“Mimarlığı Çok Katılımcılı Hale Getirme İşi Bizim İçin Öğrencilik Yıllarından Başlıyor”

Herkes İçin Mimarlık ve Mavi Pusula Derneği (MAPUDER)'in ortaklaşa yürüttüğü "Soma-Ayşe Temizel Ortaokulu Kütüphanesi"nin tamamlanmasının hemen ardından katılımcılarla proje süreci ve ortak çalışma kültürü hakkında konuştuk.

Temmuz ayında yapılan atölye çalışması sonrasında, 10-11 Şubat’ta uygulaması tamamlanan Manisa-Soma Ayşe Temizel Ortaokulu Kütüpühanesi 12 Şubat Pazartesi günü Soma Kaymakamı, İlçe Milli Eğitim Müdürü ve Soma Belediye Başkan Yardımcısı’nın katılımıyla kullanıma açıldı. 

HİM ve Mapuder tarafından ortaklaşa yürütülen proje birçok farklı disiplinden çok sayıda katılımcının da desteğiyle kısa sürede gerçekleşti.

Mimarlık öğrencileri tarafından tasarlanan kütüphanede, ortaokul öğrencilerinin oturabileceği bir amfi, merkezdeki kolonun etrafına yerleştirildi. Modüler yapıya sahip kitap rafları ise duvara monte edildi. Çalışma masaları da amfinin diğer ucunda yer aldı.

Çalışmanın bitiminde MAPUDER ekibinden Mert Cısdık ile Semih Solak ve HİM ekibinden Emre Gündoğdu ile Canan Hacıoğlu; proje sürecini ve Soma’daki deneyimlerini bizimle paylaştı.

Hakan Ilıkoba: Proje okulların seçimi nasıl yapılıyor ve devam eden süreç nasıl işliyor?

Mert Cısdık (MAPUDER): Projenin ilk zamanlarında bize en yakın okulları düşünerek aramalara başladık. Devam ettikten ve birkaç proje tamamladıktan sonra insanlar bize kendileri ulaşmaya başladı. Biz de bu ihtiyaç listesine elimizden geldiğince cevap vermeye çalıştık.

Emre Gündoğdu (HİM): Bizim buraya dahil olmamız ise MAPUDER’in bize ulaşması sonucu oldu. Kütüphane projesi için beraber çalışma üzerine birkaç görüşmemiz oldu. Daha öncesinde Bayburt’taki başka bir okul için de konuştuk. Sonra Soma’daki projeye başlamaya karar verildi. Böyle bir süreçte beraber tasarıma ve çalışmaya dair farklı bir şeyler deneyebiliriz dedik ve buna dahil olduk.

Daha öncesinde HİM’ın böyle bir ortak çalışma deneyimi olmuş muydu?

Emre: Kendi başımıza başladığımız projeler olsa bile onlarda da bir yerden sonra ortaklıklar kuruluyor. Aslında derneğin iş yapma biçimi bu şekilde ilerliyor. Beraber iş yapma anlamında bunu önemsiyoruz. Katılımcı ve çok paydaşlı bir yapıyı tercih ediyoruz. Katılımcılar maddi veya gayri maddi bir emek ortaya koyarak daha güçlü bir iş ortaya koymamıza yardım etmiş oluyorlar. Bu dirsek temasını ve beraber iş yapmayı seviyoruz. Çok fazla böyle işimiz var. AÇEV’le, TEGV’le, Özyeğin Vakfı’yla, yerel köy dernekleriyle çok yelpazeli bir hali var derneğin. Aslında genel tavrımız bu şekilde.

Sık sık mimarlık ögrencileri ile bir araya  geliyorsunuz. Projelerinizde yerel halk da sürece dahil oluyor.  Bu birliktelikler sizin için ne ifade ediyor?

Semih Solak (MAPUDER): Derneğimiz eğitim ve sosyal yardımlaşma çatısı altında toplanıyor. Gittiğimiz yerlerde okul öğretmenleriyle, yerel halkla, öğrencilerle birlikte iş yapmak bizim için güzel oluyor. Aslında gittiğimiz yerin yabancısı olarak gidiyoruz. Ama her gittiğimiz yerde birçok konuda bize destek oluyorlar. Oradaki insanlarla yardımlaştığımız zaman hem işimiz kolaylaşıyor hem de yapılan iş daha keyifli bir hale geliyor.

Emre: Mimarlığı çok katılımcılı hale getirme işi bizim için aslında öğrencilik yıllarından başlıyor. Birlikte iş yapma niyetiyle ortaya çıkıp bir köy okuluna öğretmen lojmanı yapmıştık. Dernek aslında biraz da onun üstüne gelişerek bugüne geldi. Bu hep aklımızda olan bir motivasyon. İşlerimizi yaparken çağrılar yapalım, öğrenciler de gelsin istiyoruz. Bu işler sonrasında değil de öğrencilik zamanlarında parlayan bir kıvılcımla devam edebilir. Aslında derneğin büyümesi de bu şekilde oluyor. Etkinlikler sırasında tanıştığımız insanların bizi tanıması ve sonrasında aramıza katılması ile büyüyoruz. Bazıları üye oluyorlar. Bazıları en az bir üye kadar gönüllü bir şekilde çalışmalara katılıyor. Ana motivasyonumuz bizim çok fazla iş yapmamız değil, çevrede bu şekilde yapılan işlerin çoğalması.

