Ahi Evran-ı Veli Külliyesi projesinin detaylarını Mi'mar Mimarlık kurucuları İbrahim Hakkı Yiğit ve Ahmet Yılmaz'dan dinledik.
Büyük şehirlerde diğer illerimize göre daha çok sayıda ve çeşitlilikte proje üretiliyor; haliyle bu projeler daha görünür olabiliyor, diğer illerde yürüyen projeler ise biraz geri planda kalabiliyor. Anadolu kökenli kadim bir öğretinin anavatanı olan Kırşehir’den Ahi Evran-ı Veli Külliye projesini anlatma sebebimiz; hem büyük şehir dışından iyi niyetlerle yürütülen bir projeyi tanıtmak, hem de kamusal öneme sahip bir proje olması.
Kırşehir il merkezinde yer alan, çevre topraklarda gelişip yaygınlaşan; sanat, ticaret, dayanışma ve yardımlaşma kurumu olan Ahilik* Teşkilatının özelliklerini yansıtan, yaklaşık 55.000 m²’lik alan içersinde toplam inşaat alanı 40.000 m² olan Külliye bünyesinde; Ahilik Araştırma Kütüphanesi, arasta/bedesten, Ahilik ve Astronomi Müzesi, usta ve esnaf odaları, dükkanlar, şadırvan, sahne ve tören alanı, butik konaklama tesisleri ve yeme içme mekanları yer alıyor.
Başta Kırşehir olmak üzere; Anadolu tarihi içinde önemli bir yere sahip, kökeni 12. yüzyıla dayanan Ahilik geleneğinin korunması için Ahi Evran-ı Veli Hazretleri’nin türbesinin bulunduğu Ahi Evran Camii ve alanında yapılan Külliye projesi, kültürel mirasın korunması için yola çıkılan önemli bir sosyal sorumluluk projesi olmasıyla da öne çıkıyor.
Geçmişin izleri okunarak, yerin fısıltıları dinlenerek, uzmanların görüşleri alınarak, yerelliğin ön plana çıktığı Ahi Evran-ı Veli Külliyesi projesi, Mi’mar Mimarlık tasarım ekibi tarafından projelendirildi. Dört etaptan ilkinin uygulandığı proje ile ilgili detaylı bilgiyi Mi’mar Mimarlık kurucuları İbrahim Hakkı Yiğit ve Ahmet Yılmaz’dan aldık.
Kırşehir Belediye Başkanı Sn. Yaşar Bahçeci Bey, bugünkü 55.000 m2 alanda kurulan Ahi Evran külliye projesini yaptırmayı düşünmüşler. Bu bağlamda yaptıkları bir ihale neticesinde iş Mİ’mar Mimarlık olarak bizim uhdemizde kalınca, öncelikle kendileriyle tanışarak projeyi özümsemeye çalıştık. 2011 yılı itibariyle hem kendileri hem de işaret ettikleri Ahilik konusu uzmanları ile birebir görüşerek projemizi geliştirdik. Bu sebeple Konya’ya giderek kendisinden istifade ettiğimiz Prof.Dr. Mikail Bayram Hocamız ve Ahi Baba Mustafa Karagüllü’yü, ayrıca Prof.Dr. Sadettin Ökten’i ve mimar Hilmi Şenalp’i, mimar Mahmut Kirazoğlu, Kazım Ceylan, Prof.Dr. Ahmet Kala’yı ve katkılarını ifade etmek isteriz. Bu isimler dışında çeşitli seviyelerde projemize katkısı olmuş danışmanlarımız ile proje nihai hale süreçler halinde getirildi. Özellikle Belediye Başkanımızın yapılacak külliye projesinin yüzyıllarca kullanılabilmesini istemesi, projenin doğal taştan kâgir bir yapı olarak inşasının da başlangıcını oluşturdu. Gelinen süreçte dinamik bir proje olarak tasarım sürecinin halen devam etmekte olduğunu söyleyebiliriz. Öncelikle proje alanında yapılan kentsel tasarım projesi ve bu projeyi mesnet alarak yapılmış olan imar planı çerçevesinde uygulama projeleri yapılmaktadır. Mevcut doku ile irtibatlı, parçalı bütünler olarak mekanlar oluşturuldu. İşte tam da bu kısımda gerek fikirleri ile gerekse projeleri ile bizlere yol gösteren merhum Turgut Cansever’i de rahmetle ve minnetle anmalıyız.
