Arkitera Mimarlık Merkezi olarak, Londra kökenli, 40 yaşında olan TFP Farrells'in yöneticileri Gavin Erasmus ve Stefan Keummeck'le, gerçekleştirdikleri uluslarası projeler ve gelecek planlarından konuştuk...
Gavin Erasmus-Stefan Krummeck: Çalışanlarımız tasarım ve proje yöneticileri, ortaklar, kıdemli mimarlar, mimarlar ve şehir plancıları, asistan mimarlar ve tasarımcılar, grafik, IT ve admin desteği şeklinde yapılanıyor. Her projenin kapsamına ve karmaşıklığına bağlı olarak herhangi bir düzeyde olan bir çalışanımızın gerçekleştirebileceği takım lideri görevi var. Tasarıma olan yaklaşımımız yer fikrine dayandığı için başlangıç aşamasından itibaren kentsel tasarım ile mimarlığın en iyi şekilde bütünleştiğinden emin olmak amacıyla mimarlarımız ve şehir plancılarımız beraber çalışıyorlar. Bu durum kentsel ölçekten mimarlığın detaylarına kadar herşeyi beraber düşünebilmemizi sağlıyor. Ağır basan bir yapı stilimiz yok, bağlama cevap vermeye çalışıyoruz ve bu da her bir tasarım ve yapımızın benzersiz olmasını sağlıyor.
Açık planlı bir tasarım ofisimiz var ve bu da tüm ekip üyelerinin tasarım akışı için gerekli olan diyaloğa katılımını teşvik ediyor. Böylece konseptin ekibin tamamı tarafından iyi anlaşıldığından ve projenin her aşamasına iyi bir şekilde yansıtıldığından emin olmamıza olanak doğuyor. Stüdyo ortamı, tasarım ekibimizin oluşumunda iyi iletişime ve esnekliğe olanak tanıyor, dolayısıyla proje tipine, büyüklüğüne, programa ve proje liderinin uzmanlığına bağlı olarak kolaylıkla ekipleri büyütüp küçültebiliyoruz. Ekip üyelerimizi uzmanlaşmaları ama aynı zamanda çok yönlü olmaları amacıyla esas güçlü oldukları yönlerini geliştirmeleri konusunda teşvik ediyoruz. Onlara farklı ölçekli ve farklı tip projelerde çalışma imkanı veriyoruz. Böylece çalışanlarımızın özel bir uzmanlık alanına sahip, çok yönlü tasarımcılar olmasını sağlamaya çalışıyoruz.
GE-SK: Biz kentsel tasarımcılar, plancılar, mimarlarız ve tasarımı bütüncül bir yaklaşımla benimsiyoruz. Kentsel planlama “organik olarak” büyüyen bir süreç ve sadece tasarımcı/plancıya değil, aynı zamanda devletten oldukça ayrı olarak bireysel hissedarlara ve onların kendi iradesine ve ortak girişim eylemlerine de bağlı. Biz, yeri, müşteri olarak gördüğümüz için tasarım ekibinin kurulması projeden projeye ve yerden yere değişiyor. Sürekli farklı disiplinlerden ve mesleklerden yetenekli kişilerle ve uzmanlarla iş birliği yapıyoruz. Bu da bize en iyi tasarım çözümüne ulaşmak için özellikle projeye hitap eden bir tasarım ekibi kurma imkanını sağlıyor. Takımın kurulmasında esnek olmak, özel bir ekibe sahip olmaktan daha önemli. Tabi ki, uzun bir süre zarfında devam eden projelerde takımın oluşumu daha planlanmış bir şekilde olacaktır. İşlerimizin çoğu iş birliği, bilgi ve fikirlerin aktarılması ile alakalı. Yeni ülkelerde, kentlerde veya kasabalarda çalışırken iş birliği yapabileceğimiz güçlü yerel ortaklara ihtiyaç duyuyoruz. Başarılı bir tasarım için yerel kültüre ve gereksinimlere cevap verebilmek çok önemli. Farklı yerlerden, altyapılardan ve kültürlerden insanlarla çalışırken bilgi alışverişinden çok memnun oluyoruz, çünkü sonuçlar genellikle daha sinerjik oluyor ve ortak fayda için fırsatlar sunuyor.
GE-SK: Yurtdışındaki projeler için ekiplerimizin işini kolaylaştıran çeşitli yollara başvuruyoruz.
