Mamut Art Project'in çağrısına katılıp seçkiye giren sanatçıların işleri 3-7 Nisan arasında KüçükÇiftlik Park'ta sergileniyor olacak. Sergide işlerini göreceğimiz Ufuk Yılmaz ve Zeynep Tümertekin ile söyleştik.
Fotoğraf: Mamut Art Project 2018
Genç sanatçıların üretimlerini merak edenlerin ilgisine sunan Mamut Art Project 2-7 Nisan tarihleri arasında görülebilecek. Her yıl belirlenen bir jüri tarafından, açık çağrıya yapılan başvurular arasından seçilen işleri bir araya getiren sergide bu sene 50 sanatçının işleri yer alıyor. Sergi, farklı disiplinlerden genç sanatçıların dünyaya bakışını ve neler ürettiğini merak eden izleyici için iyi bir gezinti sunuyor.
Bu sene, farklı alanlardan gelerek farklı yöntemlerle mekana bakan biri ressam diğeri mimar iki sanatçıya, sergide yer alacak işlerine dair sorularımızı yönelttik.
Duvar 43, Tuval Üzerine Akrilik, 80x80cm, 2019
Sergide “kütle” ve “duvar” olarak isimlendirdiğiniz iki seri işiniz olacak. “Kütle” serisinde araştırmaya başladığınızın “duvar” serisinde anlam yüklenmeye başladığı; daha soyut olan kütleden, zaman ve mekana dair ipucu veren duvara geçildiğini tahmin ediyorum. Bu iki seri üzerinden devam eden araştırmanız hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Ufuk Yılmaz: Aslında sizin incelemenizin oldukça anlamlı göründüğünü söyleyebilirim ancak süreç benim için biraz daha farklı gelişti. İlk olarak “duvar” serisiyle başlamıştım. Sonrasında hem sadeleşmek hem de soyutlaşmak adına “duvar” serisinde kullandığım figürlere ait formların kesitlerini mekandan kopartarak “kütle” serisinde ele aldım.
Çalışmalarımda şehir yaşantısında çevremizi seyrederken tabiatla aramıza giren beton kütleleri anlatıyorum. Herhangi bir yapının parçası olabilecek bu kütleleri sadeleştirerek gerçeklik ve soyutluk arasında gidip gelen kompozisyonlar oluşturuyorum.
Duvar 23-32, Tuval Üzerine Akrilik, her biri 25x25cm, 2018
Duvar serinizde seyirciyi, gerçekçi olmayan bir perspektif ile baş başa bırakıyorsunuz. Mekansal olmakla olmamak arasında bir yerde duruyor ve canlı hiçbir öğenin olmadığı zamansız (eylemsiz) bir yerde buluyorum kendimi. Zaman ve mekan kavramları işlerinizde nasıl bir yere sahip?
UY: İncelediğim konuda dikkat çekmek istediğim noktada kusursuz bir perspektifin ya da canlı bir figürün herhangi bir işlevi bulunmuyor. Aksine canlı bir figür konudan saptırıp konuya farklı anlamlar yükletebilir ya da kusursuz perspektif kaygısı daha çarpıcı düzenlemeler yapmama engel olup serbestliğimi kısıtlayabilir. Dolayısıyla kendi takıntılarım çerçevesinde ögeleri her konuda en aza indirerek en etkili görselleri oluşturmaya çalışıyorum. Zaman kavramını yalnızca ışığın konumu ve o anda renklerin ve gölgelerin alabileceği halleri yorumlamak için kullanıyorum. Mekanı ise sadeleştirdiğim kütleleri gökyüzü ya da deniz gibi doğayı temsil eden yüzeylerin üzerine yerleştirerek ele alıyorum. Ancak duvar serisindeki önceliğim doğayı temsil eden arka plan ile onun üzerindeki insan eliyle oluşturulmuş olan yapıların ilişkisini yansıtmak.
Bakışı yüzeye çeken fırça izleri ve derinlik ile bir oyun oynuyorsunuz gibi hissettim. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
UY: Keskin geometrik formlardan oluşan kompozisyonlarımın yeterince mekanik göründüğünü düşündüğüm için fırça izlerinin subjektif ve resimsel etkisini bir denge unsuru olarak ele alıyorum. Bir yandan da bu izler vasıtasıyla izleyicinin resmin içerisinde gezinip kendi detaylarını ve yorumunu oluşturmasını amaçlamaktayım. Ancak ben işlerimi ne kadar açıklasam da bir resmi kelimelerle ifade etmeyi bir kitabi kapağındaki resimle anlatmaya çalışmaya benzetiyorum. Bu yüzden çalışmalarımın anlamlarının izleyenlerin kendi tecrübeleri doğrultusunda kattıkları yorumlarla tamamlanabilecek interaktif bir süreç olarak görüyorum.
Zeynep Tümertekin, Bomonti, Dipleks Baskı Diasec Print, 100×133 cm, 2018
Bomonti Otoparkı’nın iç mekanlarını fotoğraflamaya nasıl başladınız? Sizi buna iten bir dürtü mü vardı, yoksa aklınızdaki amaca hizmet eden daha araçsal/kurgusal bir tercih miydi?
Zeynep Tümertekin: Bomonti benim küçüklüğümün geçtiği semt. Bomonti Otoparkı ise, anneannem orada oturduğundan neredeyse her hafta ziyaret ettiğimiz ve ziyaret ettiğimizde ise arabayı park ettiğimiz otopark. Tek bir işlev için düşünülüp tasarlanan mekanlar ilgimi çektiğinden bir süredir bu yapıya da başka bir yerden bakıyordum. Cephesindeki boşluklardan içeriye sızdırdığı ışığın halleri ile mekanın farklı algılanması ilgimi çekti.
Fotoğraflarınızdan, sıradan/gündelik mekanları yeniden çerçeveliyorsunuz. Sıradanlığın içinden, fotoğraflarınız ile dışa vurmak istediğiniz nedir?
ZT: Herhangi bir durumun sıradan olması ona bir kere daha bakmayı engellemez. Aslında her seferinde sıradanlığın içinden sıradışı bir an yakalayabilirsiniz. Ben de çevreme böyle bakmaya çalışıyorum.