Ahilik sistemi halihazırda devam etmemektedir. Hem Selçuklu hem de Osmanlı kurucu unsurlarından olan bu sistemin kavranması gerekiyordu. Bu hususta biraz önce bahsettiğim isimler ile görüşmeler yapılarak, sonrasında Ahiliğe dair yapılmış olan kitap, sempozyum vb. envantere ulaşarak ciddi okumalar neticesinde bir seviyeye gelinmiş oldu. Neticede önümüzde mekanlara ait talep listesi bulunsa da, bu listenin daha ileriye götürülerek, hem nicelik olarak mekanları hem de nitelik olarak projeyi belli bir seviyeye getirmeye çalıştık. Kırşehir’e, Kayseri’ye, Konya ve Nevşehir’e sayısız ziyaretlerimiz oldu. Hem uzmanlarla görüşmelerimiz; hem de Konya Mevlana Külliyesi, Nevşehir Hacı Bektaş Külliyesi gibi dönemi içinde önem ve nitelik arz eden mekanlara gidilmiş oldu. Sonuçta bu kişi, kaynak ve mekanlardan alınan bilgi ve görgü ile Kırşehir Ahi Evran Külliyesi projesini inşa etmeye çalıştık.
Çeşitli seviyede açık ve kapalı mekanları içeren projenin en önemli özelliği, her insanın en rahat şekilde erişilebilir olmasıdır. Zaten yapılarımızın en fazla 2 kat olarak projelendirilmesiyle kullanım esnasında çok az müdahale ile ve az masrafla işletilmesine dönük olarak tasarım kararı bulunmakta. Sonuçta bu hacimdeki yapı topluluğunun uzun yıllar aynı nitelikte kullanılması yani sürdürülebilir olması şarttır.
Evet, tasarımın en önemli kriterlerinden bir tanesi de tespit edilmiş olan nitelikli ağaçların korunması idi. Bu meydanda önce ağaçlar korundu ve kalan boşluklarda mimari ve kentsel tasarıma yön verildi. Dolayısıyla hem ağaçlar korunmuş oldu; hem de nitelikli ağaçlar bir dekor olarak değil de, tasarıma katılan ve zenginleştiren unsurlar oldular.
Projemiz toplam 4 aşamadan oluşuyor. Projenin merkezi konumundaki ilk etap tamamlanmak üzere olup, tüm etapların avan projesi tamamlanmış ve ilgili kurumlardan onaylandı.
Kırşehir son büyük Ahi şehridir. Yapılan araştırmalarda bugün ülkemiz sınırlarında 30 civarında ahi şehri bulunmaktadır. Ayrıca döneminde, merkezi Kırşehir’de olmak üzere kurulmuş olan Ahi Evran Vakfı’nın, Osmanlı döneminde 75 ayrı merkezde de şubesi bulunmaktaydı. İstanbul’daki Ahi Evran Vakfı’nın merkezi Zeytinburnu, Kazlıçeşme olup; ayrıca tüm Osmanlı coğrafyasında isminde ‘AHİ’ kelimesi geçen 276 adet vakıf tespit edilmiştir. Bu tespitler Ahilik konusunun geçmişte toplumda ne kadar önemli ve merkezi bir yer edindiğini ifade etmektedir. Neticede bu gün projeyi tasarlarken tüm bu verilerin kullanılmasına gayret edildi. Asıl olan ahilik yani kardeşlik müessesesinin yeniden diriltilmesidir. Projemiz bu fikirle inşa edilmektedir.
