“Benim yaklaşımım, önce denize atlayıp sonra yüzmeyi öğrenmek”

Geçtiğimiz yıl Arkitera Genç Mimar Ödülü’nde Seçici Kurul Teşvik Ödülü'nü kazanan Miskavi Architecture Studio (MAS)'nun kurucusu Kerim Miskavi ile mimarlık yolculuğu hakkında konuştuk.

Ada Umay Cansız: Kariyerinizde güçlü adımlar attıktan ve yurtdışında deneyim elde ettikten sonra, 2018 yılında Türkiye’ye döndünüz ve Miskavi Architecture Studio (MAS)‘yu kurdunuz. Ofisinizi kurduğunuz tarihten itibaren birçok yarışmada ödül kazandınız ve bu pratiği uygulamaya geçirme fırsatları buldunuz. Ofisin kurulma aşamasından bahsedebilir misiniz?

Kerim Miskavi: Aslında 2016 yılının sonunda Türkiye’ye döndüm, 2018 yılında ise MAS’ı kurdum. O arada geçen yaklaşık 1 senelik süreçte; bir yandan Amerika’da çalıştığım ofisle Hong Kong’da yaptığımız projeyi yürütmeye devam ettim, bir yandan da Türkiye’deki mimarlık dünyasını tanıma fırsatım oldu. Dolayısıyla benim için yumuşak bir geçiş oldu.

2017 senesindeki geçiş döneminde, çok organik bir şekilde “Aa dönmüşsün! Bizim de şöyle bir işimiz vardı, ilgilenir misin?” gibi küçük işler gelmeye başladı. Yurtdışındaki iş yüküm azaldıkça buradaki bir takım projeler üzerine çalışmaya başladım. Dolayısıyla benim için, oldukça bireysel bir mimari pratik olarak, ismi cismi belli olmadan başlayan bir şey oldu.

Zamanla devamı geldi, Amerika ayağı bitti, derken bir baktım tek başıma yetişemeyeceğim bir noktaya gelmiş. Artık bir adı olsun, çalışabileceğim bir yer tutayım, tek başıma olmayacak yanıma birini alsam nasıl olur gibi adım adım kendimi; kira verdiğim, ismi cismi belli olan, MAS haline gelmiş bir pratik yürütürken buldum.

Dolayısıyla çok keskin bir başlangıç ve bitiş noktası tanımlamak zor. Kendiliğinden gelişen bir süreç oldu diyebilirim. Şu anda MAS, 6. senesini bitiriyor. O gün bu gündür farklı ölçeklerde beni heyecanlandıran birçok projeye dahil olma fırsatım oldu, ama geriye dönüp bakınca şunu söyleyebilirim ki MAS’ı uzun soluklu, nitelikli ve söylem sahibi bir mimari pratik olarak geliştirmek en önemsediğimiz projemiz.

Başlangıçta kafayı ne kadar duvara toslarsanız sonrası için bir o kadar da birikim oluştuğuna inanıyorum

Ada Umay Cansız: Mimari pratiğiniz kapsamında birçok farklı ölçekte ve türde üretim yapıyorsunuz. Bu çeşitliliğin yaratıcılığınıza ve tasarım sürecinize nasıl etkileri var? Sizi besleyen tarafı mı yoksa zorlayan tarafı mı daha baskın çıkıyor?

Kerim Miskavi: Bence tasarımcı olarak bizi zorlayan şeyler daha sonra bizi besleyen şeylere dönüşüyor. Özellikle genç bir mimar olarak benim yaklaşımım, önce denize atlayıp sonra yüzmeyi öğrenmekti. Bu yaklaşım, kendi pratiğini oluşturmak için de, bilmediğim veya uzmanı olmadığım tasarım problemleriyle ilgili öneriler geliştirmek için de geçerli. Hepsinin insana başta zorlayıcı, sonrasında ise bir o kadar besleyici kulvarlar açtığına inanıyorum. Özellikle yeni yeni pratiğe başlarken o problemlerin ne kadar fazlasıyla yüzleşirseniz, kafayı ne kadar duvara toslarsanız mesleki hayatınızda daha sonrası için bir o kadar da birikim oluştuğuna inanıyorum.

Dolayısıyla bu özen gösterdiğim bir konu ve bilinçli olarak o yönde seçimler yapmaya çalışıyorum. Özelleşmekten ziyade genelde kalmak, her ölçeğe dışarıdan ve ilk gözle bakabiliyor olmak ve oradan bişeyler öğrenip farklı projelerde tasarım envanterine dahil edebileceğimiz bir şeyler kazanmak bence bir mimar için çok önemli.

Yöntemi iyileştirdikçe sonucun da iyi çıktığına inanıyorum

Ada Umay Cansız: Genç bir mimar olarak piyasada tutunmayı ve mesleki vizyonunuzu ortaya koymayı nasıl başardınız? Bu süreçte kariyerinizde dönüm noktası diyebileceğiniz dönemler var mı?

