Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Mustafa Erdik ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Mustafa Erdik: 1999 depremlerinden sonra çalışmalar arttı. Yine de yürümek için önümüzde uzun bir yol var. Çalışmaların seviyesi yeterli değil, varılan aşamayı sormak lazım ki o da fena değil.
Acil yardım kurtarma çalışmaları açısından bakıldığı zaman 1999 öncesine göre farkedilir ölçüde gelişme kaydettik. Dünya çapında örgütlerimiz var fakat yine de sayı olarak yeterli değil. Deprem zararlarını kurtarma ekiplerinin sayısını artırarak azaltamayız. Esas olarak Türkiye’nin bina altyapısının, bina stoğunun yenilemesi, yenilerinin şartnameye uygun yapılması, eskilerinin belirli süre içinde yenilenmesi, kentsel dönüşümlerin yapılması gerekiyor. Bu konularda emekleme safhasındayız.
Mustafa Erdik: Uzun bir süre var ve sonu görünmüyor. Türkiye’deki kentler zaten 40-50 yılda bir kendini yeniliyor. 40-50 yıl herhangi bir deprem olmasa, yaptığımız inşaatları doğru yaparsak doğru bir yerde olacağız.
ME: Bilinçlenme var tabi ama bilinçten başka risk algılama da çok önemli. Örnek verirsek, sigaranın sağlığa zararlı olduğunu herkes biliyor ama içiyor. O bakımdan risk algılama seviyesi biraz değişmiş olabilir. Ama neticede riski hangi ölçekte değerlendirdiğiniz çok önemli. Şahıs olarak baktığınız zaman aileniz, oturduğunuz apartman, yaşadığınız kent, ülke için ayrıdır. Herbiri için ayrı değerlendirme yapmak lazım.
Riskli ve sorunlu bölgede bulunan idareciler bu riski kendi yetkileri ile mütenazır bir şekilde değerlendirmek zorundalar. Bir kentin yönetiminden sorumlu olanlar aynı zamanda deprem zararlarından kendilerini sorumlu hissetmek zorundalar.
ME: Master plandan anlaşılması gereken şudur. Kısa, orta, uzun vadede sizin için bir yol planı, bir reçete ki 5 yıl, 10 yıl, 50 yıl sonra İstanbul’daki deprem riskini seviyenin altına çekebilesiniz. Deprem Master Planı olarak ortaya çıkan, yol planı çizmeniz için bir dökümandır. Yol planı aslında bir tane olmaz. Belediyenin ayrı, valiliğin ayrı, “x” şirketinin ayrı olur. Yol planı hazırlamak demek sizin sınır şartlarınıza göre biz çözüm bulmaktır. Sizin ekononik, idari sınır şartlarınız vardır, insan gücünü, kapasitesinin hepsini koyarsınız. Neticede o işi yapmak için herşey onun içinde vardır ama yol planı yoktur. Her kurumun kendi yol haritasını çizmesi gerekir.
ME: Zincirin tamamlanmasına yönelik çalışmalar sürüyor. Neticede kent olarak İstanbul deprem zararlarının azaltılması için 4 ana faktörün yanyana gelmesi gerekiyor: belediye, valilik, özel sektör ve halk. Bu dördünü masaya oturtup belirli bir simbiyoz (karşlıklı uyum) sağlayamazsanız, masanın dört bacağından birisi eksik kalır.
ME: Sağlanmasına yönelik çalışmalar devam ediyor. İşin içine özel sektörü katmak lazım özellikle kentsel dönüşüm işlerinde, halkı da katmak lazım. Bunlar ne kadar söylemesi kolaysa da dünyada deprem açısından rehabilitasyonu sağlayan bir kent olduğunu düşünmüyorum ki İstanbul bunu başarırsa başlı başına birşey olur.
ME: İzmir Belediyesi, Birleşmiş Milletler’in katkısı ile oldukça güzel bir çalışma yaptı. İzmir İstanbul gibi değil. Kentli bilinci vardır ve halkı kentine sahip çıkar. Orada bu tip çalışmaları yapmak daha kolay. İzmir’in kentsel bina stoğu İstanbul’a göre daha iyidir.
Türkiye’nin diğer kentlerinde de yavaş yavaş benzer çalışmalar oluyor. Bazen bize geliyorlar, bizim deprem master planımız yok diyorlar. Hazır olanı cebimden çıkarıp versem ondan sonra ne yapacaklarını bilmeleri gerekir. Daha çok bana sorarsanız sonrasında yapacakları faaliyetleri bilmeleri lazım ki faaliyetler aşmasında onun eksikliğini hissedip gelsinler. O işler birer araçtır amaç değil. O amacın bir parçası olmak lazım.
ME: Master planın başında herhangi bir kentte deprem sonrasınde ne olacağını ortaya sayısal olarak koymak lazım ki yapılan planlamalar one göre yapılsın.
