Mardint: İTÜ’nün Mardin’deki Araştırma Üssü

Süper Kent Mardin dosyamız kapsamında Doç.Dr. Yüksel Demir ile söyleşi yaptık.

Ezgi Can Cengiz: Öncelikle İTÜ-MardINT Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin çalışmalarından bahsedebilir misiniz?

Yüksel Demir: Kısaltılmış adıyla kamuoyunda MardINT olarak bilinen İTÜ Mardin Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin amacı: Mardin’in kültürel ve sanatsal varlıklarının korunması ve yaşatılması, sosyal, ekonomik, teknik sorunlarının çözülmesi için gereken disiplinlerarası çalışmaların planlanma, programlanma, tasarım ve uygulamasına katkı sağlanması, Mardin üzerine çeşitli zamanlarda yapılan araştırmaların derlenmesi, arşivlenmesi ve bir kentsel bellek oluşturulmasına katkıda bulunulması ve Mardin ilinde bulunan konuyla ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapmaktır. İTÜ MardINT, 2005 yılında lisans ve lisansüstü düzeyinde akademik (projeler, atölyeler) çalışmaların yürütüldüğü bir merkez olarak faaliyete başladı; 2011 yılında bakanlar kurulu kararıyla uygulama-araştırma merkezine dönüştü: İTÜ Mardin Uygulama ve Araştırma Merkezi adını aldı. O zamandan sonra da içinde çeşitli uygulamaların da olduğu birçok etkinlik gerçekleştirildi.


Mardin Artuklu Üniversitesi için gerçekleştirilmiş bir eskiz, Y. Demir

Bunların arasında başlıca Mardin Artuklu Üniversitesi yerleşkesinin planlama-tasarım çalışmaları, bu çalışma sürerken benzer taleplerde bulunan, yine aynı yıl kurulan Tekirdağ’daki Namık Kemal Üniversitesi (yerleşke planlama ve mimari tasarım çalışmaları), Hatay’da Mustafa Kemal Üniversitesi’nin bazı yerleşke iyileştirme ve yeni bina tasarım çalışmalarına destek verilmesi gibi etkinlikler, Mardin Kalesi’nin sağlamlaştırılması ile ilgili bir çalışmanın desteklenmesi, Mardin’deki Cumhuriyet Meydanı ve ilişkili kentsel mekanların ve Mardin giriş kapılarının ele alınmasıyla ilgili çalışmalar gibi birçok çalışma gerçekleştirildi. Bu çalışmalar esnasında 2009 yılında dokuz milyon avroluk bir AB fonu alınmasına da akademik ortak olarak katkı sağladık. Bu süreçte bize büyük destek veren Burak Boysan’a çok teşekkür ederim. Bu vesileyle bir başka uluslararası sanatsal etkinlik olarak da British Council’in yine AB destekli My City Projesi kapsamında Mardin’e Güneş Sineması adlı eserin gerçekleştirilmesini anmak isterim.


http://www.kow-berlin.info/artists/workgroups/clemens_von_wedemeyer_1/E45DB423FE2B379A175D8A90BDAF9417#


http://www.kow-berlin.info/artists/workgroups/clemens_von_wedemeyer_1/E45DB423FE2B379A175D8A90BDAF9417#

Merkezin faaliyet alanları arasında Mardin’in doğal ve kültürel varlıklarının korunması ve yaşatılması için gereken ulusal ve uluslararası düzeyde disiplinlerarası çalışmaların, bilimsel, kültürel ve sanatsal etkinliklerin planlanması, düzenlenmesi ve yürütülmesi, için akademik çalışma ortamının oluşturulması ve yaşatılması, ulusal ve uluslararası akademik ve bilimsel kurumlarla işbirliği olanaklarının araştırılması ve geliştirilmesi, benzer ulusal ve uluslararası kuruluşlarla iletişimde bulunarak konferans, bilimsel geziler, kamplar ve benzeri organizasyonların düzenlemesi, Mardin üzerine çeşitli zamanlarda yapılan araştırmaların derlenmesi, arşivlenmesi ve bir kentsel bellek oluşturulmasına katkıda bulunulması, Mardin’de ya da Mardin dışında yaşayan Mardinli sanatçı ve bilim insanlarının bir araya getirilmesi ve bu birliktelikten bir sinerji oluşturup yeni etkinliklerin ve üretimlerin gerçekleştirilmesinin sağlanması, Mardin’in sorunlarının çözümünde ve sürdürülebilir bir kalkınmanın gerçekleştirilmesinde yöneticilere ve halka rehberlik ve danışmanlık yapılması, Mardin halkı için çeşitli alanlarda sürekli eğitim katkısının sağlanması, Gerçekleştirilecek nitelikli etkinliklerle Mardin’in ulusal ve uluslararası alanda tanınırlığının artırılmasıdır.

