“Mimar Oluyorum, iyi niyet çerçevesinde organize edilmiş bir sosyal sorumluluk projesi”

Geçtiğimiz ay, İTÜ Mimarlık Fakültesi'nde lise öğrencilerinin katılımıyla "Mimar Oluyorum" başlıklı bir workshop düzenlendi. Bu workshop'un arkasındaki isimler olan Nihal Arlat ve Öznur Dulkadir ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Emine Merdim Yılmaz: Lise öğrencileri ile “Mimar Oluyorum” isimli bir atölye çalışması yapma fikri nasıl ortaya çıktı ve nasıl bir araya geldiniz?

Nihal Arlat: Mimar Oluyorum projesi fikri aslında benim Ekim ayı sonunda Londra’da Landmark Education tarafından düzenlenen “Self Expression and Leadership Programme” adında bir liderlik eğitimine katılmam sırasında doğdu. Orada her katılımcının kendi seçtiği bir topluluk için bir tür sosyal sorumluluk projesi düzenlemesi istendi. Herkes kendine ilham veren ve fark yaratmak istediği bir alanı seçmekte özgürdü. Ben de mimarlık ve genç insanlar için bir proje yapmaya karar verdim ve bu süreç başladı. Amacım hayatlarının çok önemli bir döneminde kritik bir karar vermek üzere olan gençler için bir fark yaratmaktı. Mimarlıkla ilgilenen öğrencileri bu mesleğin gerçekten kendileri için olup olmadığını birebir deneyimleyebilecekleri bir ortam hazırlamak ve daha özgür bir seçim yapmaları için bir olasılık yaratmaktı.

Öznur’la (Dulkadir) daha önce Goldman Sachs’ın kadın girişimciler için düzenlediği 10.000 Kadın projesinde birlikte yer almıştık. Bu projede birlikte çalışmamız projenin süreç olarak ortalarında bir yerlerde gerçekleşti. Kursun yapısı gereği, belirli bir noktadan sonra yarattığımız projeyi bir başkasına devredip liderliği ona bırakacaktık. Projeyi Öznur’la paylaştım, ilk andan itibaren fikri çok beğendi, sonra projeyi o yönetmeye başladı. Birlikte gerçekten iyi bir iş çıkardığımızı düşünüyorum.

Öznur Dulkadir: “Mimar Oluyorum” iyi niyet çerçevesinde organize edilmiş bir sosyal sorumluluk projesi.

Eğitim sistemimizin çarpıklığını, liselerde alınan eğitimin üniversite sınavını geçmek için yeterli olmayışını, bunun dersane gibi bir endüstri doğurmasını ve öğrencilerin 18 yıllık bilgi birikiminin üç saatlik bir sınav ile ölçülüyor olmasının haksızlığını hepimiz biliyoruz. Şikayet ediyoruz ama değiştirmek için kendi çapımızda da olsa birşeyler yapmıyoruz. Herkes kendi deneyimi ve pozisyonu itibariyle ne yapabilirim sorusunu sorabilse belki bir şeyleri değiştirme cesaretini gösteririz.

Nihal de bir mimar olarak mimarlık mesleğini temel alan bir fark yaratmak, farkındalık yaratmak için böyle bir atölye çalışması yapmaya karar verdi.

“Üniversite sınavından sonra mimarlık okumak isteyen lise öğrencileri bu mesleği gerçekten istiyor mu sorusunun cevabını akademisyenler ve mimarlar ile bir araya geldiğinde bulabilir mi?” bu atölye çalışmasının temel sorusuydu.

EMY: Atölyede yer alacak liseler ve öğrenciler nasıl belirlendi? Ağırlıklı olarak özel okul ya da anadolu liselerinden katılım var. Bunun sebebi sizce ne?

NA: Anadolu ve özel liselerden daha çok katılım olmasının nedeni onların temaslarımıza daha çok geri dönüş yapmış olmaları olabilir. Liseleri özel bir yöntemle seçmedik aslında, önce bildiğimiz liselerden yola çıktık. Sonra ulaşabildiğimiz kadar çok liseye ulaşmaya çalıştık. Liselerden bazılarıyla bireysel bağlantılar kurma şansımız oldu. Kısıtlı bir zamanda bence yine de oldukça farklı liselerden katılım sağlayabildik.

ÖD: Liseleri seçerken özel ya da devlet okulu gibi bir ayrım yapmadık. Ama şu bir gerçek ki özel liselerin öğrencilerini doğru mesleklere yönlendirme konusunda çok daha kapsamlı ve bilinçli bir çalışma prensibi var. Genellikle rehber öğretmen, meslek seçimi klüpleri vs gibi birimlerle öğrencilerini yönlendirmeye çalışıyorlar. Bu nedenle de iletişime geçtiğimiz, bazılarında birebir görüşmeler yaptığımız yirmi beşe yakın okuldan özel lise öğrencileri daha fazla ilgi gösterdi.

EMY: Atölye yürütücülerini ve konuları belirlerken nasıl bir yol izlediniz? Hangi atölye çalışması daha fazla ilgi çekti?

