“Gün Işığıyla Dolu, Doğal Olarak Havalandırılmış Öğrenme Mekanları”

Literda; İstanbul Ataşehir’de, çoğunlukla çocuklu ailelerin yaşadığı bir çevrede konumlanıyor. Okul öncesi eğitim sağlayan bu kurum, farklı yaşlardan çocukların hem bir arada hem ayrı ayrı öğrenme süreci yaşamasına olanak sağlıyor.

Fotoğraflar: Alp Eren (Altkat Architectural Photography)

İstanbul’un hemen her mahallesinde karşılaşabileceğimiz bu sokakta bulunan Literda Okulları yapısı, çevreden kopmadan bir eğitim yapısı hissini daha ilk bakışta, cephe kararlarıyla hissettiriyor.

Başlangıçta aynı amaçla tasarlanmamış strüktüre bir eğitim yapısı kurgularken nasıl bir yol izlediğini; projenin mimarı, Mi’mar Mimarlık kurucu ortağı Y. Mimar Ahmet Yılmaz ile konuştuk.

Mi’mar Mimarlık farklı özellikte, farklı ihtiyaçlara cevap veren projeler üreten bir ofis. Ahmet Bey ile Literda projesi özelinde konuşmak amacıyla bir araya geldik ve eğitim yapılarına bakış açısıyla başlayan çatıdan gün ışığı ve doğal havalandırma sağlama konularına uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik.

“…tabi biz mimari ekip olarak, bir çatı yaparsak onu altını kullanmak isteriz.”

VELUX: Öncelikle Literda projesinden ve gelişiminden biraz bahseder misiniz?

Ahmet Yılmaz: Literda projesini çalıştığımız bina aslında betonarme karkası var olan bir binaydı ve oranın okula dönüşmesi söz konusu oldu. İhtiyaç programına bağlı olarak yapı iç fonksiyon çözümlerine odaklanıldı. Program yoğun olduğu için çatı katının kullanılabilir bir hacim olarak tasarlanması, işveren açısından olumlu bir öneri oldu. Tabi biz mimari ekip olarak bir çatı yaparsak onu altını kullanmak isteriz. Konutlarda da hep mücadele verdiğimiz şey bu. Bir döşeme yapıp, çatı arası oluşturup orayı atıl hale getirmek bizim için de anlamsız.

Yapı büyük olduğu için çatı ciddi bir hacim tutuyordu. Alandan ziyade hacim ile kayda değer bir mekan zenginliği ortaya çıktı o zaman aydınlık olmasını ve farklı aktivitelere imkan vermesini bir tasarım kriteri olarak düşündük. Çocukların; kütüphane, ortak oyun alanları, teraslarda bitki yetiştirme gibi günlük aktivitelerini gerçekleştireceği mekanlar istendi bizden. İşverenin beklentileri bu yönde olunca biz de oranın olabildiğince aydınlık olmasını istedik.

Yapının batı yüzeyi çok sıkışık yapılarla çevrelenmiş, bu nedenle yapının diğer yüzeylerinden olabildiğince doğal ışık alarak mekan kullanımını sağlamak istedik. Çatıdan ışık alma konusu bu şekilde gündeme gelmiş oldu. Sonrasında mümkün olan adette çatı penceresi kullanmaya karar verdik. Hızlı geri dönüş alabildiğimiz ve uygun detaylar sunduğu için VELUX ile çalışmak istedik, işveren de bu konuda bizim önerimizi destekledi.

VELUX: Peki genel olarak eğitim yapılarına bakış açınız nedir? Olmazsa olmaz bir tasarım kriteriniz var mı bu tip yapılarda?

Ahmet Yılmaz: Biz ofis olarak; internet sitemizde çok öyle görünmese de aslında çoğunlukla eğitim yapısı yapıyoruz. Literda mimari dil olarak çok katlı bir yapı olması dolayısıyla bizim eğitim yapılarında arzu ettiğimiz dilde değil. Yani sadece dil olarak da değil yapı biçimlenişi ve fonksiyon organizasyonu olarak da çok doğru değil. Biz eğitim yapılarını az katlı binalar olarak planlıyoruz. Halihazırda çalıştığımız eğitim yapıları var. Bunlarda varsa imkan, ki zorluyoruz, az katlı olmalarını tercih ediyoruz. Üniversite binalarında da dikkat ediyoruz bu konuya ama özellikle ilköğretim yapılarında az katlı olmasını tercih ediyoruz. Bu tercih; yapının çocukların kullanımına uygun, yere yakın, çocuk ölçeğine yakın olması düşüncemizi destekliyor. Bunun tüm mimarlar için geçerli olduğunu, olması gerektiğini düşünüyorum. Dünyada bu iş böyle yapılıyor ancak ülkemizde apartman tipi eğitim yapıları yaygın.

Bizim ofis olarak kendimize ait bir dilimiz var. Literda dışında yaptığımız projelerde de geçerli olacak şekilde; biz yerelliği önemsiyoruz ve ön planda tutmaya çalışıyoruz. Yerel, bize ait, buraya ait, İstanbul’a ait veya Anadolu’ya ait yapılar olmasını istiyoruz ama zamanı reddetmesini de istemiyoruz. Bu bir taklit değil gelenekçilik de değil ama dünyanın herhangi yerindeki modern bir binanın buraya taşınması da değil. Buraya ait hissi olsun istiyoruz. Bunun için de kendi içimizde tartışmalar yapıyoruz, bununla ilgili araştırmalarımız var. Okul dışındaki yapılar için de böyle. Mesela Gaziantep projesi. 150 bin kişilik şehri kurgularken de aynı endişeler içindeyiz.