Bu bağlamda Yıldız Teknik Üniversitesi, Mardin Artuklu Üniversitesi, IRCICA, İtalya’dan Politecnico di Milano, Associazione Canova, ABD’den Auburn University, Birleşik Krallıktan British Council gibi kurumlarla iş birliği yapıldı. Çalışmaların gerçekleştirilmesinde Mardin Valiliği, Mardin Belediyesi, Savur Kaymakamlığı, Savur Belediyesi, Mardin Müzesi, Mardin Mimarlar Odası, Mardin Ticaret ve Sanayi Odası’nın yanı sıra MAREV, MARSEV vakıflarından, yerel işletmelerden ve yerel halktan alınan desteklerin önemli bir katkısı olduğunu ifade etmek gerekir. Müteşekkiriz.


2005-2006 Bahar Dönemi’nde Mimari Proje 6’da Eva Rodriguez tarafından Mardin eski sehir sınırlarında geliştirilen konut projesi

Başka bir şehir ile ilgili böyle bir çalışma yapıldı mı?
Bildiğim kadarıyla yukarıdaki tanım altında bu ilk örnek. Benzer ama farklı tanım ve kapsama sahip girişimler var… Mardin’de başlaması da esasen 2004 Mayıs’ta ITU SERG Sustainable Energy Research Group) ve UCD (University College Dublin-Ireland) ile Mardin’de gerçekleştirilen bir atölye çalışmasına dayanıyor. Ayrıca eş zamanlı olarak MAREV vakfının ÇEKÜL vakfı ile birlikte Mardin Valiliği’nin stratejik plan çalışmaları içinde yer almıştım. Bu çalışmalar esnasında sevgili hocam Nur Esin’in esin kaynağı olduğu böyle bir merkezin kurulmasının yararlı olabileceği fikri ortaya çıktı. 2004 yılında bazı sivil toplum kuruluşları Mardin’de bir üniversite kurulması için uğraşıyorlardı. Üniversite kuruluşu esasen hem çok kaynak isteyen; çok uzun zaman gerektiren, şehre dönüşü de dolaylı ekonomik girdileri dışında on yıllar süren bir süreç. Ama Mardin’de çok kısa süre içerisinde araştırma-uygulama içerikli birtakım desteklere gerek duyulduğunu görünce bir araştırma merkezi kurulmasını önerdik. Öyle başladı aslında MardINT’in kurulma hikayesi… Sonrasında şöyle bir düşünce vardı: Eğer bu model başarılı olursa -yani hafif, kurulması hızlı, sonuç alması yine süratle gerçekleşebilecek bir model- bir strateji olarak kullanılabilir, diye düşündük. Sonrasında kurulan sistem “kalkınma ajansları”na benzer bir kurgu esasında. Yani kalkınma ajanslarıyla elde edilmeye çalışılan bazı yararları sağlamayı biz de o zaman öngörüyorduk. Zaten bir süre sonra da AB uyum yasaları çerçevesinde kalkınma ajansları kurulmaya başlandı. O bakımdan ihtiyacı tespit etme ve belki de strateji belirleme konusunda isabetli davrandığımız söylenebilir…

İTÜ-MardINT Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi şimdi ne durumda?
Başlatılmış olan bazı çalışmalar devam ediyor, bazıları ise halihazırda donmuş vaziyette, yeniden canlandırmanın yollarını arıyoruz.

Türkiye’de kurumların kurulması sonrasında sürdürülebilir bir yapı kazandırılıp uzun süre varlıklarını sürdürebilmeleri ile ilgili bir sorun var. Şu anda bizim de karşı karşıya olduğumuz problem bu. Sürdürülebilir ve şehre katkısını artırarak sağlayabilecek bir kuruma dönüştürmek istiyoruz MardINT’i. MardINT’i birlikte kurduğumuz ve şu anda Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı olan Sevgili Zeynep Ataş ile bu doğrultudaki girişimlerimiz sürüyor. Umarız başarılı olur.