Büyük projeler için, işin yapıldığı yerde bir proje ekibi bulunduruyoruz. Yerel mimarlar ve ilgili disiplinlerle iş birliği yapmak da çalışma biçimimizin kilit noktalarından biri. Müşteriler, yerel mimarlar ve danışmanlarla tasarım süreci boyunca düzenli toplantılar ve ziyaretler yapmak, iletişim kanallarını açık tutmayı sağlıyor. Çalışanları projenin önemli karar alma ve üretim aşamalarında proje ofisine göndermek, müşteri ve diğer danışmanlarla beraber çalışmak açısından çok önemli.
Henüz müşterilerle ve iş birliği yaptığımız danışmanlarla yüz yüze buluşmak için gerçek bir temsilcimiz olmadığından, verimliliği sağlamak için video konferans ve online proje-doküman yönetimi sistemlerini kullanarak iletişim yollarını açık tutuyoruz ve bilgi akışını sağlıyoruz.
GE-SK: Dünyanın kasabalarını ve şehirlerini keşfetmek ve anlamak bizim için çok heyecanlı bir sorumluluk. Yeni yerlerde çalışırken kendi sanatımızla ilgili daha fazla şey öğreniyoruz. Esas kaygı, her zaman kentsel tasarım ile mimarlık arasındaki ilişkide olmuştur. Önce bir mekan yaratmak ve sonra tasarım süreci sıralamasından oluşan bir mimari yüz geliştirmek… Hiçbir zaman bağlamsal bir boşluk yoktur. İnsanlar, kültür, tarih ve yerin fiziksel karakteri her zaman yeni bir master plan veya bina yaratmanın başlangıç ve bitiş noktalarıdır.
Herhangi bir mimari veya kentsel tasarım projesine yaklaşımımız, önce, gerekliliğin iyi bir mekan yaratmak olduğu fikriyle başlar. Öncelikle araziye dikkatimizi yoğunlaştırırız, arazinin kendisi ve çevresi ile ilgili fiziksel, sosyal, ekonomik, iklimsel, tarihsel ve toplumsal tüm bilgileri toplarız. Araziyi gün ve gecenin değişik saatlerinde ziyaret ederiz. Civarda dolaşarak alanı mümkün olan en çok yerden görürüz, fotoğraflar çekeriz, eskiz yaparız ve arazinin ve çevresinin modellerini üretiriz. Arazi, o bölge ve çevresinde, kentte ve tüm ülkede nasıl bir role sahip olduğunun belirlenmesi amacıyla analiz edilir. Bu bağlamlarda özellikle yerel çevrede var olan sorunlara ve kısıtlamalara bakarız. Araziyi ve çevresini geliştirecek ve toplum yaşamını geliştirmeye katkıda bulunacak fırsatları saptarız. Araziyi ve çevresini dikkatlice incelemek, bu anlamda bize buraya has olan kilit noktaları belirlememiz konusunda ve sorunları çözmemizde yardımcı olur, olumlu görüşleri ve nitelikleri artırır ve birleşik, bütünleşik, tamamen duyarlı bir gelişme yaratır.
Biz aynı zamanda tabi ki milli, bölgesel, kentsel ve yerel politikaları da inceliyoruz ve genelde bunların analizimizi ve gelişmeyle ilgili ilk fikirlerimizi güçlendirdiğini görüyoruz. Geçen on yılda şehircilik konusunda düşünceler önemli ölçüde değişti. Bir devlet olarak İngiltere, bu ilerlemenin öncülerinden. Kentsel tasarım ve master planlarının, yaşanabilir yeni toplumlar yaratılması için çok önemli olduğunu anlamış durumda.
Arazinin ve civarının tarihi her zaman araştırılır ve master plan hazırlanırken göz önünde bulundurulur. Toplumların refahı için fiziksel olarak devamlılık hissinin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Ancak bu, gelişmelerin geçmişteki üslupların taklidi olması gerektiği anlamına gelmiyor. İşlerimiz her durumda var olanı, yeni ile karıştırmanın uygun yollarını bulmaya ve aynı zamanda yapay çevrenin niteliklerini güçlendirmeye ve geliştirmeye yöneliyor.
Bu noktadan fikirlerimizi şekillendirmeye ve arazinin potansiyelinin kentle bütünleşik ve anlamlı bir yer olarak algılanabileceği konseptler geliştirmeye başlıyoruz. Arazinin gelişme potansiyelini ölçmek ve her fırsatın farkına varmak için seçenekler üretiyoruz. Tüm bu seçeneklere planlar, perspektifler, bilgisayar imajları ve üç boyutlu fiziksel modeller şeklinde bakıyoruz. Maket yapımı, çalışma maketlerinden sunum modellerine kadar, tüm tasarım sürecimizin çok önemli bir parçası.