NA: Atölye yürütücülerinin bir kısmını İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim görevlileri oluşturuyor. Tabii ki benim bu süreçte çevremde konuyu paylaştığım ve davet ettiğim mimarlar da oldu. Veya projeyi başka mimarlarla paylaşıp onları davet eden mimar arkadaşlarım da oldu. Gönüllü bir proje olduğu için, fikri ilginç bulan ve çalışmaya katılmak isteyen yürütücüler katıldı. Ayrıca her workshop grubunda mimarlık öğrencileri de yer aldı. Böylece öğrenciler kendilerine yaşça yakın üniversitede okuyan gençlerden birebir bilgi alma fırsatı yakaladılar.

Projenin konusunu lise son sınıf öğrencilerinin üniversite sınavı öncesinde mimarlıkla tanışmaları ve bir gün boyunca mimarlığı kendi projelerini üreterek deneyimlemeleri fikri oluşturdu. Bunu yaparken mimarlar, mimarlık hocaları ve öğrencileriyle sorularını paylaşarak olabildiğince geniş fikir sahibi olmalarını sağlamaya çalıştık. Mimarlığın kendileri için uygun olup olmadığına böylece daha özgürce karar verebilirler. Genelde mimarlık seçimleri daha yüzeysel verilere göre yapılabiliyor. Böyle bir temanın içerisinde workshop konularını atölye yürütücüleri kendileri belirledi. Her grup birbirinden çok farklı çalışmalar üretti ve bence hepsi de kendi içinde çok ilginç ve keyifli sonuçlar ürettiler.

EMY: Ortaya çıkan ürünler sergilenecek mi?

NA: Ortaya çıkan ürünler fiziksel olarak sergilenmeyecek fakat www.mimaroluyorum.com blog’undan takip edilebilecek. Burada her öğrencinin bir proje sayfası var. Ayrıca blog, öğrenciler için sorularını veya mimarlıkla ilgili şeyleri paylaşabilecekleri bir iletişim platformunu paylaşma fırsatı da yaratıyor.

ÖD: Bu atölye çalışmasının sürdürülebilir olması yarattığı farkındalık anlamında çok önemli. Bizimkisi çok iyi niyet ile organize edilmiş bir etkinlik oldu. Nihal’in birlikte çalıştığı Hansgrohe günün sponsoru olarak kırtasiye malzemeleri, afiş baskıları ve catering’e sponsor olmayı kabul etti. Daft Digital bunun bir platforma dönüşmesi için bize bir blog tasarladı ki öğrenciler buradan hem kendi çalışmalarını takip edebilir, hem de birbirleriyle iletişim halinde kalabilirler.

EMY: Nasıl geri dönüşler aldınız? İTÜ’de ya da başka okulda benzerini yapmayı düşünüyor musunuz?

NA: Çok olumlu geri dönüşler aldık. Workshop sonrasında anketler yapıldı. Ondan daha önemlisi bireysel olarak görüştüğüm öğrenciler kadar, workshop yürütücüleri de keyif aldıklarını ve güzel bir gün geçirdikleri yönünde geri bildirimlerde bulundular.

Aslında etkinliği bir seferlik olarak tasarlamış olsak da İTÜ’de ve başka mimarlık okullarında tekrar edebiliriz. Çünkü biz de çok keyif aldık.

ÖD: Bu çalışmanın sistemli ve organize bir atölye çalışması haline gelmesi tabii ki mümkün. Sadece İTÜ ile sınırlı kalmayabilir, sadece İstanbul’daki liseler ile sınırlı kalmayabilir. Bunu destekleyecek olan üniversiteler, mimarlar ve tabii ki sponsorlar. Ve sadece mimarlık mesleği ile ilgili de olmayabilir. Hayal gücüne dayalı, el becerisine dayalı birçok meslek için aynı çalışma tarzı ile öğrenciler sınavdan önce mesleğin akademisyenleri ve uygulayıcıları ile bir araya gelebilir.

“Mimar Oluyorum” Kapsamında Yapılan Atölye Çalışmaları ve Katılan Öğrenciler

– Başımı Sokacak Bir Yer

Cenk Dereli

Katılımcılar:
İdil Gümüş (Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi), Bengisu Çallı (Güneşli Okyanus Koleji), Bahadır Ünal (Hisar Okulları), Emre Yanık (İstek Atanur Oğuz Lisesi), Gizem Naz İnci (İstek Atanur Oğuz Lisesi), Ceren Kaya (Okyanus Koleji)

– Dengeli Dengesi Dengeli

Pınar Seyrek, Burçin Kürtüncü, Selen Çöremen

Katılımcılar: Gökçe Güneri (HEV Okulları), Kutay Okur (Kabataş Erkek Lisesi), Zeynep Nisan Günç (Kadıköy Anadolu Lisesi), Can Mario Far (Özel Saint Michel Fransız Lisesi), Bahar Düzgün (Ümraniye Lisesi), Sıla Dinç (Üsküdar Fen Lisesi)

