“Mimarlık Eğitimi Sadece Stüdyo ve Dersliklerde Değil, Doğal ve Kentsel Çevrede de Sürdürülmelidir”

Arkitera Kampüste projesi kapsamında Eskişehir'de. Anadolu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nden Prof.Dr. Nuray Özaslan, kent ve mimarlık eğitimine dair sorularımızı yanıtladı.

Arkitera: Mimarlık eğitiminizin bulunduğunuz kentle ilişkisini nasıl kurarsınız? Kentin eğitiminize katkıları ya da eğitiminizin kente katkıları var mı, olacak mı?

Nuray Özaslan: Mimarlık, tarih boyunca kentleri inşa eden bir disiplin olmuştur. Kentler de mimarlığın oluşumu ve değişimi için en önemli bağlam ve ilham kaynağıdır. Dolayısıyla mimarlık ile tüm kentsel oluşumlar arasında kendiliğinden ve tarihsel olarak kurulmuş olan bağ, mesleğin eğitimi sürecinde mimar adayı ve kent arasında inşa edilmek durumundadır. Eğitim kurumları bu anlamda çok önemli görevler yüklenerek mimarlık eğitim programlarını oluştururken kenti sosyal, kültürel, fiziksel ve ekonomik katmanlarıyla en önemli tasarım sorun alanı olarak değerlendirmelidirler. Bölümüzde sürdürdüğümüz eğitim felsefesinin en önemli parametrelerinden birisi, öğrencinin kentin sorunları ve potansiyelleri ile karşılaşıp tasarımsal çözüm önerileri geliştirmelerine olanak sağlamaktır. Bu nedenle içinde bulunduğumuz kent başta olmak üzere tüm kentsel bağlamlar öncelikle eğitimimizin tasarım laboratuvarlarıdır. Bu bakış açısı ile öğrenci ve öğretim üyelerimizin anlamak, yorumlamak ve çözüm önerisi geliştirmek üzerine kentimizle kurduğu bağ çok önemlidir. Kent ile eğitim boyutunun yanı sıra yerel yönetimler, meslek odaları ve diğer sivil toplum kuruluşlarıyla kurulan ilişki mesleki danışmanlık ve diğer paylaşımlar ile bu bağı güçlendirmektedir.

Mekan ve eğitim ilişkisi nasıl olmalıdır? Türkiye’de günümüz mimarlık eğitimine karşılık gelen stüdyolar ve derslikler yeterli midir? Şu anda sahip olduğunuz eğitim mekanlarınızı dönüştürebilir misiniz?

Yalnızca mimarlığın değil tüm diğer eğitimlerin sürdürüldüğü mekânların fiziksel ortamlarının yeterli, mekânsal niteliklerinin üstün olmasının eğitime çok büyük katkı sağlayacağı açıktır. Ancak mimarlık eğitiminin yalnızca stüdyolar ve dersliklerde sürdürülebileceği inanmıyorum. Doğal, kentsel tüm fiziksel çevrelerin eğitimin vazgeçilmez bir parçası ve alanı olduğunu düşünüyorum. Mimarlık okullarının binaları elbette çok önemli ancak eğitimin içeriği ve aktörleri de çok önemli bence. Bu konuya örnek olarak Londra’da bulunan çok ünlü Architectural Associaton okulunun binası, Bedford Meydanı’nda yan yana dizilmiş olan az katlı konut yapılarından birisidir. Benzer şekilde benim de yüksek lisans yaptığım Bartlett Mimarlık Okulu Londra, Euston’da iş merkezlerinin olduğu bölgede ofis binası niteliğindeki bir binada eğitim vermektedir. Bu binalar mimarlık okulu olarak tasarlanmamıştır ancak okulun eğitim kalitesini olumsuz etkilememektedir. Her ikisi de Londra’nın merkezinde yer alan bu yapılarda sürdürülen eğitim için kent; müzeleri, tarihi yapı ve dokuları, tasarım ofisleri, yeni binaları, yeni kentsel tasarım uygulamaları, meslek odasının faaliyetleri, uluslararası etkinlikler vb. sonsuz olanaklar sunmaktadır. Dolayısıyla eğitim ortamı bir binadan başlayan ancak genleşerek neredeyse tüm kenti kapsayan bir alana yayılmaktadır. Mimarlık okullarının eğitime katkısının tartışılmaz olduğu örnekler de elbette vardır ve Alvar Aalto tarafından tasarlanan Helsinki Mimarlık Okulu bunun en bilinen örneklerinden birisidir. Bu durumda binanın kendisi mesleği temsil etme ve örneği olma durumunda olup öğrencinin ilk karşılaştığı kapsamlı bir mimarlık ürünü ve örneği olarak kıymet kazanır. Türkiye’de bunun en iyi örneği Behruz Çinici tarafından yapılan ODTÜ Mimarlık Fakültesi binasıdır.

