Arkitera Kampüste projesi kapsamında sorularımızı Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Mimarlık Bölümü Başkanı Uğur Tuztaşı'na yönelttik.
Uğur Tuztaşı: Mimarlık Fakültesi içerisindeki bölümlerin şehir ve fakülte arasındaki bir entegrasyonla özellikle kentsel problemlerde söz sahibi olması gerekir. Biz henüz yeni bir bölümüz. İlk öğrencilerimizi geçen yıl aldık. Birinci ve ikinci sınıflarda 30’ar olmak üzere toplamda 60 öğrencimiz var. Bu sayıda öğrencinin şehirle olan temasının kent üzerinde hissedilmesi henüz mümkün değil. Zamanla olabilecek bir şey. Biz de en azından 40 yıllık güçlü bir geleneği olan üniversite içerisinde mimarlık fakültesinin eğitimiyle, yaptıklarıyla, belli bir noktada hissedilmesini hedefliyoruz. Şehre neler katacağımız sorusuna cevap olarak; mimarlık olunca şehrin problemleri çözülecek diyemeyiz. Bunun için öğrenci sirkülasyonuna, öğrenci adaylarının beklentilerine, vizyonlarına ve Sivas kenti ile olan ilişkilerine bakmak lazım.
Ben aynı zamanda Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesiyim. Öğrenciler bu ortamı iyi bir şekilde teneffüs ettikten sonra ileride Mimarlar Odası ile işbirliği yapılabilir. Ancak Anadolu’da bunları sağlamak zor. Aslında Mimarlık Fakültesi olarak kentin mimari sorunlarını cevaplamamız gerekiyor ancak henüz bize böyle bir talep veya başvuru yok. Zamanla olacak diye düşünüyorum.
Biz yeni bir fakülte olduğumuz için kendi kullandığımız bir binamız yok. Daha önce Mühendislik Dekanlığı için yapılmış bir binayı hem derslikler, atölyeler, hem öğretim elemanlarının kullanımı hem de idari birim olarak kullanılıyoruz. Bu noktada çok ciddi noktada sıkıntılar yaşadık. “Mimarlık eğitimine nasıl başlanır? Hangi fiziki koşullar gereklidir? Nasıl bir atölyede doğru bir mimarlık eğitimi verilir?”. Fiziki mekanların yansıttığı ruh hali mimarlık mesleği için önemli bir parametre. Bizim bu noktada eksikliklerimiz var. Mesela daha önce derslik olarak tasarlanmış bir yeri biz atölye olarak kullanıyoruz. Kat yüksekliği olsun, diğer mekansal içeriği, anlamı olsun atölye şartlarına uygun değil. Yeni bir bina tasarlandı bizim mimarlık fakültesi binası için. Bir buçuk iki yıl içerisinde de tamamlanması hedefleniyor. Umarız o fakültede arzuladığımız atölyelere kavuşuruz. Biliyorsunuz diğer bölümlerle karşılaştırdığınız zaman mimarlık öğrencileri dersliklerden çok atölyeleri kullanıyor. Orada sorguluyorlar, tasarlıyorlar, üretiyorlar, not alıyorlar, projelerini savunuyorlar. Buna imkan sağlayan fırsatlar yaratmamız lazım.
Şu anda 2 atölyeye ihtiyacımız var; ama çeviremiyoruz. Olan atölyeleri sınıflarımız dönüşümlü kullanıyor. Taleplerimiz oluyor tabii ama karşılanamıyor.
Mimarlık eğitimi koşullara göre değişir ama baktığımız zaman mimarlık bölümünün açılma, eğitime başlama standartıyla başka bölümlerin eğitime başlama standartı aynı. Yani yükseköğretim kurumuna bölüm açılması için 3 öğretim üyesiyle başvuruyorsunuz ve açılıyor. Ben bu sayıyı yeterli bulmuyorum, minimum 5 olması gerektiğini düşünüyorum. Anadolu’da bu türden sıkıntı yaşanan okullar var. Bunlardan biri de biziz. Biliyorsunuz stüdyoları tek bir hocanın yürütmesi riskli. Öğrenciler farklı görüşleri tanımalı, görmeliler.
Lisansı, yüksek lisansı ve doktorası mimarlıktan olan tek öğretim üyesi benim. Diğer arkadaşlarımın branşı sanat tarihi ve inşaat mühendisliği. Bildiğiniz üzere Anadolu’daki mimarlık okullarında hoca sıkıntısı var öğretim üyesi ve öğretim görevlisi düzeyinde. Örneğin Kayseri bizim bölgemizdeki en güçlü mimarlık okuluna sahip; ama onların da proje hocaları kendi bünyelerinde yetecek kadar. Biz ise şu an 3 kişiyiz, ancak bir öğretim üyesi kaybettiğimiz zaman sayı 2’ye düşüyor; ama bölüm kapanmıyor. Bölüm eğitime devam ediyor. Bu ciddi bir risktir. Bu yüzden öğretim görevlisi sayısı artırılmalıdır.