İkon Proje'nin kurucuları Gamze Özbal, Gökhan Kazancı ve Mehmet Kütahneci'yle, ofislerinin Kayseri'deki çalışmaları ve kentteki genel mimarlık projeleri üzerine konuştuk.
Ekin Bozkurt: İkon Proje’nin ne zaman ve nasıl kurulduğundan biraz bahseder misiniz?
Mehmet Kütahneci: İkon Proje 2010 yılında kuruldu. Ben 1994 yılında İstanbul Teknik Üniversitesinden mezun oldum. O günden beri mimar olarak çalışıyorum. 2004’te Gamze Özbal ile ortak olduk. 2005 yılında Gökhan Kazancı ekibimize katıldı. 2010 yılında İkon Proje’yi kurduk.
İkon Proje Ekibi
Ne tip projeler yapıyorsunuz genelde? Daha çok Kayseri’ye mi yoksa diğer şehirlere mi projeler hazırlıyorsunuz?
Mehmet: Birçok yapı grubunda projeler üretmekle birlikte, konut projeleri de yapıyoruz. Ağırlıklı olarak Kayseri’deyiz. İstanbul, Ankara ve diğer illerde de projeler üretiyoruz. Ayrıca yurtdışında Sırbistan ve Güney Afrika’da projeler hayata geçirdik. Farklı ülkelerdeki proje çalışmalarımız sürüyor.
Gökhan Kazancı: Yoğun bir şekilde konut projeleri yapmakla birlikte farklı yapı gruplarında projeler yapıyoruz.
Gamze Özbal: Stratejik olarak tek bir alanda kalmayı tercih etmiyoruz, şehri oluşturan her türlü yapı ilgimizi çekiyor. Eğitim yapıları, otel projeleri, alışveriş merkezleri, ticari yapılar, kentsel tasarım projeleri tasarlıyoruz. Ülkemize ve yaşadığımız bölgeye değer katan projeler üretmek için bu mesleği yapıyoruz.
Kayseri’deki ofisler genel olarak konut ağırlıklı üretim mi yapıyor?
Gökhan: Evet. Çünkü ülkemizde konut ihtiyacı ve konut yenileme süreci devam ediyor. Konut projeleri üretirken seçici olmaya çalışıyoruz. Tasarımımızı ve projelerimizi %100 uygulayacağımız ekipler ile çalışmayı tercih ediyoruz.
Gamze: Son birkaç yıldır, özellikle belediyelerin ve bakanlıkların bölgede yapılması gereken konut projeleri ile ilgili talepleri oluyor.
Mehmet: Konut dışında yaklaşık 6 yıldır devam eden, mobilya ihracatı ile alakalı büyük bir alışveriş merkezi kompleksi projemiz var. Projeye 6 yıl önce başladık, tasarım süreci ve ihale süreci oldukça uzun zaman aldı. Yaklaşık 2.000.000 m² bir arazide, toplamda 550.000 m² bir inşaat alanına sahip ve farklı yapı gruplarından oluşuyor. Sadece bizim için değil, kent için de lokomotif bir proje oldu. Şehrin ekonomisiyle alakalı önemli bir yapı.
Bu bahsettiğiniz hangi yapı?
Gökhan: İşveren Erciyes Küçük Sanayi Sitesi Kooperatifi. Proje adı Mobilya Kent olarak başladı. Şu anda Kayseri Uluslararası Mobilya Sarayı (KUMS) olarak adlandırılıyor. Burası; mobilyacılar sitesi, üretim atölyeleri ve alışveriş merkezinden oluşan bir yapı grubu. Şu anda proje kapsamında yer alan otel ve iş merkezi projesini hazırlıyoruz. 3 Etaptan oluşan projenin 1.kısmı tamamlandı 2. kısım inşaatı devam ediyor; aynı zamanda 2. kısım projenin danışmanlığını da yürütüyoruz. Bunun gibi; alış veriş merkezleri, iş merkezleri ve belediyelere yapmış olduğumuz gençlik merkezleri projeleri de var. Aynı zamanda kentsel dönüşüm konusunda projeler üretiyoruz.