Kerim Miskavi: Henüz piyasada tutunmayı başardım mı, vizyonumu tam olarak ortaya koyabildim mi emin değilim. Bunun için tabii ki ciddi bir gayret sarf etmek ve zaman gerekiyor. Vizyonun ne olduğu, pratiği yaptıkça şekilleniyor.

Daha tam olarak üzerine nokta atışı ismini koyabileceğim, belli bir MAS imzası olduğunu düşünmüyorum. Olmaması daha iyi belki de. Piyasada tutunmak ve vizyonu ortaya koymak bağlamında, ben hep şu tarafta kalmaya çalıştım; bir tasarımcı olarak bence yaklaşımın tutarlı ve net olması çok önemli. Her projenin özellikleri, ölçeği, ihtiyaçları vb. farklı olabilir ama MAS olarak ona nasıl yaklaştığımız, tasarım sürecinde nasıl bir yol katettiğimiz tutarlı kalıyor.

Tasarımı çok açık ve diyalog olarak geliştirilebilecek şekilde yürütmeye çalışıyoruz. Hem ofis içinde hem de işverenlerimize yaklaşımımızı aktarabilmek, onun üzerinden müzakere edebilmek, çok varyasyon denemek, aralarından iyiyi seçmek, yargıyı en sona bırakıp birçok şeyi test ettikten sonra aradan seçim yapmak ve artıları eksileri tartmak şeklinde bir yöntem sunuyoruz.

Bunun üzerinden de genel olarak çok tekil bir yaklaşım olmadığı için, bir şekilde proje hem olgunlaşıyor hem hayatta kalma fırsatı ediniyor hem de bir MAS projesi olarak, tutarlılığını ve özgünlüğünü koruyabilen bir proje olarak sonuçlanabiliyor. Bunu muhafaza etmeye çalışıyoruz. Her seferinde de üzerine koymaya çalışıyoruz. Bence yöntemi iyileştirdikçe sonuç da -büyük aksilikler olmadığı sürece- iyi çıkıyor.

Fırsat olan yerde rekabet ve doygunluk vardır

Ada Umay Cansız: Türkiye’de ve yurtdışında genç mimarlara tanınan olanaklar konusunda fark görüyor musunuz? Lokasyonunuzun size sağladığı nasıl avantajlar ve dezavantajlar var?

Kerim Miskavi: Mimarlık pratiğinde şehirden şehire, pratikten pratiğe, ofisten ofise dünyalar kadar fark görebiliyorsunuz. Dolayısıyla bizim mesleğimizde yurtiçi ve yurtdışı için genelleme yapmak biraz zor. Hepsinin kendi içinde nişleri var. Kimi daha kuramsal, kimi daha teorik, kimi ise daha teknik yaklaşıyor. Bu ülke için de, ofis için de, okul için de söylenebilir. Bence nerede olursanız olun, onlar arasından size iyi gelen, doğru hissettiren yönlere evrilmeye çalışıyorsunuz.

Benim yurtdışı maceram okulla birlikte 8 sene sürdü. Hem eğitim hem de çalışma fırsatım oldu. Çalışma hayatım içerisinde ise birden çok ofis görme şansım oldu.

Türkiye’ye dönerken aklımda çok sevdiğim bir öğretmenimin bana söylediği bir şey vardı. Bana “Okul bitince ne yapacaksın?” diye sormuştu. Ben cevap olarak “Birkaç sene burada çalışmak ve tecrübe kazanmak istiyorum ama bir noktada Türkiye’ye dönmek istiyorum,” dediğimde ise bana şu cevabı verdi;

“Amerika çok güzel bir yer. Sektörde gerçekten büyük potansiyel var, çok güzel tecrübeler edinebilirsin, ama her zaman fırsat olan yerde rekabet ve doygunluk vardır. Dolayısıyla genç bir mimar olarak çok ciddi bir rekabetle karşı karşıya kalacaksın. Bu kendi içerisinde bir yol. Türkiye’ye dönecek olursan orada da farklı mücadeleler olacaktır. Oranın kendine göre farklı bir temposu olacaktır. Ama Amerika gibi bir yerdense Türkiye gibi bir yerde genç bir mimar olarak sıfırdan pratik kurmak daha mümkün. Çünkü piyasa orada o kadar doymuş durumda değil. Türkiye’de hala gelişen, olgunlaşan, kendine yer edinmenin başlangıçta daha kolay olduğu bir durum var.”

Ben buna gerçekten çok inanıyorum ve o sözleri de unutmuyorum. Farklı mücadeleler veriliyor ama burada genç bir mimar olarak var olmak için bence çok ciddi potansiyeller var. Çünkü alan daha açık.