Seçenekleri milli, bölgesel ve konsey politikaları ve kanunları, kendi analizlerimiz ve müşterinin istekleri karşısında sınıyoruz. Bazı seçenekler diğerlerine göre daha çok fayda sağladıkları için seçiliyor ve bunlar müşteriye, ilgili makamlara ve toplum kuruluşlarına sunuluyor. Görüşmeden sonra bu seçenekler üzerinde tekrar çalışılıyor ve süreç söz konusu arazi için en uygun gelişme önerisini getirdiğimize inanana kadar bu şekilde devam ediyor.
Bu nedenle bizim yaptığımız “analiz – tasarım – kontrol – danışma – geliştirme” şeklinde bir sürecin devam etmesi. Bu, genelde birbirinden çok farklı hedefleri ve çok çeşitli konuları barındırabilen bir tasarım çözümü araştıran ve bunları dengeli bir ilişkiye getirmeye çalışan, duyarlı ve sorumluluk sahibi bir süreç. Estetik veya önceden kurulmuş bir sistemi bir araziye dayatmaya çalışmıyoruz, arazinin ve tüm bileşenlerinin bize ne yapmamız gerektiğini söylemesine izin veriyoruz. Mimari dil bu süreç sonucunda ortaya çıkıyor ve bu nedenle de iklimsel ihtiyaçlara ve coğrafik istisnalara cevap veriyor. Tasarımlar belli bir uygulama stiline bağlı kalmıyor ve böylece binaların dili de çevrelerine aykırı olmamış oluyor.
Gavin Erasmus
GE-SK: Bizim için sürdürebilirlik sadece çevre dostu veya teknolojik olarak sağduyulu ve enerji açısından bilinçli olmak demek değil. Biz bunu aynı zamanda toplumun zamanla değişimlere ihtiyaç duyması ile gelişebilen ve nesilden nesile aktarılan büyümeye adapte olabilen bir yer tasarlamak olarak düşünüyoruz.
Farrells, sürdürülebilir master planlamaya 21. yüzyılda örnek olacak çözümleri ile tanınıyor. Bizim yaklaşımımız kamusal alanı yeniden kurarak, ulaşım bağlantılarını optimize ederek, kamusal park alanları düzenleyerek, karma kullanım ve yaya geçişiyle toplumsal yapıları tanıtarak kentsel “yazılım”ı geliştirmek.
Bütünlüğe dayalı konseptler, yerel enerji teminin tedarik edilmesini, yerel istihdam için fırsatlar yaratılmasını, büyüme ve küçülmeye cevap verecek kentsel bir bünye tasarlanmasını ve kendiliğinden devam eden aralıksız gelişmeyi içerir.
Otuz yıldan fazla bir süredir sürdürülebilirlik, Farrells’in gündemi için bir çekirdek bileşen olmuştur. Var olan binaların bir kaynak olduğuna ve binaların yenileme ve yeniden kullanımının, yeni inşa yapılmadan önce her zaman göz önünde bulundurulması gerektiğine inanmıştır. Mekan yaratma ve kentsel tasarım yapma, kullanışlılık ve ekonomik faydanın yanı sıra insanların bağlılığını sürdürmek açısından çevremizin uzun ömürlülüğü için esas altyapıdır. En geniş bakış açısından, yapma ve doğal çevremizi nasıl düzenlediğimizi gösteren master planlama ve planlama stratejileri çok kritiktir ve binaların kendisinden çok daha önemli olabilir.
Daha geniş bir sosyal bağlamda Farrells tasarımlarının en yüksek çevresel standartlara uyan çözümler bulması gerektiğini fark eder. Sürdürülebilir gelişme, çevresel etkiyi en aza indirirken, aynı zamanda ekonomik beklentileri karşılamaya ve komşularına ve yerel alanlara daha geniş sosyal faydalar sağlamaya dayalıdır. Farrells, İngiltere hükümetinin ileriye yönelik görüşünün sürdürülebilir tasarımı esas aldığını fark etmiştir.