Canan Hacıoğlu (HİM): Benim açımdan çok büyük bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Biz buranın her metrekaresi için çok farklı senaryolar düşündük. Bunu bir şekilde buraya aktardık ama bu noktaya gelene kadar ekonomik olarak birçok revizyon geçirdi. Her bir adım büyük tecrübeler kattı bize. Gönüllülük esasına dayanan bir iş olması da ayrı bir anlam kattı projeye.

Sponsorluk çalışmaları nasıl ilerliyor? Bu noktada ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

Mert:  Bu sponsorluk konularıyla ilgili derneği kurduğumuzdan beri uğraşıyoruz. Sürekli insanlara kendimizden, yaptıklarımızdan bahsediyoruz. Biz sponsorluk konusuna bize para gelecek diye bakmıyoruz. İnsanlardan gelecek bir kitap bile bir ihtiyacın fark edilmesini sağlıyor. Bu aslında bir farkındalık çalışması en başından beri. Yaşadığımız ülkede insanlar bir şekilde bu yardımlaşma faaliyetlerine destek olmaya çalışıyor. İmkanı olanlar zaten bize dönüş yapıyor. Kütüphanenin tamamı olmasa bile bir kısmını karşılıyor ya da bir bilgisayar bağışlıyorlar. İnsanlar ellerinden geldiği kadar yardım ediyor, biz de bunları bir araya toplamaya çalışıyoruz.

Emre: Bizim de genelde iş yapma biçimimiz proje bazlı oluyor. Sürekli bir kaynağımız yok. İnşaat kalemleri çok büyüdüğü zaman tıkanmalar yaşanabiliyor. Bu projede de sponsorluk kısmı ile MAPUDER ilgilendi. Bu projede olduğu gibi tasarım ve uygulama kısmına odaklandığımız işler de oluyor. Biz de sponsorluk meselesi ile ilgilenebiliyoruz. Bir şirketten çok büyük bir destek de alabilirsiniz, bir bireyin beş on liralık katkısı daha değerli de olabilir. İşi sahiplenme ve beraber yapma burada daha çok önem kazanıyor.

Mert: Aksilikler yaşadığımız da oldu. Ulaşımla ilgili problemler oldu. Şu ana kadar sponsorlukla alakalı pek bir engelle karşılaşmadık. Zaten kütüphane sayımızı da kaynağa göre sınırlı tutuyoruz. Sponsor bulamıyorsak dernek içinden kaynaklarla işi çözmeye çalışıyoruz.

Tamamlanan projeler sonrasında geri dönüşler nasıl oluyor? Sonrasında tekrar gidip yerinde görme şansınız oluyor mu?

Mert: Kütüphanede yer alan bilgisayarlara bir program kuruyoruz. Her kitabın arkasında da bir barkod var. Buraya da bir barkod okuyucu getirdik. Kitaplar kütüphaneye her giriş çıkışta barkod okuyucuya okutularak takibi sağlanıyor. Bu sistemle giren ve çıkan kitapları hem okul kontrol edebiliyor hem de biz kontrol edebiliyoruz. Biz bu programa geçmeden önce belli periyotlarla kütüphaneleri ziyaret etmeye çalışıyorduk. Daha sonrasında anketler oluşturarak öğretmenlere, öğrencilere ve okul müdürüne ulaştırdık.

Emre: Temasımız genelde devam ediyor. Proje İstanbul’daysa zaten sürekli gidip görme şansımız oluyor. Sonrasında da başka şehirlerdeki projeleri yine gidip görme şansı bulduğumuzda yeni ihtiyaçlar üzerine, proje üzerine konuşuyoruz. Daha çok doğrudan temas üzerine gidiyoruz. Direk olarak ölçülebilir verilerimiz yok. Projeye bağlı olarak değerlendirme kriterleri de değişiyor.

Son olarak devam eden diğer çalışmalardan ve gelecek projelerden bahseder misiniz? 

Semih: Bir sonraki projemiz İzmir’de olacak, mart ayının ortası gibi bir tarih belirlemiştik onun için. Ondan sonrası için de haziran ayında gitmeyi planladığımız Erzurum‘daki kütüphane projesi var. Bu dönem için bu iki kütüphaneyi de tamamlayıp dönemi kapatmayı planlıyoruz. Sonrasında ise yeni dönem çalışmalarına başlayacağız.

Emre: Geçen seneden devam eden Yırca Sabunevi işinin mart ayında tamamlanması hedefleniyor. TCYOV(Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı) Kadıköy binasının yenilenmesi projesi var. Harran’da bir okulun yenilenmesi için de çalışacağız. Biraz bienal ve sergiler üzerine yoğunlaşacağız. TAK ile çalışmalar yapmayı da planlıyoruz.

Teşekkür Ederiz.

MAPUDER’in diğer çalışmalarına şuradan, HİM’in diğer çalışmalarına ise şuradan ulaşabilirsiniz.

Etiketler

Bir yanıt yazın