Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü öğrencisi Gülümse Narin tarafından Mimari Proje 6 dersi kapsamında Dr. Öğr. üyesi Berk Minez yürütücülüğünde tasarlanan “Yaşam Merkezi — Pandemi Hastanesi” projesi.
2019 yılında başlayan corona salgını ile Dünya’nın birçok ülkesinde hastane sayısı yetersiz kaldı. Bunun üzerine bu salgınla savaşan insanlara destek olmak için birçok ülkede çadırlarda-prefabrik yapılarda tedaviye başlandı, yeni hastaneler yapıldı ve bizim Trakya Üniversite Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü olarak proje 6’da tasarlamaya çalıştığımız gibi pandemi döneminde kullanımına fazla ihtiyaç duyulmayan yapılar hastaneye dönüştürüldü. Bu dönüşüm hem ekonomik olması hem de daha az zaman kaybettirmesi bakımından olumlu bir yaklaşımdı.
Ben kendi projemde bir yaşam merkezinin dönüştürülmesinin daha uygun olacağını düşünmekteyim çünkü pandemi döneminde insanların aynı ortamda olmalarını önlemek için öncelikle eğlence, alışveriş ve eğitim yapıları kapatıldı. Yaşam merkezlerini pandemi süresince kullanmamak çok büyük bir eksiklik yaratmayacaktı. Yaşam merkezi seçmemin bir diğer nedeni ise; bilindiği üzere yaşam merkezlerinin zemin katları genellikle geniş açıklıklı birimlere (dükkan, mağaza, market) sahiplerdir. Bu da yapı içinde daha az değişimle belki de sadece geçici duvarlar ekleyerek hastane birimlerini daha rahat oluşturmamı sağlayacaktı. Bu seçimdeki bir diğer pozitif yön ise hemen hemen her mağaza ve dükkanın içinde birer ıslak hacim olmasıydı çünkü bilindiği üzere bir hastane için özellikle hijyenin ön planda olduğu pandemi hastanesi için su tesisatı önemli yer kaplar. Hastanenin hemen hemen her birimde el yıkama alanı olmalıdır. Dönüşüm sırasında ıslak hacmin az olduğu bir yapı seçmek durumumu zorlaştırırdı.
Yaklaşık 17.000 metrekarelik bir araziye konumlanmak gerekiyordu. Ancak arazim ile ilgili bazı negatif durumlar vardı. Öncelikle Kuzey yönünde arazi içinde önceden var olan nehrin şuan kuruması ile işlevini kaybeden bir köprü bulunmaktaydı. Yıldırım köprüsü olarak adlandırılan bu köprüden dolayı alana açılan ulaşım yolları sınırlıydı. Bunun üzerine köprünün işlevini devam ettirebilmesi için köprüye komşu yapay bir nehir tasarladım ve araziye yeni bir ulaşım yolu ekledim. Bu yeni yol ve yapay nehir kullanabileceğim arazi metrekaresini 15.000 e düşürdü.
İki proje hazırlandı. İlk projem : YAŞAM VE EĞİTİM MERKEZİ
Öncelikle çevrede insanların sosyalleşmesini sağlayacak, alışveriş ve eğitim yapısı sayısı çok azdı. Bu yüzden bu alana tasarlanabilecek en iyi yapının birçok işleve ev sahipliği yapan Yaşam Merkezi olduğunu düşündüm. Yaşam ve eğitim merkezi tasarlarken nefes alan bir yapı olması için bir iç avlu tasarladım. Bu iç avlu sayesinde her iki işlevde de oluşan derin mekanların ışık almasını sağlamayı hedefledim. Yaşam merkezini tasarlarken bu yapının çok fazla insan karşılayacağını bildiğim için yaya sirkülasyon alanlarını geniş ve ferah tutmaya çalıştım. Yapı içindeki her yapının algılanabilir olmasını sağlamaya çalıştım.
İkinci projem dönüştürülen proje : PANDEMİ HASTANESİ
Pandemi hastanesini tasarlarken dikkat ettiğim ana durum sirkülasyon ağlarını birbirinden ayırmaktı. Hasta olup iyileşmek için gelen, hastalara refakatçi olarak gelen, hasta olup olmadığını bilmeyen öğrenmeye gelen ve hastane içinde çalışan personellerin sirkülasyon alanları birbirinden ayrılmak zorundaydı. Çünkü corona virüs kolay bulaşabilen bir virüstür. Hastane içinde geçişleri kontrollü ve algılanabilir tasarlamaya çalıştım. Özellikle personeller için tampon bölgeler tasarladım. Hastane içinde kirli, yarı steril ve tam steril alanlar bulundurdum. Yoğun bakım, ameliyathane gibi alanların steril olmasına ve birbirleri ile bağlantılarına dikkat ettim. Yapı bütününde tüm birimler gelen hastanın ihtiyacını sırayla karşılayacak biçimde bir akışkan geçişe sahiptir. Her birimin ışık ve hava almasını sağlamaya çalıştım bu da hasta psikolojisi için olumlu bir hareketti.