Ancak ülkemizdeki tüm mimarlık okulları bu kadar şanslı değil maalesef. Okulların binaları kadar bulundukları kentlerin de mimarlık eğitimi için ne kadar katkı sağlayabildiği şüphelidir. Dört yıllık Mimarlık eğitiminin mesleki yeterlilik için yetmediğini ve her yerde koşulsuz okul açılması durumunun sonlanması durumunu vurgulamak istiyorum. Bu okullarda fiziksel olarak mekânlar nicelikleri ile yeterli olsalar bile niteliğin çok yetersiz olduğu açıktır. İnşaat sektörünün çok hızla projeler ürettiği ortamda sayıları giderek artan mimarlık okullarının hepsinin birden ‘mimar’ mezun ediyor olması ekonomik sistemin arz talep dengesinin bir sonucu olabilir. Ancak bu durum mimarlık mesleği anlamında yeterlilik kazanamayan mezunların ve mesleğin salt ekonomik değere indirgenmesi ve mimarlık hizmetinin ‘ucuzlaması’ sonucunu doğurmaktadır. Mimarlık eğitiminin ve dolayısıyla mesleğinin şu anda Türkiye’de en önemli sorunu budur.

Mimarlık okullarının mekânsal yeterlilikleri ve nitelikleri ile eğitimlerinin içerikleri arasında doğrudan ilişkisi olan sadece birkaç okuldan söz edilebilir ancak sayısı 100’ü geçen okullar arasında bu durum çok istisnai olmaktadır. Elbette eğitimin gerçekleştiği mekânların eleştirel, yaratıcı ve özgür tasarımcıları teşvik eden özelliklerde olması arzu edilir. Anadolu Üniversitesi’nin zengin olanakları ve donanımına sahip olan bölümüzün şu anda eğitim gördüğü okulun yeri ve mekânları bunu sağlayacak durumda değildir. Kent merkezinden uzakta bulunan İki Eylül Kampüsü’nde yer alan okulumuz üç yıl öncesine kadar bağlı olduğu Mühendislik Fakültesi içinde tıpkı diğer mühendislik bölümlerinin mekânsal koşul ve düzenlemesine göre yapılmış olan bir binada eğitim yapmaktadır. Fiziksel olarak yeterli olan bina, tasarım problemleri nedeniyle eğitimde arzu ettiğimiz buluşmayı, paylaşmayı, hep birlikte düşünüp tartışabilmeyi sağlamak konusunda yetersizdir. Üç yıl önce yeni bir yapılanma sonucu Mühendislik Fakültesi’nden ayrılarak diğer tasarım alanlarıyla birlikte kurulan Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nin Anadolu Üniversitenin yeni yönetiminin de onayıyla içerisinde Güzel Sanatlar ve İletişim Fakültelerinin de olduğu Yunus Emre Kampüsü’nde olmasına ve burada yeni bir bina yapılmasına karar verildi. Bu sevindirici kararın bir önemli yanı da yeni bir fakülte binası tasarlanacak olmasıdır. Böylece hedeflediğimiz eğitim anlayışını yeni binanın mimarisi ile destekleyebileceğimize inanıyorum.

Etiketler

Bir yanıt yazın