GE-SK: Uluslararası varlığımızı yaymaya devam etmek ve çalışma alanımızı genişletmek gibi niyetlerimiz var. Kentsel çevremizi geliştirmek için dünyadaki hissedarlarla çalışmayı ve iş birliği yapmayı, stratejik ileri görüşte yer almayı ve dünya 21. yüzyılda daha da hızlı kentleşmeye doğru ilerlemeye devam ederken, kentlerimizi buna adapte etmeyi hedefliyoruz. Kentlerde neyin işe yaradığı konusunda pek çok şey öğrendik ve bu bilgi kentlerin devam eden adaptasyon ve yenilenmesinde, sürdürülebilir anlamda yeni kullanımlar ve işlevler düzenlenmesinde bize yardımcı olabilir. Hızla artan kentsel nüfusun kentlere getirdiği sorunlara sürdürülebilir çözümler sunmayı düşünüyoruz. Yeteneklerimizi ve yaklaşımlarımızı, kentsel konularla ve 21. yüzyılda yüzleşeceğimiz sorunlarla uğraşacak mekanlar oluşturmaya yöneltmeyi hedefliyoruz.
Mekan fikri üzerine sorumluluğumuza devam edeceğiz. Mimarlar, plancılar ve kentsel tasarımcılar olarak bizim esas gücümüz kentsel tasarım ve mimarlığa olan bütüncül yaklaşımımızda yatıyor.
Farrells bizim sürdürülebilir tasarım konusundaki uzmanlığımızı şeffaf bir bilgi yönetimi yoluyla sürekli arttırıyor. Dolayısıyla projeler sürekli bir döngüde kazanılmış tecrübelerden besleniyor ve bunun üzerine inşa ediliyor.
GE-SK: Farrell’s 1987’de son kazandıkları ödül olan Çin – Pekin Güney İstasyonu ödülü yoluyla, Londra Embankment Place’de Charing Cross İstasyonu’nu tasarlama işini aldığından beri ulaşım projeleri ile ilgileniyor. Pekin Güney İstasyonu’nun tamamlanması ile, Farrells çoklu biçimli demiryolu kavşakları konusunda master plandan, teknik çalışmalardan, proje birleştirme ve safhalamadan mimari planlamayla ruhsatlara, detaylara ve demiryolu projelerindeki özel şartnamelere kadar her etapta uluslararası uzman olarak saygınlığını daha da artırdı.
Londra’nın ilk hava sahasını kullanma hakkına sahip ticari gelişmesi olan Charing Cross İstasyonu, tamamen işleyen bir istasyon üzerinde inşa edilen ofis kompleksi ile benzersiz bir projeydi. Demiryolu hattının üzerinde dokuz katlı ofis binasını içeren teknolojik olarak yenilikçi tasarım, mekanı demiryolunun titreşiminden izole edecek süspasiyona sahipti. Demiryolunun üzerindeki kemer platformlardan yükselen 18 kolon Thames Nehri kenarındaki bu nirengi noktasının çerçevesini oluşturuyordu.
Farrell’ın Charing Cross gibi üç boyutlu master planları anlama ve tasarlama yeteneği Hong Kong’daki MTRC tarafından fark edildi ve onlara 1991’de tamamen bütünleşik geniş kapsamlı bir gelişme tasarlama fırsatını verdi. Bu, Hong Kong’un havaalanı demiryolu şebekesini oluşturan kilit noktada bir “ulaşım süper şehri” projesi olan Kowloon İstasyonu idi ve master planı tamamen yapılmış, yüksek yoğunluklu, karma kullanımlı 1.7 milyon m² alanı kapsıyordu. Farrells o zamandan beri kapsamlı master planlarda pek çok ulaşım binası tasarladı: Kore’de (Incheon Uluslararası Havalimanı GTC), Singapur’da (Punggol İstasyonu), Güney Afrika’da (Gautrain Spur Line- üç istasyon), Hindistan’da (Yeni Delhi Demiryolu İstasyonu), Çin’de (Pekin Güney, Guangzhou Güney İstasyonları ve Hei Fei Yüksek Hızlı Tren istasyonları) ve Hong Kong’da MTRC’nin Batı Demiryolu Koridoru İstasyonu, Çin’e XRL Ekspres Demiryolu bağlantısı ve KCRC’nin on iki Batı Demiryolu Koridoru İstasyonu’ndan yedisinin teknik çalışmalarını master planıyla beraber 2 milyon m² ‘den fazla alanda karma kullanımlı ulaşım odaklı gelişmesi.
1 Yorum
http://www.behance.net/gallery/abandoned-place-(Kayseri-Suemer-plik-Fabrikas)/13461111