Yurtdışındaki yapım süreçlerinde özgürlüğünüzü kısıtlayan birçok şey var

Ada Umay Cansız: Amerika’da yapım süreçlerinde, regülasyonlarda Türkiye’ye göre büyük farklılıklar var mı?

Kerim Miskavi: Kesinlikle var. Hem akreditasyon kısmında hem de yönetmelik ve yükümlülük kısmında. Amerika’daki mimarlık akreditasyonu ve yetkilendirmesi avukatlık sistemiyle benzer yapıda. Yüksek lisans seviyesinde okumanız gerekiyor, sonrasında ise birkaç bin saatlik staj süreniz var. Bu staj süresi de -konsept, şematik, uygulama projesi gibi- bütün proje aşamalarına belli saatlerde bölüştürülmüş durumda. Mimarlığın her alanını görmüş olduğunuzu belgeleyebileceğiniz bir staj formatı yani. Bu saatleri doldurduğunuzda çalıştığınız yerdeki mentorunuz, saatlerinizi onaylıyor. Ardından 6-7 farklı sınava giriyorsunuz. Vaziyet planındaki yaklaşımdan sistemlere, statikten maaliyet kontrolüne kadar kapsayan sınavlardan geçtiğinizde ise imza yetkisi alıyorsunuz ve mimar oluyorsunuz. Dolayısıyla çok daha katı ve uzun bir süreç.

Pratik tarafında da çok daha yüklü ve sıkı yönetmelikler, regülasyonlar ve şartlar var. Bir önceki sorudaki doygunluk biraz da onunla alakalı. Regülasyonların içerisinde özgürlüğünüzü kısıtlayan birçok şey var. Hepsine hakim olmak durumundasınız. Bu da genç bir mimarın, bir pratik oluşturması için daha farklı adımlar atmasını gerektiriyor.

Yarışmaları, bir antrenman sahası gibi görüyoruz

Ada Umay Cansız: Yarışma pratiğiyle iç içe bir kariyer inşa etmişsiniz gibi gözüküyor. Yarışmalara bakış açınızdan ve kariyerinizde edindiği yerden söz edebilir misiniz?

Kerim Miskavi: Yarışmalar bence çok önemli. Biz yarışmaları kendi sesimizi aramak ve geliştirmek için kullanıyoruz. Ofis içerisinde farklı ölçekte işler yapılırken, yarışmalar üzerinden daha serbest ve kuramsal yaklaşımlar geliştirebileceğimiz, hem kendimizi hem de düşüncelerimizi test edebileceğimiz bir alan yaratmaya çalışıyoruz.

Bir pratik olarak var olup sadece yarışma bazlı bir yol üzerinden gitmiyorsanız, iyi bir söylem ve ofis geliştirebilmek için zaman zaman ticari taraftan çıkıp daha özgür, tasarım odaklı, kuramsal taraflara gitmek gerekiyor. Bu da yarışmalarla mümkün oluyor.

Yarışmalardan öğrendiğimiz şeyleri diğer projelerimizde test etmeye, projelerimizden öğrendiğimiz şeyleri de yarışmalarda test etmeye çalışıyoruz. Yarışmaları, bir antrenman sahası gibi görüyoruz.

Bilinçli bir şekilde yol almak için geçmişte alınan yolu da sorgulayabilmek gerekiyor

Ada Umay Cansız: 2024 yılı için belirlediğiniz mesleki hedefleriniz veya tamamlamayı beklediğiniz projeler var mı?

Kerim Miskavi: Bir yarışmayla kazandığımız İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzelbahçe Yerleşkesi projemiz var. Yaklaşık iki buçuk yıldır onun üzerine çalışıyoruz. 2024 senesinin sonunda, en azından mimari proje tarafında artık tamamlanmaya yaklaştığı bir noktada olacağız. Artık yavaş yavaş hayata geçiyor olmasını gördüğümüz için oldukça heyecanlıyım. Bizim için ölçek olarak da ciddi büyük bir proje.

O projenin ofise dahil olmasıyla birlikte 2022 senesinden beri neredeydik, ne yaptık, nasıl yol aldık konularını çok da sorgulama fırsatımız olmadı. Süreç içerisinde üretilen birçok iş oldu. Geri dönüp neler yapmışız, ne yönde gitmişiz, yöntemimizi nasıl olgunlaştırmışız diye bir bakmak istiyoruz. Neredeydik ve nereye gidiyoruz diyebilmek, şu an MAS’ın bulunduğu nokta için önemli. Benim de genç bir mimar olarak buna ihtiyacım var. Zaman bir şekilde geçiyor ama bilinçli bir şekilde yol almak için o soruları sormak gerekiyor.

Arkitera Ödülleri 14. Kez Sahiplerini Buldu

Etiketler

Bir yanıt yazın