Avrupa'daki yarışma sistemlerini incelediğimiz gezi kapsamında Danimarka'da BIG (Bjarke Ingels Group)'un ofisini ziyaret ettik.
Nanna Gyldholm Moller: Şu an ben Kopenhag’ta Amager ‘de yer alan atıklardan enerji üreten bir santral projesi üzerinde çalışıyorum. 2010’da kazandığımız yarışmaydı bu proje. Yarışmada atıktan enerji üreten santral yerine çatısında kayak pisti olan bir santral önermiştik.
NGM: Şu an inşaat halinde. Yeni başladı denebilir.
NGM: Sanırım ön elemeli bir yarışmaydı. Evet, yani açık değildi.
NGM: Aslında bu konunun uzmanı değilim. Tamamen açık yarışmalar var ama biz onlara artık pek katılmıyoruz. Arada bir katılıyoruz açık yarışmalara ama pek sık değil. Sadece gerçekten enteresan bir yarışmaysa katılıyoruz.
Eveline van Engelen: Açık mimari yarışma, ki Avrupa’da sayıları oldukça fazla, genç ve yükselen mimarların kendilerini ve fikirlerini göstermeleri ve düşünce liderlerine sunabilmeleri açısından çok iyi bir yol. Ancak, ne zaman ki, 200 çalışanınız oluyor, açık yarışmalara çok da katılamıyorsunuz. Çünkü, bu çok maliyetli. Yani, sanırım bu söyleyeceğim mimarlık ofislerinin birçoğu için geçerli olacaktır, bir mimari yarışmaya katılmayı seçerken, işin başında çok iyi para kazandırmasa da, belki sizi yeni bir pazara açacak, sadece bir prestij projesi olacak ya da entelektüel olarak sizi zorlayacak bir proje olmasına bakarsınız. Ama, tabi ki, bir şirket masraflarını karşılamak zorundadır.
NGM: Evet, büyük çoğunluğu, bizim davet edilmek için başvuru yaptığımız, ön-elemeli yarışmalar. Yani, biz bir yarışmadan haberdar olduğumuzda, o yarışmanın bir parçası olmak istiyoruz, onlar da en iyi takımların yarışmada olmasını istiyorlar. Sanırım sistem böyle işliyor.
EVE: Evet, dediğim gibi, bir kamu binası yarışması açıldığında, katılan tüm mimari ofislerin yarışmada eşit şans sahibi olduğunu sağlamakla yükümlüsünüzdür. Ancak daha önce söylediğim gibi, yarışmayı organize eden kişi ya da şirketler katılımcı sayısını azaltmak için, yarışmanın ilanını sadece kendi dilinde yapabiliyor ya da çok sıkı kurallar koyabiliyor, örneğin birçok kez firmanın finansal olarak güvenilir olduğunu kanıtlaması bekleniyor. Yani, yarışmadaki firma sayısını azaltmanın farklı yolları var.
NGM: Aslında istedikleri firmaları davet ettikleri yarışmalar da var tabi ama Danimarka’da değil. Bizdeki kurallara göre bu ön yeterlilik olmak zorunda. Ama, söyle bir yarışma sistemi de var, “yetkin yatırımcı” diyebileceğimiz firmalar, bir müteahhitle takım olup istedikleri mimarları da seçiyorlar.
EVE: Bu Hollanda’da da oluyor. İşin en başından, müteahhitle, mimarla, mühendisle takım olunuyor, bütün bir tablo oluşturup, isi en başından en sonuna kadar, binanın bakımına kadar bu grup götürüyor. Bu gittikçe daha sık görmeye başladığımız bir sistem.
NGM: Buradaki büyük fark, hali hazırda bir bütçe var, fiyat belli, eğer verilen bütçenin üzerinde bir öneri yaparsan, müteahhit fiyatı düşürmek zorunda. Çünkü verilen rakamları tutturamazsan diskalifiye oluyorsun. Tabi
bu daha ‘sıkı’ bir yöntem. Ama genelde biz mimarlar yarışmalarda yürütücü oluyoruz.
NGM: Normalde, müteahhit yok. Hatta bazen yarışmalarda mühendislerimiz de olmuyor, biz yalnız oluyoruz. Ama gitgide, yarışmaya girecek takımlar daha da büyüyor. Sanatçılar, peyzaj mimarları, mühendisler… kim aklınıza gelirse. Örneğin, New York ofisimizdeki takımlar buradakilerden çok daha büyük. Bence yakın zamanda gruplar gittikçe büyüyecek ve her takımda daha fazla insan çalışıyor olacak.
NGM: Yarışmada biz (BIG), Berlin’den TOPOTEK1 isimli bir peyzaj ofisi, SUPERFLEX isimli Kopenhag merkezli bir sanatçı grubu, HELP PR& İletişim Ofisi ve bir fotoğrafçı birlikte çalıştık. Fotoğrafçı sadece isin başında yardım etti. Bu EKİP, yarışmayı hazırlayan takımdı ve sonrasında mühendisleri bulduK, Lemming Eriksson, sonrasında ihaleye gidildi ve müteahhitler takıma katıldı.
SUPERKILEN Projesi, Kopenhag
NGM: Evet, Kopenhag Belediyesi ve RealDania. RealDania özel bir kurum. Bu birlikteliği sık yapıyorlar. Real Dania ve Belediye yarışmaları yarı yarıya finanse ediyor.
EVE: Yani yarı özel, yarı kamusal bir işti.
