Son dönem UIA başkanlığına seçilen Brezilya'lı mimar Jaime Lerner ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Son dönem UIA başkanlığına seçilen Brezilya’lı mimar Jaime Lerner ile bir röportaj gerçekleştirdik. 1971-75, 1979-83 ve 1989-92 dönemlerinde Brezilya’nın 2.4 milyonluk şehri Curitiba’nın belediye başkanlığını yaptığı ve bu kenti dünyanın yaşam kalitesi en yüksek sayılı şehirleri arasına soktuğu Jaime Lerner’in uyguladığı basit ama etkili metodlar, insanların kendisine büyük saygı ve sevgi duymasına yol açmış. Sokaklarda yürüdüğü zaman imzasını isteyen ve kendisini %97 oranında destekleyen halkı ile bir dayanışma sinerjisi yaratan Lerner’in ilginç uygulamaları pek çok belediye başkanı için de örnek teşkil ediyor.
Göreve başladığında suç oranının, işsizlik ve evsizliğin yüksek, kişi başına düşen yeşil alanın ve toplam gelirin de oldukça düşük olduğu Curitaba kentinin sorunlarını ucuz ve hızlı bir şekilde çözmeyi hedefleyen Lerner, sadece fiziksel çevrenin değiştirilmesi ile yetinmeyerek tüm strüktürü etkileyen sosyal ve ekonomik yapılara da müdahale etmiş.
Düşük gelirli kesimin yaşadığı mahallelerin çöplerini satın alarak işe başlamış Lerner. Çöplerin organik ve inorganik olarak ayrılmasını rica etmiş tüm evlerden ve bunun karşılığında evlerde ayrıştırılmış her çöp poşeti için bir otobüs bileti veya bir kutu süt vermeye başlamış. Bu sayede düşük gelirli mahalleler temizlenmeye ve çöplerin ayrıştırılması masrafından da tasarruf edilmeye başlanmış.
Ayrıştırılmış çöplerin toplanması işini ise şehirde yaşayan alkol bağımlısı, engelli veya evsiz kişilerin yapmasını sağlayan bir sitem kurulmuş. Şehirdeki evsiz ve terkedilmiş sokak çocuklarının yoğunluğuna karşın ise Lerner, her işletme ve fabrikanın bir çocuğu evlat edinmesini ve düşük bir ücret ve yemek karşılığı o işletmenin çevresinin bakımını yaptırtmayı zorunlu tutmuş.
Şehirdeki yeşil alanın artırılması için ise tüm kent halkına 1.5 milyon ağaç toğumu ve fidesi dağıtılmış. Yeni projeler için vergi indirimi sistemi getirmiş. Buna göre bir bina projesi, ayırdığı yeşil alan oranından vergi indirimi alabiliyor. Bugün kişi başına düşen 52m2’lik yeşil alan oranı ile Curitaba dünya üzerindeki en yeşil şehirlerden biri sayılıyor. Kent içindeki yeşil alanların bakımı için ise Lerner dahiyane çözümler üretmiş. Parkların ve çim alanların bakımı için sokak çocuklarını ve öğrencileri istihdam etmiş. İstihdam edilenler arasında geniş çim alanların bakımı için her parkta bir koyun sürüsü de bulunmakta. Bu sayede hem parktaki çocuklar için bir eğlence aracı yaratılmış hem de çimlerin bakımı masrafsız ve doğal bir şekilde yapılmaya başlanmış. Koyunlardan elde edilen süt ise çöplerini ayrıştıran düşük gelirli ailelere veriliyor.
Trafik sorunu için ise Lerner, yine dahiyane çözümler üretmiş. Ekonomisi, yapımı ve işletimi pahalı yer altı metro sistemi kurmaya yetmeyen Curitaba için özel 300 kişilik körüklü otobüsler imal edilmiş. Kendilerine ayrılan özel şeritlerde en az metro kadar süratli bir ulaşım sağlayan bu araçlarda normal otobüslerden farklı bir sistem daha geliştirilmiş. Otobüslerin toplu taşıma aracı olarak kullanılmasında en büyük sıkıntının, kaldırım kotundan yüksek olan otobüslere inip binmede ve içeride bilet atmada yaşandığını gözleyen Lerner, özel otobüs peronları tasarlamış. Uygulanan bu peronlar ile yolcuların perona girerken biletlerini atması ve otobüse binmenin metroya binmek kadar kolay ve hızlı olması sağlanmış. Curitaba’da kurulan bu toplu taşıma sistemi planlanan metro sistemi kadar etkili ve hızlı olmasının yanısıra, en ekonomik yer altı metrosundan 8 kat daha ucuza mal edilmiş.