Genetiğiyle Oynanmış Mekanlar

Emre Gündoğdu, Hayrettin Günç, Samim Magriso

Katılımcılar: Ayşe Duygu Çancı (Alman Lisesi), Gülberk Bayraktar (FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi), Ekin Sıla Üstüner (Galatasaray Lisesi), Esra Koç (Özel Güneşli Okyanus Anadolu Lisesi), Gizem Karadağ (Zehra Mustafa Dalgıç Tic. Mes. Lisesi)

Evim Evim Güzel Evim

Zeynep Ataş

Katılımcılar: Murat Kaan Kurunç (Özel Şişli Terakki Fen Lisesi), Emirhan Çağlayan (Silivri TOKİ Cumhuriyet Anadolu Lisesi), Sena Akçiçek (Şişli Terakki Lisesi), Roleda Aydın (Yeşilköy Anadolu Lisesi), Ali Özenç Gündoğdu (Yeşilköy Anadolu Lisesi)

Gölgelerin Gücü Adına

Nurbin Paker, İpek Yürekli

Katılımcılar: İbrahim Dönmez (Alman Lisesi), İlhan Can Evrensel (Alman Lisesi), Mine Yesiralioğlu (FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi), Gizem Öztürk (FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi), Zeynep Damgacıoğlu (İTÜ Lisesi)

İnsanların Mekanları / Human Spaces

Aydan Volkan, Mehmet Alpertong

Katılımcılar: Selen Özgür (Alman Lisesi), Coşku Özdemirci (Alman Lisesi), Helin Şenbayram (Alman Lisesi), Bircem Özekici (FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi), Yasemin Tekgürler (Robert Kolej)

Dünyaları Ben Yarattım

Ali Dur

Katılımcılar: Dila Yılmaz (Bahçeşehir Koleji), Ayşe Zülal Karaca (İstanbul Erkek Lisesi), Gamze Buket Öksel (Mecidiyeköy Anadolu Lisesi), Çiçek Kabalak (Mehmet Pisak Lisesi), Zeynep Çiçek (Vali Hayri Kozakçıoğlu Ticaret Meslek Lisesi)

Man On the Moon

Hakan Tüzün Şengün

Katılımcılar: Esra Gündüz (Alman Lisesi), Deniz Özenç (Alman Lisesi), Elçin Morgül (Cağaloğlu Anadolu Lisesi), Burak Gıroğlu (Cağaloğlu Anadolu Lisesi), Serra Küçükkalfa (Galileo Galilei İtalyan Lisesi)

Etiketler

3 yorum

  • baris-altan says:

    Hakan Kıran’ın yazısını merakla okumaya başladım, ilk paragraflarında büyük oranda katıldığım görüşleri okuyunca merakım daha da arttı.

    Ancak üçüncü paragraftaki “Örneğin bir dönemin önemli ögesi olan kışla yıkılmış yerine hiçbir fonksiyon verilmemiş bir alan yapılmıştır.” cümlesi ile titredim ve kendime geldim.

    Haftalardır Gezi Parkı’nın önemi anlatılmaya çalışılırken, parkın cumhuriyet döneminin ilk ve en kapsamlı şehircilik hareketlerinden biri olduğu vurgulanıyor. Ama sanırım içine hiçbir inşaat yapılmadığı için Hakan Kıran alanı fonksiyonsuz olarak görüyor.

    Bu cümleden 4-5 paragraf sonra gelen ” Gezi Parkı’nın içindeki kot farkından da yararlanılarak yarı gömülmüş cafeler, kitap, çiçek ve geleneksel ürün satışları yapılabilir.” cümlesinin, inşaat yapılmamış alanın fonksiyonsuz alan olduğu görüşünü desteklediği açık.

    Şunu da söylemeden edemeyeceğim, niye parklarda hep “geleneksel ürün” satışı yapılmak istenir? Niye İstanbul’un merkezi, her turistin muhakkak uğradığı bir meydanda mesela çağdaş tasarım ürünleri satılmaz?

  • omer-yilmaz says:

    “Gezi Parkı’nın da tasarıma ve fonksiyonlandırmaya ihtiyacı var” desek ve buradan sonra tartışma başlasa keşke. Mevcut durumda birileri AVM yapmaya diğerleri de atıl da olsa öyle bırakmaya razı.

  • ferda-duyulan says:

    Hakan Kıran’ın yazısı belediye’nin yapmak istediklerine bakılırsa daha mantıklı ama,bir taraftan artık çağdaş bir meydan oluşturalım derken,hala geleneksel ürünlerden bahsediyor.Anadolunun herhangi bir ilindeki parktan farklı olmayacak bir meydan tasvir ediyor,Çağdaş sanatçıların eserlerinin sergilendiği meydanlar,toplumun gelişmesi ve biraz olsun geleneksellikten başka dünya değerlerinin tanıtılması açısından faydalı olacaktır,diye düşünüyorum.

Bir yanıt yazın