Kayseri Uluslararası Mobilya Sarayı (KUMS), İkon Proje
İldem Park AVM, İkon Proje
Hangi kentsel dönüşüm projeleri?
Gökhan: Şu anda birçok bölgede kentsel dönüşüm projeleri tasarlıyoruz. Bunlardan bir tanesi Sahabiye Projesi. Ulusal bir yarışma daveti ile yapıldı. Projemiz ilk 3’e kaldı.
Gamze: Bu anlamda, sadece Kayseri’de değil, çevre illerde de kentsel dönüşüm projeleri üretmeye devam ediyoruz. Yakın zamanda, Mersin’de, içerisinde alışveriş merkezi, ticaret ve konut birimlerinin de yer aldığı karma bir kentsel dönüşüm projesi hazırladık. Ankara’da bir kentsel dönüşüm projesi çalıştık. Şimdi Kayseri ve civarında birkaç noktada kentsel dönüşüm projelerinin tasarım sürecine devam ediyoruz.
Kayseri Sahabiye Kentsel Dönüşüm Yarışma Projesi, İkon Proje
Kayseri’de mimarlık işi yapmanın İstanbul, Ankara gibi metropol kentlere göre zorlukları ve avantajları neler?
Mehmet: Avantajını söyleyeyim: Kendi memleketimizde çalışıyoruz ve burada yaşıyoruz. Şehrimizin ihtiyaçlarını, sorunlarını ve fırsatlarını biliyoruz. Dünyadaki ve ülkemizin mimarlık alanındaki gelişimlerini takip ederek şehrimize değer katmaya çalışıyoruz.
Gökhan: Ama tabii şöyle bir gerçek var ki, Anadolu’da birçok kamu kurumu ve iyi bir noktaya gelmiş müteahhitlik firmaları, İstanbul ofisleri ile çalışma isteği duyuyorlar. Bu tabii İstanbul’da Londra’dan, Londra’da New York’tan mimarlık ofisi istemek şeklinde devam ediyor. Şu anda İstanbul’daki çok büyük yapı grupları genellikle Londra ofisleriyle ya da New York ofisleriyle çalışmaya başladılar.
Birçok projede şunları yaşıyoruz: Eğer ki proje, bir müteahhit ya da bir kamu kurumu tarafından davetli yarışma usulüyle yapılıyorsa, genellikle İstanbul’dan bir proje ofisi de davet ediliyor. Bu işlerin birçoğunu da aldığımızı söyleyebiliriz. Yani bu durumu Mehmet Bey’in de söylediği gibi kendimizi güncel tutarak ve gelişimimizi sürdürerek aşıyoruz.
Gamze: Bir de şöyle bir dezavantajı oluyor: Büyükşehirlerde, metropollerde yaşayan yatırımcılar, etraflarında çok örnek gördükleri için günceli takip etme şansları buradaki yatırımcılara göre daha çok oluyor. İstanbul’daki mimarların bir proje için orada çalışan sistemleri, uygulanmış örnekleri gören yatırımcıları ikna etmesi daha kolay. Ama Kayseri’de siz yeni malzemeleri, uygulama sistemlerini araştırıyorsunuz; kendinizi geliştirmek adına sürekli arayış içerisine giriyorsunuz; tasarımlarınızla bu yatırımcının önüne çıktığınız zaman, vizyonu olan bir yatırımcı değilse önce bir şaşırıyor. Dolayısıyla hakim olmadığı ya da bilmediği bir konuya yaklaşımı daha mesafeli oluyor. Sizin, onu ikna etmek anlamında ekstra çaba sarf etmeniz gerekiyor. Yenilikler öncelikle “İstanbul’da seçiliyor, görülüyor ve kullanılıyor. Yatırımcılar güncel olanı buradan çok daha hızlı bir şekilde görebiliyorlar, uygulayabiliyorlar. Zaman zaman, tasarımlarımızda kullandığımız malzeme ve sistem konusunda bir dirençle karşılaşsak da yaptığımız tasarımlar ile bu durumu aşıyoruz. Güncel olan yeni sistemleri uygulamak yatırımcıyı da bizi de memnun ediyor.