Ekolojik ve yaşanabilir kentlerin sürekli savunucusu olan Jamie Lerner’in UIA başkanlığına seçilmesi ile birlikte UIA’nın tüm dünyadaki mimarlık ajandasına da Lerner’in gündemi yerleşmiş gibi görünüyor.
Jaime Lerner: İki önemli noktada yoğunlaştık. Birincisi, sizin evsahipliğini yaptığınız 2005 İstanbul kongresi. İkinci önemli husus ise, bu kongre ile de ilişkili olarak “şehirlerin takdiri” fikri üzerine çalışıyoruz. Bu tavır, bir mimarın tüm hareketlerini, faaliyetlerini kapsayan bir tavır. Sadece bir meslek insanı olarak değil dayanışma içinde olan birey olarak da mimarları ilgilendiriyor. Neden “şehirlerin takdir edilmesi” fikrini öne sürüyoruz? Çünkü kentlerin geleceğine dair beslenen güvende bir azalma hissediyoruz. İnsanlar ve hükümetler fazlası ile kötümser. Kentlerin geleceği hakkında genel bir vizyon yaratılmadığı sürece o kentlerin geleceği de tehlike altında olacaktır. Kentler sorun olarak görülüyor, oysa tam tersine: Kentler çözümdür.
Tüm dünyada şu anda küreselleşme ve dayanışma konuşulurken, Portekiz’li eski başkanımızın sözünü daha doğru buluyorum: “Dayanışmayı küreselleştirmeliyiz”. Ve bu dayanışmanın sığınakları da şehirlerdir. Şehirlerin takdir edilmesi şehirlerin yararı için bir harekettir. Bu fikir kentlerde sadece mimarlara hareket alanı yaratmak veya yarışmalar açmak için bir fikir olarak algılanmamalı. 30 yıl once çevreye duyarlı olma konusunda ciddi önlemler alınmaya başlandı ve bunun meyvelerini ancak bugün toplamaya başlıyoruz. Aynı şekilde kentlerin takdir edilmesi fikrinin de kentlerin yararına olduğunu anlamamız gerekiyor. Peki bu nasıl gerçekleşecek? Herkesin, her mimarın, kendi kentine nasıl katkıda bulanbileceğini gözden geçirmesi gerek. Bu yarışmalar ve basit fikirlerin hayata geçirilmesi ve şehir mimarlığına uygulanması ile oluşacaktır. Bu fikirler, tüm şehir planını değiştirmeye niyetli büyük ölçekli planlar projeler olmak zorunda da değil. Şehirlerdeki problemere basit dokunuşlar ile problemler hızla çözülebilir. Bazen uzun vadeli büyük projelere ihtiyaç duyarız ama çoğu zaman basit ve uygulanması kolay fikirler sorunun hızla çözülmesi için yeterlidir.
Binlerce şehirde yarışmalar düzenliyoruz ancak bundan sonra en azından 700 şehirde hızlı ve basit çözümler getirecek bu tip yarışmalar düzenlenmeli diye düşünüyoruz ve belediye başkanlarının da bu sürece aktif olarak katılmasını hedefliyoruz. Her ne kadar çoğu belediye başkanı bu tip yarışmalara sıcak bakmasa da en azından ellerinde içinden iyi projeler çıkartabilecekleri bir fikirler arşivi olacaktır. Bu yüzden kentlerde mimarlar ve öğrenciler için yarışmalar açılmasını planlıyoruz. Şu anda elimizde 50 binden fazla fikir var ve dünyadaki her ülkeden her şehir için bu fikirleri tartışıp eleyeceğimiz bir toplantıyı Paris’te 2004 yılının Mart ayında yapacağız.
Kentlerin takdir edilmesi projesi, sadece mimarları değil tüm kentlileri ilgilendiren bir hareket. Bu yüzden profesyonel kesime olduğu kadar medyaya, çocuklara kadar uzanan paralel ajandalarımız var. Örneğin bir fikir, çocukların kendi şehirlerini kendilerinin tasarlamasını sağlamak. Bunun anlamı nedir? Bilmediğiniz şeye saygı duyamazsınız. Eğer şehrinizi bilirseniz ona saygı duyarsınız. Bu işe çocuklardan başlamak gerek diye düşünüyoruz. Aynı zamanda belediye başkanları ve sanatçılar ile yuvarlak masa toplantıları yapmamız gerekecektir. Sanatçılara çok önem veriyoruz çünkü onlar toplumun hangi yöne gittiğini herkesten once anlayabiliyorlar.