NGM: Genellikle belediye yarışmayı götürüyor ama RealDania da her zaman sahada.
NGM: Hatırlamıyorum ama genelde 5-7 takım arasında olur. Bu sefer 2 finalist seçtiler. Yani aslında, ikinci tura gitmek zorunda kaldık.
NGM: Evet, doğru. Biz de bilmiyorduk. Ama bu sıkça olan bir durum. Bize ikinci tur için ekstra ödeme yaptılar. Sonunda biz kazandık. İkinci tura kalan diğer ekip, Danimarkalı NORD mimarlık ve bir peyzaj ofisi ortaklığıydı.
SUPERKILEN Projesi, Kopenhag
EVE: Şu an üzerinde çalıştığımız projelerin aşağı yukarı tümü yarışma projeleri.
NGM: Benim şu an üzerinde çalıştığım Enerji Santrali projesi, yarışma. Bu proje, inşa ettiğimiz ilk büyük yarışma projesi.
EVE: Vancouver, Calgary, New York’taki kuleler; onların hepsi yarışma ile yapıldı sanıyorum. Projelerimizin yaklaşık yarısı yarışmayla gibi su an için. Fransa’da, hala yeni mimarlık ve planlama projeleri için çok para harcıyorlar. Sonuç olarak da, sürekli yarışma açıyorlar. Çünkü biliyorsunuz, kamu kuruluşu doğrudan iş veremez. Bu tüm Avrupa için geçerli aslında. Eskiden Fransa’da sadece Fransız mimarlar seçilirdi. Şimdi öyle görünüyor ki gitgide daha çok Fransa dışından mimarlar seçiyorlar. Ama sanıyorum, çoğu yarışma tabi, yine de.
EVE: Evet. Yarışmalarin iyi yani, yaratıcı firmalarin fikirlerini satabilmeleri. Kötü yanı ise, bu yaratıcı fikirler çoğu zaman bedava veriliyor ki bu çok garip. Eğer başka endüstrileri düşünürseniz, danışmanlık endüstrisi ya da bankacılık ya da avukatlık, onlar asla bedava tavsiye vermezler. Ama yaratıcı endüstrilerde bir yarışmaya girmek ve fikirlerinizi bedava vermeniz ve yarışma organizatörlerinin ya da müşterinin bu fikirleri hiç bir ödeme yapmadan alıp kullanması normaldir. Bu yaratıcı endüstriyi biraz zayıf kılıyor.
EVE: Entellektüel bir bakış açısıyla bu kesinlikle doğru. Ama ‘business’ açısından bakıldığında, baya garip bir durum.
NGM: Sanırım pek bir şey farketmiyor. Biz hep elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.
EVE: Sanmıyorum. Çünkü bir taraftan, rekabet elementi kaliteyi yukarı iterken, diğer taraftan da, yarışma sürecinde bir sürü kuralla kısıtlanmış durumda oluyorsunuz. Oysa işveren ile direkt iletişimimiz olan işlerde, yaratıcılığa daha fazla imkan sağlanabiliyor.
NGM: 8 evi vardı, ama o da özel bir işti. Yine de o zaman çok daha fazla yarışma yapardık. Bir sürü açık yarışma da yapardık, kazanmak ve işe başlamak için sanırım. Bu durum bütün ofisler için geçerli. Bence su an daha seçici olabildiğimiz için şanslıyız. Arada büyük bir fark var.
NGM: Kavramsal olarak mı? Yarışma şartnamesinde, orada yaşayanları sürece dahil etmemiz isteniyordu, çünkü alanı seçerken belediye, suç oranı en yüksek olan, en karmaşık ve çeşitliliğin en çok olduğu (insanların geldiği ülkeler, gelir miktarlar…vb.) alanı özellikle seçmişti. Yani, göçle uğraşmak durumunda olduğumuzu en başından beri biliyorduk. Biz de düşündük ki, her yerde gördüğünüz tipik Kopenhag parklarından birini yapmak yerine, neden biz de mahallelileri isin içine katmayalım. Yerel bir internet sitesinde bulduğumuz bir listede alanda 60 farklı ülkeden insan olduğunu gördük. Onları toplantılara çağırmaya başladık ve park mobilyaları ve ağaçlar hakkındaki görüşlerini alabilmek için çeşitli girişimlerde bulunduk.
NGM: Evet.
NGM: Aslında bizim tasarladığımız tek şey yer kaplamasıydı, geriye kalan her şey mahallelinin dahil olduğu seçimlerle belirlendi. Yani kırmızı yerler ve tepeler bizim tasarımımızdı ama geri kalan her şey onların kararına bakıyordu.
NGM: Yarışmayı 2007’de kazandık. Geçtiğimiz seneye kadar devam etti proje, yani 2012. Uzun bir projeydi. Belki olabilecek en kolay yöntem değildi, çünkü bir sürü şeyi yeniden çizmemiz gerekti. Tabi ki, bir ya da iki oturma elemanı seçmek çok daha kolay olurdu. Ama çok daha fazlaydı.
NGM: Sanırım yarışma sırasında çoktan dahil olmuşlardı, bazılarıyla konuşmaya başladık, Belediye ve RealDania da mahalleliyle hangi alanın seçileceğine karar verme aşamasında konuşmuşlardı. Yani sürecin çok erken aşamalarında dahil oldular. Yarışmada, mahallelilerin istekleri doğrultusunda oluşturulan hangi fonksiyonların alanda istendiği listesi bize verilmişti.
NGM & EVE: Biz de çok memnun olduk.