Mehmet: İstanbul’daki mimari ofislerin çokluğu orada bir dezavantaj gibi görünse de İstanbul ya da Kayseri çok fark etmiyor, bütün bu ofislerin içinden sıyrılıp iyi bir tasarım ofisi olmanız gerekiyor. Bu durum aslında burada da böyle.
Gamze: Bir de belki 10 sene önce, Anadolu’daki herhangi bir şehir için “taşra ofisi olmak” kavramından bahsedebilirdik; ama şimdi öyle değil. Yeni mezun olan genç arkadaşlardan da yarışmalara katılan, yarışma projelerinde bir şeyler yapma hevesi olan kişiler görüyoruz. Belki mesleğinin çok başında, iki-üç yıllık bir mimar olup, bir anda bu yarışma projeleriyle gündeme gelebiliyorlar ve ulusal mecrada adlarından söz ettirebiliyorlar.
Mehmet: Bilgiye ulaşabilmek artık çok kolay. Şehirdeki iş adamları da kendini geliştirdi. Ben 94’te mezun oldum, o günden bugüne şehir çok büyüdü. Piyasadaki aktörler değişti. Bir kısım emekli oldu, genç nesil iş başına geçti. Yeni gelen nesil yurtdışına çıktı, oradaki şehirleri, yenilikleri gördü ve kendi şehri için de bunları talep etmeye başladı.
Ofis olarak yarışmalara katılıyor musunuz?
Gökhan: 2017’de birkaç yarışmaya katılmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Genelde davetli yarışmalara katıldık.
Gamze: Davetli yarışmanın da gerçek anlamda “yarışma” olup olmadığı tartışılır elbette; ama bölgedeki iyi proje yapmak isteyen proje sahipleri yöntem olarak davetli yarışmaları tercih ediyorlar. Birkaç firma çağırıp bu firmalar üzerinden yola devam etmeyi tercih ediyorlar. Biz de örneğin 2005 yılında Kayseri Kent Meydanı’nın (Cumhuriyet Meydanı) davetli yarışmasını kazanmıştık. Uygulamasını da yaptık. Şu anda devam ettiğimiz projelerin birçoğunu davetli yarışma usulüyle aldık.
Kayseri Kent Meydanı (Cumhuriyet Meydanı) Kentsel Tasarım Projesi, İkon Proje
Cumhuriyet Meydanı’ndan bahsetmişken, Kayseri’de genel olarak, insanların bir araya geldiği kamusallığı nasıl buluyorsunuz? Burada kamusal alan yoksunluğu var mı?
Gökhan: Alışveriş merkezleri var (gülüşmeler). Genel olarak son yıllarda artan bir AVM yapılaşması ile karşı karşıyayız. İnsanlar alışveriş merkezlerinde çok zaman geçiriyorlar. Alışveriş merkezleri kamusal alan olarak kullanılan sosyal mekanlar haline geldiler. Kayseri’de kamusal alan anlamında kent içinde çok fazla alternatifleri de yok.
Mehmet: Kayseri Anadolu’nun ortasında bir şehir. Tarihi ve kültür dolu olan bir şehir. 90’lardan sonra hem şehirleşme hem de nüfus anlamında hızlı büyüyen bir kent. Fakat o büyüme içerisinde, kamusal alanlar aynı oranda büyümediler, oluşmadılar. Yeterince var mı, yok mu, bu tartışılabilir. Türkiye’nin her yerinde yöneticilerin bilinciyle, vizyonuyla alakalı bu konu. Bu talep her zaman halktan gelmeyebiliyor. Çünkü halkın başka tarz sorunları olabiliyor; geçim vesaire… Fakat onu yöneticilerin ya da daha bilinçli insanların düşünüp hazırlaması gerekiyor.
Gökhan: Cumhuriyet Meydanı’nın arka tarafında Mimar Sinan Parkı var mesela. Ama umulduğu gibi işleyen bir kent parkı değil. Çünkü meydanın biraz arkasında kalmış ve etrafı tıkanmış bir bölge.
