo-ekolojik karşılaşmalar yoluyla mahallenin canlılığını teşvik ediyor. İstanbul’da mahallelilerin katılımcı tasarım süreçlerine dahil olduğu nadir projelerden biri olan bu çalışma, her yaştan ve farklı geçmişlerden gelen bireylerin çeşitli geri bildirimleriyle şekillendi. Mevcut kişi başına düşen kamusal alan miktarını iki katına çıkararak sosyal ve etkileşimli açık mekânlar sunuyor. Alternatif ulaşım ve aydınlatma stratejileriyle erişilebilirlik ve güvenliği artırıyor. Deprem riski yüksek ve yoğun yapılaşmaya sahip Tuzla’da, afet sonrası toplanma alanları oluşturarak kentsel dayanışma alanlarını artırıyor ve kamusal sağlığa katkıda bulunacak rekreasyon ve oyun olanaklarını çeşitlendiriyor.
Sınırlı kamu bütçesi ile yürütülen proje, kısıtları avantaja dönüştürerek mevcut sahadaki malzemeleri (agrega, doğal taş, kum) geri dönüştürüyor, atık üretimini ve yeni malzeme ihtiyacını azaltıyor. Tasarım süreci ve uygulama, yerel iş gücü ve yerel malzemelerle gerçekleştirildiği için ulaşım maliyetlerini ve karbon emisyonlarını en aza indiriyor. Minimum bakım gerektiren malzemeler ve düşük su tüketimli bitkiler kullanılırken, kurak dönemler için yağmur suyu toplama sistemleri de entegre ediliyor. Enerji verimliliği yüksek çözümler sayesinde elektrik tüketimi ve maliyetlerinde %63 oranında azalma sağlanıyor. Bisiklet yollarıyla metro bağlantılarını güçlendirerek, fosil yakıt tüketimini ve ulaşım maliyetlerini düşürüyor.