Neticede burası İstanbul. Burada bizden önce yaşamış çok uygarlık ve onların kültürlerinin etkisi var. Bu şehirde, keza Anadolu’da da öyle bizden önce yaşamış medeniyetler var. Bu coğrafyada şehirler herhangi bir modern gerekçeyle kurulmuş şehirler değiller. Modern dönemde kurulmadığına göre var olan bir takım biçimleri ve değerleri hatta hafızayı bizim sürdürüyor olmamız lazım. En azından gelecek kuşaklara “neden?” dedirtebilecek, onların kafasında soru işareti uyandırabilecek biçimler aramamız gerektiğini düşünüyorum.

“Dışarı çıkmayan nesil için iç mekanda gün ışığı ve doğal havalandırma…”

VELUX: Çatıdan ışık alma fikri nasıl gelişti? Kaygılarınız, beklentileriniz… Çatıdan ışık alma fikri plan kurgusunu nasıl etkiledi?

Ahmet Yılmaz: Çatı; formu dolayısıyla kenarlara doğru kapanan, merkeze doğru hacim veren bir biçim. Yönetmeliklerde belirlenen kurallar doğrultusunda bu böyle ve bu nedenle yaygın olan uygulama bu yönde. Biz arzu ettiğimiz adette pencere kullanmayı bu projede başardık. Çünkü genelde işverenler çok sayıda çatı penceresi kullanmak istediğimizde karşı çıkıyorlar. Geçmişte bu konuda sorunlarla karşılaşmışlar. Bu sorunlar ne kaynaklı? Çatıdan ışık alma işi genelde son anda alınan kararlarla ve ilkel ürünlerle yapılıyor ve kötü tecrübelere neden oluyor. VELUX önerme nedenim: aslında başka çözümler, mimari bir takım formlarla çözümler geliştirebilirdik ancak çatının tek yüzeyli olması ve VELUX’ün çözülmüş detaylara sahip olması nedeniyle ben ısrarcı oldum. İşveren de okulu kullanıyor olacaktı bu nedenle onların da memnun kalacağını bildiğim için ısrarcı olabildim. Ki zaten üç boyutlu çalışıyoruz ne kadar ışık alacak, içerisi ne kadar aydınlık olacak bu görünüyor. O yüzden çatı katında ortaya çıkan aydınlık hacim benim için sürpriz olmadı. Kaygılar, ürün kaynaklı ve işçilik kaynaklı. Tüm projelerimizde çatı ile ilgili kaygıların çoğu, çatıdan ya da terastan alınan ışıklarda; tamamen detay sorunları, endüstriyel ürünlerin yerine tamamen konvansiyonel yöntemlerle, klasik yöntemlerle üretilen çözümlerden kaynaklanıyor. Son kullanıcı da bu kurgu kaynaklı sorunlar yaşıyor. İşleyen sistemde; son kullanıcı, mimar ve yapıcı var. Mimar, projeyi çizdikten sonra ortada olmaz artık çünkü talep yok. Yapıcı bir şekilde projeyi yapar kullanıcı da ya kullanır ya satar. Şu an bu üçlü sistem çoğunlukla birlikte çalışmadığı için son kullanıcı problemle yapıda yaşarken muhattap olur ve hukuki süreç bizde yorucu bir süreç olduğu için yapıcı ile çok muhattap olunmaz. Burada bizim şöyle bir şansımız vardı yapıcı aynı zamanda kullanıcı olacaktı. Böylece bizim önerilerimizi daha çok dikkate aldılar. Bizim, sahada çalışan mimari ekiplere endişelerimizi doğrudan aktarma fırsatımız oldu. Bu nedenle doğru ürün kullanmalarını sağlamış olduk. Kullanıcı da işverenler de konforu ve mekan zenginliğini hep arıyor. Fotoğraflarda arıyor, sosyal medyada, dergilerde arıyor ancak bulduklarında o istedikleri mekanı yapmanın bir sorun yaratacağını düşünüyorlar. Sizin ürününüz zaten deneyimlenmiş, problem yaşatmayan bir ürün. Benim tercih etmem haricinde zaten kanıtlanmış bir şey. Şu an da kullanıcının bir şikayeti yok bildiğim kadarıyla.

VELUX: Bazı yüksekliklerde pencereler manuel kontrol edilemeyecek bir konumda olabiliyor…

Ahmet Yılmaz: Aslında pencerelerin motorlu seçeneği de var öneriyoruz ama o bütçelere bağlı bir durum olarak değerlendiriliyor. Tabi erişilebilir olanlarla havalandırma sağlayıp erişilemeyenler gün ışığını daha fazla içeri almayı sağlıyor oluyor bu durumda. Işık ve ısı kontrolü sağlayan aksesuarlarınız olduğunu da biliyorum ancak bunu kullanıcının tercihine bıraktık.

Detaylı bilgi için: velux.com.tr

Etiketler

Bir yanıt yazın