Mehmet: Cumhuriyet Meydanı’ndaki Selçuklu Kalesi’nin içerisinde yarışmayla elde edilmiş iyi bir proje var. Proje tamamlanınca iyi bir kamusal mekan olacak. Tarihi bir yapının tekrar kullanımı açısından iyi bir proje oldu.
Gamze: Orada bir ıslah çalışması oldu. İçinde çok da nitelikli olmayan bir çarşı vardı, o kaldırıldı.
Mehmet: Eski Kayseri Mahallesi’ndeki tarihi dokunun restorasyon ile kente kazandırılması iyi bir çalışma oldu. Açık ve kapalı alanlarıyla, Kayseri kültürünü gösteren, anlatan bir çalışma oldu. Ülkemizde olduğu gibi Kayseri’de de koruma bilinci geç oluştu. Ama iş işten geçti, 1800’lü yıllardan kalma birçok nitelikli eski taş yapı yıkıldı.
Kent için en önemli kamusal alanlardan biri de şüphesiz Erciyes dağı. Eskisi kadar yoğun kar yağmıyor ama yine de kışın Erciyes’te, en az 3 ay kayak yapma imkanı var. Yavaş yavaş da tesisleşme artıyor. Kayakla, pistlerle, pistlere ulaşımla ilgili yatırım yapıldı. Kent için önemli bir kamusal alan.
Herkesin erişebileceği bir ücrette mi peki?
Gökhan: Evet ücretler makul.
Mehmet: Kent içerisinden toplu taşıma ile ulaşım mümkün. Erciyes’te zaman zaman şehir dışından gelen kayakçılarla sohbet ediyorum; İstanbul’da yaşayan Bursalı birine rastladım. “İstanbul’dan Bursa’ya gitmem, Bursa’dan Uludağ’a çıkmam 5 saat sürüyor. Ama İstanbul’dan uçağa biniyorum, 1 saatte Kayseri’deyim, 20 dakika sonra da pistte oluyorum. O anlamda burayı tercih ediyorum.” dedi. Bunu duymak hoşuma gitti.
Kayseri’deki toplumsal yaşantının çok kapalı olduğuna dair genel bir kanı var.
Gamze: Kamusal alanların kullanımı anlamında kapalı bir toplum. Kamusal alanlar bundan 10 sene öncesine kadar çok daha azdı. Kentte üniversitelerin sayısının artması, şehrin bölge için çok önemli bir göç kenti olması, tayinle gelen kamu çalışanı sayısının artması, şehirdeki sosyal alanların da gelişmesine sebep oldu. 10 yıl öncesinde Kayseri’de yeteri kadar restoran, kafe yoktu. Parmakla sayılabilecek kadar azdı diyebilirim. Tabi bu bir ihtiyaç sonuçta, kentte üniversiteli genç nüfus çok fazla. Öğrenciler ve genç nesil AVM’lerdeki sosyal alanlar diyebileceğimiz kafe ve restoranlarda özellikle akşamları vakit geçiriyorlar. Belediyeler de kamusal alan ihtiyacının farkında. Yaptırdıkları kadın ve gençlik merkezleri, spor alanlarını, çeşitli eğitim faaliyetlerini içinde barındıran yarı açık kamusal yapı görevini görüyor.
Kayseri Vakıflar Bölge Müdürlüğü Yönetim Binası
Kayseri’deki güncel mimari projeler, yapılar arasından hangilerini beğeniyorsunuz?
Mehmet: Son dönemde yarışma ile elde edilen, benim de jüri üyesi olduğum Ticaret Odası Hizmet Binası’nın kent için bir kazanım olduğunu düşünüyorum. Daha önceden yapılmış olan Elektrik Şirketi Binası da bu yapılardan bir tanesi. Yarışma ile elde edilen projelerin kentlere farklı bakış açıları ile bir zenginlik sağladığını düşünüyorum.
Gamze: Kentte “nitelikli” diye vasıflandırabileceğimiz projelerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Tabii bu bizi mutlu ediyor. Aynı şekilde Abdullah Gül Üniversitesi Sümer Kampüsü projesi kent için önemli bir kazanımdır. Biz de bu anlamda şehre ve bulunduğumuz bölgeye değer katma çabasındayız.