Mardinli bir mimar olarak Mardin’i nasıl anlatırsınız?
Şöyle söyleyeyim; çok zor anlatması… Bir kere güçlü bir kimliği, karakteri var. Çok baskın. Ve orada özellikle şu dönemde meslek icra etmek pek kolay değil. Zor koşullar var. Doğal ve kültürel koşullar açısından karşı karşıya olduğu şartlar ve kısıtlamalar (özellikle zaman ve maliyet ile ilgili) dikkate alındığında Mardin’de mimarlık yapmak çok kolay bir şey değil. “Yenişehir” diye tabir edilen kısımda oluşan yapılaşma eski şehir (tarihi Mardin) ile kıyaslandığında doğal olarak çok eleştiriliyor. Biz de eleştiriyoruz. Türkiye’nin her yerinde rastladığımız jenerik yapıya Mardin’de de rastlıyoruz; o kuvvetli Mardin karakteri ile çok ilişki kurmayan her yerde rastlanan bir şehir karakteri oluşmaya başladı. Bu son 10-15 yıl içerisinde eski şehrin aleyhine çok güçlenmeye başladı. Türkiye’nin birçok şehrinde oluşmuş olan durum Mardin’i de tehdit ediyor. Eskiden Mardin dendiğinde akla gelen o özgün kimlik, karakter belki bir on yıl içerisinde “İstanbul Tarihi Yarımada” gibi özelleşecek. İstanbul dendiğinde akla sadece nasıl İstanbul Tarihi Yarımada gelmiyor ya da başka herhangi bir Anadolu şehrinde mesela Bursa’da akla gelen karakter, şu anda gördüğümüz Bursa ile pek ilişkilendirilemiyorsa… (Çünkü şu bilinir: Mimar Sinan, Kanuni tarafından, Bursa’nın ihtiyaçlarını tespit etmek üzere görevlendirilip gönderildiğinde, incelemelerinden sonra, “Bursa’ya hiç dokunmamak lazım” deyip geri geliyor.) Şimdiki duruma baktığımızda ortaya çıkan manzara yoruma açık. Mardin’de de maalesef böyle bir süreci görüyoruz. Aslında önemli bir ekonomik girdi de olan şehrin mimarisinden kaynaklanan 1. derece kültürel miras ciddi bir tehdit altında şu anda ve aslında şehir en önemli kimlik unsurunu kaybetmek üzere maalesef.

Geleneksel Mardin evinin oluşumunda katkısı olan yerel verileri değerlendirdiğinizde nelerin değiştiğini söyleyebiliriz?

Aslında bu yerel veriler meselesi bizim akademik çalışmalarda, özellikle şu son Mardin çalışmalarının başladığı 12 yıllık süreçte çok önemsediğimiz bir meseleydi. Şunu anlamaya çalıştık hep: Bizim şu anda da mimari tasarım-planlama, kentsel tasarım-planlama çalışmalarında dikkate almamız gereken geçerli olan yerel veriler nelerdir? Bu yerel veriler bu süreçlere nasıl entegre edilebilir? Burada üslupsal bir yerellikten bahsetmediğimizi önemle vurgulamak isterim. Mardin veya Mars’ta ya da kutuplarda bir yapı tasarlarken yerel veriye ihtiyacınız var. Bu bilimsel bir gerekliliktir. Bu nedenle yürütülen çalışmalarda doğrudan biçimlerden esinlenmeden biçimleri / tipleri ortaya çıkaran etkenleri anlamaya çalıştık. Bu bağlamda yerel verileri iki temel başlıkta ele alıyoruz; doğal ve kültürel veriler. Doğal verilerde çok büyük bir değişiklik olmadığını söyleyebiliriz. Mesela iklimle ilgili, bitki örtüsü, jeoloji ile ilgili veriler çok değişmedi. Buna karşılık kültürel verilerde büyük değişiklik var. Yani sözgelimi sosyal yapıdaki değişiklik herhalde tartışmaya yer bırakmayacak kadar büyük. Aile yapısı, gelenekler, göreneklerle ilgili durum değişti. Teknoloji, ekonomi gibi mimari üretimi etkileyebilecek koşullar da çok değişti. Mesela endüstriyel malzemeler yokken doğal malzemeler (taş, ahşap) Mardin’in karakterini belirlemiş, onu görebiliyoruz. Kiriş ihtiyacınız olduğunda ahşap kullanıyorsunuz, taşıyıcı ve bölücüler için elinizde taş var. Malzeme seçenekleri oldukça sınırlıymış. Şimdi mesela endüstrileşmiş birçok yapı malzemesi işin içerisine girebiliyor; betonarme, çelik, cam, plastik kullanma imkanınız var. Su, enerji, ulaşım ve benzeri altyapı unsurları ile ilgili ihtiyaçlar ve olanaklar değişmiş vaziyette. İklimlendirme, aydınlatma teknolojileri ile fiziksel çevre koşullarını kontrol edebiliyorsunuz. Bunların tabii mimari ve şehir üzerinde bir takım etkileri oluyor. Tüm bunların yeni yapılarda sağladığı kolaylıklar ve eski yapılarda karşılaşılan güçlüklerin bileşkesi eski şehirden yeni şehre nüfus göçünün en önemli gerekçesi belki de. Mirasla parçalanan mülkiyetler; daha önce bir ailenin sahip olduğu büyükçe bir konutun, birçok çekirdek ailenin bir avlu etrafında bir arada yaşadığı konutu mülkiyet parçalanması nedeniyle artık o büyük ailenin kullanamaz hale gelmesi… Evin içerisindeki yaşantının üretim ve tüketim pratikleri de değiştiği için kullanamaz hale gelmeleri… Çekirdek ailelerin kendi ayrışmış konut birimlerini istemeleri… Bunu ekonomik olarak kolaylıkla işletebilmeleri nedeniyle belki de yaşam kalitesi olarak aynı düzeyde imkan sunmayan yeni şehirdeki konutlara doğru yönelmelerini ve o eski şehirdeki konutlarını büyük ölçüde terk etmeleri sonucunu getirdi kültürel verilerdeki değişikler.

