Arkitera Kampüste projesi kapsamında Işık Üniversitesi Mimarlık Bölümü Başkanı Yavuz Koşaner ile görüştük.
Arkitera: Mimarlık eğitiminizin bulunduğunuz kentle ilişkisini nasıl kurarsınız? Kentin eğitiminize katkıları ya da eğitiminizin kente katkıları olacak mıdır?
Yavuz Koşaner: Kuşkusuz olacaktır ama bizim bölüm çok yeni, henüz iki senelik. Onun için kentle çok içli dışlı değiliz; ama tabii ki olacağız. Özellikle mimarlık eğitiminin kentin içinde olması yani kent içi kampüs şeklinde bir yerleşiminin olması, eğitimin de orada olması çok iyi olurdu; ama bizim o şansımız yok. Kent merkezinden uzağız. Bunun ne getireceğini de zaman içinde, deneyerek göreceğiz. Dört sene sonra herhalde çok somut bir takım söyleyeceğimiz sözler olacak. Şehirden uzak olmanın ne demek olduğunu herhalde yaşayacağız. Tabii ki eğitim sırasında kent içinde olmanın öğrencilerin eğitimine büyük katkısı var. Daha önce çalıştığımız konularda biz bunu gördük. Böyle olmasında büyük yarar var; çünkü sonuçta insanlar içinde bulundukları ortamı bir süre sonra kendileri yaratmaya başlıyorlar mimarlık mesleği gereği. Kentle etkileşim içinde olmak durumundalar. Eğitim aşamasında da belirli etkinliklere katılarak o kentin oluşumuna katkıda da bulunuyorlar. Öğrencilerin bir takım yaz seminerleri oluyor, workshopları oluyor, çalışmaları oluyor, sergileri oluyor. Bunu yapabiliyorlar. Aynı zamanda hiçbir şey yapmasalar bile çevrede algıladıkları şeyleri kendi projelerine yansıtıyorlar.
Sizce mekan ve eğitim ilişkisi nasıl olmalıdır? Türkiye’de günümüz mimarlık eğitimine karşılık gelen stüdyolar ve derslikler yeterli midir? Şu an sahip olduğunuz eğitim mekanlarınızı dönüştürebilir misiniz?
Mimarlık eğitiminde mekanın rolü çok büyük; çünkü sonuçta mimarlar kendileri mekan tasarlıyorlar. Gözlerini açtıkları mimarlık eğitiminin birinci ve ikinci sınıfında, yani işin başında, içinde bulundukları ortamı farklı düşünmeye, yönlenmeye başlıyorlar. Onların yaratıcılıklarına giderek katkıda bulunuyor mu dersek, evet, bulunuyor. İçinde bulunduğumuz mekan çok önemli. Yeterli olmalı, ayrıca özgür olmalı. Biz bu konuda şanslıyız yani mekanımız çok fazla ama niteliği yok. Biz bunu dönüştürecek miyiz? Dönüştürebiliriz. Bu şansımız var. Buraları tadil etmekte olan bir mimar var. O gönüllü olarak bize bu mekanları dönüştürme sözünü verdi. Önümüzdeki yıllarda bunu yapacağız. Üniversite de buna olanak veriyor. Çok farklı mekanlarımız olacaktır diye düşünüyorum.