Tüm külliyenin temel yapı malzemesi traverten taşı olup, güncel deprem yönetmeliği bağlamında betonarme ile birlikte ağırlıklı klasik kagir sistem birlikte kullanılmış olup (mix dizayn) tüm duvarlar 60 cm kalınlıkta klasik kagir sistem ile çözülmüş; kiriş, çatı ve tonoz sistemler ve yer yer gizli açık düşey taşıyıcı sistemler ise yüksek mukavemetli özel beyaz beton ile uygulanmıştır. Bunun dışında çatı örtü sistemlerinde titanyum çinko, tüm pencere doğrama ve kapı, kepenk sistemlerinde ahşap/meşe ve alüminyum doğrama sistemleri kullanılmıştır. 4.250 m³ traverten taş kullanılmış olup; ilerleyen etaplarda ise 7.000 m³ traverten taşı daha kullanılacaktır. Kullandığımız traverten Kırşehir il sınırları içerisindeki mucur bölgesinden çıkarılmaktadır.
*Ahilik: Kökeni 12. yüzyıla dayanan Ahilik; iş ahlakını savunan, sermayeyi ve işçinin alın terini koruyan, akıl, ahlak, bilim ve çalışma prensipleri üzerine kurulan, günümüzün kooperatifçilik, sendikacılık, sosyal güvenlik, kalite ve fiyat kontrol sistemine benzer yönleri olan bir teşkilattır.
1 Yorum
Napcaz şimdi.
Önce, çekip gitme ümitsizlik ifadesi, ülke bizim çekip gitmeye değil çıkan ülke çivisini çakmak için kalmalıyız.
Eğitimin bu zamana kadar hiç bu kadar yozlaştığı görülmemiştir. Bu eğitim sistemiyle mimarlık eğitiminin ayrıcalığından bahsedemeyiz. Elinde Cv’si ile yüzlerce gelen ben” üniversite bitirdim.” O zaman çalış kardeşim illa bi kuruma kapak atmak için mi diploma aldın? Hayatı tanımadan, öğrenmeden, denemeden, çalışmadan, katkıda bulunmadan, üç kuruş maaş ile geçinmeyi tercih edenler gün geçtikçe çoğalır oldu.
Köprüler hava alanları… tüm bunlar bana hala inandırıcı gelmiyor günü kurtarmaktan öte projeler değil. Ülke kalkınma planlarında 5-10-15-50 yıllık planlarda bunlar var mı? Yıllar önce devletin aldığı kara kaplı defterlerde bunlar yazıyor mu? Sebepleri ortadan kaldırmak zaman alan projelerdir. Sebeplere göre karar almak günü kurtarmaktır.
Daha önce daha sık oluyordu beş yılda bir yapılan seçilme endişeleri, yozlaşmış politika, makam, mevki siyah araçlar amaç olmadığında Yeni Türkiye oluşmuş olacaktır. Siyah araçlara ülke olarak o kadar sevdalıyız ki özel araçlarımızı dahi siyah seçiyoruz. cayır cayır Akdeniz sıcağında bile siyah. Bu arada mimarlarda bundan sonra siyah miyah giymesin!
Kentsel dönüşüm, yenileme demeyeceğim yenilemeye hala akıl erdiremiyoruz. Saf rant: Başa dönecek olursak: Şehrin yakınında ki tarlaları şahıs parseli yapıp (1960) hisseli tapu satışını devletin resmi kurumundan paylaştırıp, gecekondu yapılırken ki sessizlik, af edilirken ki seviyesizlik, hak yenirken ki adaletsizlik. Bu oluşan gecekondu mahalleleri şehirleri sarmalamışken ıslah planları ile ruhsata bağlayıp hala doymayanlar iki katın üzerine bir hatta iki üç kat çıktıklarında kuzuların sessizliği bürünmüşken şehir kent olmuş gecekondular merkezde kalmış kentsel dönüşüm can simidi atılmış tutunup yüzenler var tüm bunlara rağmen hala nazlananlar var bu kadar daha isterim diye.
Günlük yaşamayıp gündeliğe gitmediğimiz de, günü değil geleceğimizi kurtardığımızda, siyah arabalar beyaza boyandığında, saf bembeyaz sayfa açıldığında, ne olacak çevreye, kentlere demeyeceğiz.
Hayal ama güzel de oluyor baksanıza sigaranın dumanı her şeyi örttü, duman grisi oldu ortalık.
Siyah değil ya…