 

 

Yeni konut modeli neye göre şekilleniyor?

Maalesef, Mardin’e özgü bir durum pek oluşmuyor. Türkiye’nin dört bir tarafında rastladığımız jeneriğe; çok katlı, komşuluk ilişkisi imkanı kılmayan, Mardin’deki doğal ve kültürel durumla ilişkisini çok iyi kurmayan konut gruplarına doğru gidiyor. Türkiye’nin dört bir tarafında, çok farklı çevrelerde aynen uygulanan ağırlıklı olarak çok katlı apartman olarak adlandırılan konut tipolojisi Mardin’de de tek seçenek haline gelmiş vaziyette maalesef.

Bu dönüşümün sosyal yapıyı insan davranışlarını nasıl etkilediğini anlayabilmek için bir örnek vereyim: Biz öğrencilerle sıcak bir yaz gününde eski şehirde bir mahallede dolaşırken terasından bizi gören Mardinli bir ev sahibi hanımefendi bizim yorulduğumuzu, susadığımızı düşünerek evine davet edip (40 kişiyiz belki) soğuk içecek ikram ediyorken, muhtemelen onun yeni şehirde yaşayan kız kardeşinin sokağına girsek böyle bir misafirperverliği bize gösteremeyecek. Çünkü neticede 3 oda 1 salondan oluşan evinde, avlu-teras gibi rahatlıkla misafir ağırlayacak bir mekanı olmadığı için, kendisi misafirperver olsa bile maalesef misafirperverlik yapmasına izin vermeyen bir konutta yaşadığı için aynı davranışı gösteremeyecek. Yani bir insan yeni şehire gidip “Vay, bu Mardinliler hiç misafirperver değil,” diyebilirken, eski şehirde “Ne kadar misafirperverler!” sonucunu çıkartabilir ki aslında bu bence çok çarpıcı bir durum: İnsanın içinde yaşadığı çevrenin davranışlarını biçimlendirmesine çok iyi bir örnek.

Orada hala yaz-kış yaşayan bir nüfus var mı?
Var, var… Allah’tan var! Ama tabii şöyle bir şey de var: Özellikle otelleşmeye uygun yapılar süratle (Sultanahmet’te yaşadığımız süreç gibi) pansiyonlaşma-otelleşme sürecine girmiş vaziyette. Ve Mardin’de de şöyle bir endişe var: Eski Elazığ il merkezi olan Harput’un ıssızlaşması gibi, Mardin’de bütün kamu kurumları, bankalar yeni şehre taşındıktan sonra eski şehrin boşalacağı ya da nüfusunu değiştireceği, özgün nüfusunu kaybedip otel ve yeme içme bölgesine, ticaret bölgesine dönüşeceği endişesi. Gündüz yaşayan ve eski nüfusunu barındırmayan bir Mardin… Yani Mardin’e gidildiğinde Mardinliyle karşılaşmanın güçleşeceği bir duruma doğru ilerliyor.

Önlem alınıyor mu?
Aslında bunu önlemek için birtakım girişimler var. Üniversitenin bazı bileşenlerinin şehir merkezinde olması… Bizim de çok desteklediğimiz… Bir dönem, dönemin valisi Hasan Duruer, eski vali konutunu valiliğin çalışma ofisi olarak düzenleyip çalışmalarının bir bölümünü eski şehirde yapma kararı almıştı. Hala da duruyor galiba o ofis ama aktif kullanılıyor mu, kullanılmıyor mu, doğrusu bilmiyorum. Keza belediye de Cumhuriyet Meydanı’na komşu bir yapısını benzer niyetlerle yeniden belediye ofisi olarak işlevlendirmeye çalışıyordu. Yine şimdi son durum nedir bilemiyorum. Ama bunun farkında hem yöneticiler hem Mardinliler; önlemek için girişimlerde bulunuyorlar.

Söyleşi için çok teşekkür ederiz.
Şehirlerle ilgili böyle bir dizi gerçekleştirdiğiniz ve bu kapsama Mardin’i ve MardINT’i de dahil ettiğiniz için asıl ben teşekkür ederim.

Etiketler

Bir yanıt yazın