ME: Can kayıpları, yaralanmalar ayrı ayrı değerlendirilir ama yapısal hasar değerlendirilemez. Deprem sonrasındaki acil çadır ihtiyacı için daha çok gece nüfusu veya nüfus sayımının yapıldığı andaki nüfus varsayılır. Can kayıpları gece-gündüz değişmez ama dağılımlar çok değişir.
ME: İnsan hayatına tesir eden herşey bir numaralı önceliklidir. Bir numaralı öncelik acil yardım ve kurtarmadır. İnsanları hastaneye ulaştırabiliyor musunuz? Deprem sonrasında yaralınızı nereye götüreceğinizi biliyor musunuz? Doktor nereye gideceğini biliyor mu? Bu bir numaradır, daha sonra jeneratör sağlam mı? Elektrik sağlayabilecek misiniz? Ana arterlerinizi açabilecek misiniz? Değişik noktalarda benzin ikmalini sağlayacak mısınız? Ondan sonra su, yiyecek gelir. Herşeyi insan hayatının etrafından planlamakta fayda var.
ME: Gittikçe daha hazırlanıyor. Şu anı sorarsanız depreme hazır değil tabi. Ama bana sorarsanız 5 yıl öncesinde göre bakarsak iyi durumda. Bunlar relatif değerlendirmeler tabi. Tokyo depreme hazır mı? San Francisco depreme hazır mı derseniz onlar da hazır değil tabi ama %70’ini kapatmışlar %30’u ile uğraşıyorlar. Biz hala %30’unu kapatamadık öyle bakmak lazım konuya…
ME: İstanbul Deprem Acil Müdahale ve Erken Uyarı Sistemi’nin bir parçası. Sistemin iki ayağı var. Acil müdahale ayağında depremin hemen sonrasından nerede ne kadar yıkım olduğunu İstanbul Belediyesi’ne, valiliğine bildiririz ki onlar acil yardım ve kurtarma konusunda tedbirlerini alsınlar. Bunun diğer ayağı erken uyarıdır. Erken uyarıda da depremin oluş yerine ve sizin erken uyarı sinyalini gönderiş yerinize bağlı olarak -1-2 saniyede olabilir, 10-15 saniye de olabilir- kuvvetli, hasar yapıcı deprem dalgasını haber verebiliyoruz. Süre çok kısıtlı olduğu için bu süre zarfında yapılacak işlerimlerin herbirinin hızlı olması gerekiyor. Mesela boya fabrikasındaysanız yangın çıkabilir. Bir sinyal geldiği anda borulardaki boya akışını kesecek, yangın alarmını sisteme sokacak sistemi kurmanız, bunu bilgisayara bağlamanız gerekiyor. Bizden o bilgiler gittiği zaman, bilgisayardan o bilgileri alması lazım. Erken uyarı dediğimiz sistem bu.
ME: Onun için müsait değil. O tür sistemler Meksiko City’de kullanılabiliyor. Meksiko City’nin deprem kaynağına uzaklığı 300-400 km. O mesafede kullanabilirsiniz. O size neredeyse 1dakikaya yakın bir zaman sağlar ama İstanbul için uygun değil.
ME: Halkın herşeyi bilmesinde fayda var. Öbür taraftan da halkı bilgilendirmek istiyorsanız halka öyle bilgi vermeniz lazım ki verdiğiniz bilginin bilgilendirmeden öte birde işe yaraması lazım. Halka “İstanbul’da deprem fırtınası olacak” şeklinde bir açıklama yaptıktan sonra halk bunu “İstanbul’da yağmur bekleniyor.” gibi algılarsa geyet iyi, ama “Fırtına geliyor arkasından da bir büyük depremde gelir.” diye algılarsa kötü. “Çok panik olmayın size bilgi olarak veriyoruz.” demek gerekiyor ki insanlar yanlış yerlere yönelmesinler. Onu da yapmak her zaman mümkün olmuyor.
ME: Herkes aynı bilinçte değil ama bilinçli olanlara göre yapmak lazım. Bana sorarsanız medyanın kitle iletişim seviyesini bilinçli insanlara göre ayarlaması lazım, yoksa bilinçsiz insanlara göre ayarlanırsa toplum geriye gider.
ME: Valilik var, Belediye Başkanlığı var, 1. Ordu Komutanlığı var. İstanbul’da özellikle deprem sonrası acil yardım kurtarma konusundaki her kurumun katkısı var tabi.
Erken Uyarı Sistemini açmıyoruz, İstanbul Valiliği ile belirli bir anlaşmamız olacak onu bekliyoruz. Bu sistemi valilik kanalıyla yapmayı düşünüyoruz. Çünkü bu sorumluluk gerektiren, bazı yasal yaptırımları olan bir konu.
ME: Hepsi hazır fakat açmıyoruz.