Tüm dünyaya yayılmış bir ağa sahip olduğumuz için bu hareket tüm şehirler için planlanıyor. Her ülkenin mimarlar odası başkanına, her şehrin belediye başkanına ve ulusal medyaya görevler düşmekte.
Jaime Lerner: Her şehrin kendi kültürü ve kendi karakteristik özellikleri vardır. Ancak her şehir benzer problemlere sahip. Kentlere adanmış 35 yıllık deneyimim ile şunu söyleyebilirim ki, sadece İstanbul değil, dünyadaki tüm şehirler iki yıldan az bir sure içinde çok önemli pozitif değişiklikler yapabilirler. Ancak bunu yapmak için azim, dayanışma ve strateji gerekir. Herşeyden önemlisi, eşit sorumluluk gerekir. Herkesin ama herkesin kendi şehrini anlaması ve kendi şehri için neler planlandığını, nelerin amaçlandığını anlaması gerekir ki herkes yardım edebilsin. Her zaman bana sorulan bir soru vardır. “Nasıl yapmak gerek”. Dünyada pek çok farklı ülke, farklı yönetim sistemleri, hükümetler ve farklı şehirler var. Ancak bu soruya hep basit bir iki kelime ile cevap vermeyi tercih ediyorum: Bir şeyi yapmak demek bir senaryo, bir fikir oluşturmak demektir. Büyük çoğunluğun anlayabileceği ve dolayısı ile isteyebileceği kadar basit bir senaryo. Herkes anladığı sürece o senaryoyu gerçekleştimek isteyecek ve yardım edecektir.
Jaime Lerner: UIA 2005 İstanbul kongresi çok önemli bir kongre olacaktır. Bu kongrenin bugüne kadar yapılan mimarlık kongreleri içindeki en iyi kongre olmasını istiyoruz. Pek çok nedeni var bu isteğimizin. Öncelikle İstanbul özgün bir kent. Bir öyküsü ve kuvvetli bir karakteri var. Çok önemli. Bu kent ne kadar tanımlı olursa kongre de o kadar başarılı geçecektir. Kongre bir sonuç bildirgesi ile kapanacak ve bu da kongreden çıkan fikirlerin süzülüp toplanacağı ve “şehirlerin takdir edilmesi” hareketini besleyecek somut işlere dönüşecek bir bildirge olacaktır. Bu yüzden bu kongreye çok önem veriyoruz. Kongre komitesi tarafından seçilen “pazaryeri” fikri son derece iyi bir fikir. Şunu söylemek isterim ki kongre İstanbul özelinde tüm kentlerin takdir edilmesi olacaktır ve tüm mimarların yukarıda bahsettiğim fikirlerle hareket etmesini bekliyoruz.
Jaime Lerner (Uluslararası Mimarlar Birligi Başkanı)
1937’de Brezilya’nın Curitiba kentinde doğdu. 1964’te Parana Üniversitesi Mimarlık ve Şehir Planlama Fakültesi’nden mezun oldu. 1971-75, 1979-83 ve 1989-92 dönemlerinde Curitiba Belediye Başkanlığı yaptı. 1994 ve 1998’de Parana Senatörü seçildi. Birleşmiş Milletler’de şehir planlama danışmanı olarak çalıştı. California’daki Berkeley Üniversitesi’nde konuk profesör olarak görev alan Jaime Lerner. Parana Üniversitesi Mimarlık ve Şehir Planlama Fakültesi’nde şehir ve bölge planlaması dersleri vermektedir. Temmuz 2002 de Berlin’de yapılan Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) Genel Kurulu’nda 2002-2005 dönemi için UIA Başkanlığı’na seçilen Jaime Lerner, Birleşmiş Milletler Çevre Ödülü, UNICEF Çocuk ve Barış Ödülü, Hollanda Prensi Claus Kültür ve Gelişim Ödülü. Londra Bilim ve Endüstri Ulusal Müzesı Dünya Teknoloji Ödülü. UIA 2002 Sir Robert Matthew Ödülü gibi birçok ödülün sahibidir.