ME: Yapı Denetim Kanunu, nasıl pastayı hazırlarsınız, pastanın üzerine krema sürersiniz pastayı tamamlanır, pastanın üzerindeki kremadır. Yapı denetim kanunu, yapı denetim diyeyim bir kural değil istisna olması lazım. Bu iş şuna benzer siz diyorsunuz ki “Ben kimseyi ehliyet imtihanına sokmuyorum herkes araba sürebilir ama ben öyle bir polis teşkilatı kuracağım ki ehliyetsizleri hemen yakalayacağım.” bu doğru bir yol değil. Mühim olan, siz insanların ehliyetli olup olmadığına bakarsınız, iyi bir eğitim verirsiniz, altına da hakikaten donanımlı bir araba verirsiniz ondan sonra istisnai durumlar için polis teşkilatı kurarsınız. Doğrusu budur. Yoksa ehliyetsiz de kullanabilirsiniz nasıl kullanırsan kullan ben seni yakalarım fikrine karşıyım.
O bakımdan iki şeyin sağlanması şart, bunların bir tanesi bize sertifikalı mühendis veya lisanslı mühendis sisteminin gelmesi lazım. Bu bizim iç denetimimiz. İkincisi gerek mühendislik, gerek mimarlık, gerekse inşaat aşamasında yanlış uygulama sigortasının yapılması lazım. Bunların dışında arada kaçak olursa onu yakalayım diye denetim teşkilatı kurarsınız. Denetim teşkilatını bu manzume içinde ele almak lazım. Yoksa manzumenin diğer taraflarını bırakıp da denetim teşkilatı ne yapar diye sorarsanız o soru biraz zayıf kalıyor.
ME: Altyapı olması lazım. Denetim, teşkilatın en son aşamasıdır. Ama siz diğerlerini en sona bırakıp ne bir profesyonel mühendislik, ne bir sertifikalı mühendislik aramayıp, ne bunlar için yanlış uygulama zorunluluğu getirmeyip bunları yapı denetimine yıkarsanız böyle olmaz.
ME: Bu bir sistemdir ve bu sistemin içinde yapı denetimi de vardır. Sistem olduğu zaman bir anlam ifade eder.
ME: O konuyu ben de gazetelerden takip ediyorum. Deprem mühendisliği açısından oraya bina yapılması sadece biraz pahalıya malolur, ama yapılmayacak diye birşey yok. Ama estetik açıdan, kent planlaması açısından derseniz ben de sizin gibi düşünüyorum.
ME: Orası için hazırlanan gerek proje gerek imalat şartnamesi bu konuda hazırlanan en ağır şartname. Firma seçiminde de buna dikkat edildi. Herhangi bir şekilde altından bir fay geçmiyor, en yakın fay yaklaşık 20 km ileride. Herhangi bir şekilde oturacağı zeminin altında sıvılaşma olmasın diye, sıvılaşacak zeminler var etrafta ama temizleniyor ya da iyileştiriliyor. Tasarım ona göre yapılıyor ki İstanbul’da meydana gelecek en büyük depremde bile hizmette kalsın. Ama en umulmadık şey olmasın diye tren durdurma sistemi kuruyoruz. Bana sorarsanız İstanbul’da deprem olduğu zaman en güvenli yerlerden birisi tüpün içi olacak.
ME: Teknolojik açıdan büyük bir proje. Şimdiye kadar yapılmış en derin tüp tüneldir. İmalat aşaması zordur. O kadar akıntılı suda çalışıp, o kadar derinde şimdiye kadar tüp yapılmadı. O açıdan büyük bir mühendislik başarısı.
ME: Bildiğimiz teknoloji neyse herbiri birebir uygulanıyor, bütün tedbirler alınıyor. Bence bir problem olmaması lazım.
EM: Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim.
ME: Ben teşekkür ederim.
Mustafa Erdik Hakkında:
Mustafa Erdik 1970 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesinden İnşaat Mühendisi olarak mezun olduktan sonra 1972 ve 1975 yıllarında ABD Rice Üniversitesi’nde Master ve Doktora çalışmalarını tamamlamıştır.
Yapmış olduğu görevler arasında ODTÜ Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezi Müdürlüğü, UNESCO Alp-Himalaya Bölgesi Depremselliği Projesi Yöneticiliği, United States Geological Survey kurumunda misafir araştırmacılık, Birleşmiş Milletler Uluslararası Deprem Mühendisliği Birliği Direktörlüğü, Uluslararası Afet zararlarının Azaltılması Onyılı Yönetim Kurulu Üyeliği ve Princeton Üniversitesinde Misafir Öğretim Üyeliği bulunmaktadır.
200’ü aşkın teknik makale ve 6 adet kitabın yazarı veya ortak yazarıdır.
Halen Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmaktadır.
Almış olduğu ödüller arasında Tübitak Bilim Teşvik Ödülü ve 2000 yılı Birleşmiş Milletler Afetlerin Önlenmesi Ödülü bulunmaktadır.