“Şehir Yapma Manifestosu”

Onlarca küçük göletin kapladığı, zengin ve çok çeşitli ekolojik yapıya ev sahipliği yapan alan için farklı bir yaklaşım destekleniyor.

Rotterdam Mimarlik Bienali’nin (IABR) Test alanlarından biri olan Arnavutköy İstanbul’un doğal kaynaklarının önemli bir bölümünü barındırıyor.

İstanbul ve Türkiye’nin diğer şehirleri için beraberinde yeni sorularını akla getiren 2B yasası ve Afet yasası gibi politik yaklaşımlar sürerken, kent kuzey ormanlarına, havza alanlarına doğru ve Karadeniz kıyılarında yayılmakta.

Arnavutköy gibi çeperde kalan yerleşmeler 20 yıldan az bir sürede dört misli büyüdü ve bu büyüme ile birlikte İstanbul nitelikli tarım alanlarının ve havzalarının önemli bir bölümü artık yerleşik alan. Ekolojik sürdürülebilirlik ve kentsel gelişme bir arada yürütülemez gibi görünüyor.

Arnavutköy bu ikilemin merkezindeki alanlardan biri. Rotterdam Mimarlık Bienali ve Arnavutköy Belediyesi; “Atölye İstanbul” ile bu ikilem karşısında neler yapabileceğini sorguluyor. Bienalin yerel küratörlüğünü Asu Aksoy (Bilgi Üniversitesi) yürütüyor.

Belediye ve Bienal ekibi tarafından geliştirilen master plan ile alanı şekillendiren dinamiklerin nasıl doğru yönlendirilebileceği ve sürdürülebilir ve birbirini doğru besleyen, üretim odaklı peyzajların oluşturulmasının önemi vurgulanıyor.

İstanbul’un bu doğal kaynaklarını koruyarak dengeli bir şekilde büyümesinin nasıl gerçekleştirilebileceği sorusunun merkezinde bulunan Arnavutköy İlçesi 5. IABR için Mekânsal Gelişim Stratejik Vizyonu ve Eylem Planı çalışmasını 2010’dan bu yana yürütülüyor. Çalışmanın sonuçları Ağustos ayına kadar Netherlands Architecture Institute (NAi)’de sergileniyor. Arnavutköy Belediye Başkanı Sayın Haşim Baltacı’ya Belediye’nin böyle bir süreçte nasıl yer aldığı ve araştırma sonrasındaki sürecin nasıl gerçekleşeceğine ilişkin sorularımızı yönelttik.

Müge Yorgancı: Belediyenin de aktif olarak rol aldığı vizyon geliştirme çalışmaları ileride belediyenin gündeminde nasıl yer alacak, çalışmaların uygulamaya geçmesi mümkün olacak mı?
Ahmet Haşim Baltacı: İki yıl süren atölye çalışmaları sonucunda kısa vadede ve uzun vadede uygulanabilecek yaklaşımlar ortaya çıktı. Ayrıca belli yasal düzenlemelerden sonra uygulamaya geçirebileceğimiz yaklaşımlar da söz konusu. Bizim bu çalışmalara yönlendiren fikri şuydu: yaşadığımız bölgede var olan doğal alanlarının kullanılarak, kentliler tarafından kullanılarak korunabileceğini kabul etmek, dünyadaki uygulamaları örnek almak ve yaşayanlara bu imkanları sunmak, üretime ve ekonomiye sunmak. Pratikte gerçekleşebilecek olan dere mutlak koruma alanlarının rekreasyon alanı olarak kullanılması ile ilgili bazı önerilerimiz var. Bunun dışında yamaçlarda su toplanma bölgeleri olan vadiler yerine yerleşmelerin yamaçlarda yeralmasını yönlendirmek ile ilgili öneriler geliştirildi. Bunların her biri havza yönetimi ile ilgili yönetmeliklerde de yapılması gereken düzenlemeleri gerektirebilir. Amacımız uygulamaya girdi oluşturabilecek yaklaşımları öncelikle almak. Diğer yaklaşımları ise bir “şehir yapma manifestosu” olarak elimizde bulundurmak, ilgili makamlarla da paylaşmak.

MY: Yeni bir belediye olmasının yanında Arnavutköy Belediyesi’nin araştırma çalışmalarına dahil olması ve aldığı rol çok değerli. Sonraki yıllar için nasıl bir etkisi olacağını düşünüyorsunuz ?
AHB: Belediye sınırları içünde sanayi alanları, turizm alanları gibi yatırımlar, ormanlar, göller gibi doğal kaynaklarımız yer alıyor. Bu alanların birlikte nasıl çalışacağı, insanlarımızın bu kaynaklardan nasıl faydalanacağı önemli. En önemli desteğimiz ise bilimsel çalışmalar. Detaylı çalışmalar elimizin altında olmalı ve gelecek nesillere de iyi bir arşiv bırakmalıyız.

5. Bienalin küratörel ekibi George Brugmans (IABR Direktörü), Henk Ovink, Joachim Declerck, Elma van Boxel, Kristian Koreman, Fernando de Mello Franco, Marta Moreira en Milton Braga ve Asu Aksoy’dan oluşuyor.

5. IABR kapsamında, ayrıca 29 Mayıs tarihinde Rotterdam NAi’de Türkiye’den gelecek 4 konuşmacının katılacağı “Sürdürülebilir Kentleşme için Mimarlık: Türkiye’den Yaklaşımlar” başlıklı bir konferans gerçekleşecek. Ekim sonunda ise IABR Rotterdam Bienal Sergisi’nin İstanbul ayağı Taksim Maksem Cumhuriyet Galerisi’nde gerçekleşecek. Sergide Rotterdam Mimarlık Bienali kapsamında yer alan Arnavutköy çalışmalarının yanı sıra Arnavutköy Mekansal Gelişim Stratejik Vizyonu ve Eylem Planı çerçevesinde IABR ile ortaklaşa geliştirilen uygulama projelerinin çıktıları da yer alacak.

Fotoğraf: Mutlu Bahtiyar (Arnavutköy Belediyesi)

Etiketler

10 yorum

  • omer-yilmaz says:

    Rekora giden yazı.

  • nusret-ilimler says:

    Hocam Lamy’nin katsayısı kaç acaba?

  • soner-sesli says:

    Aşk hayatınız artık çok daha renkli;))

  • omer-tuysuz says:

    şaka bile olsa bu yazıyı çok tehlikeli ve gereksiz buldum. türkçe göz göre göre elimizden kayıp gidiyor bu yetmezmiş gibi arkitera’da -ki sevdiğim itibar ettiğim bir site idi- karşımıza çıkan önermelere bakın çekirdek yerine core cephe yerine facade kelimelerini kullanmamız falan tavsiye ediliyor.ibareye bakın ”Yabancı kökenler her zaman çalışır”. diyeceğim o ki böyle saçmalayarak havalı olunmaz olunsa olunsa rezil olunur. ayrıca mevcut düzende mimarların zaten bir havalalarının kalmadığını düşündüğümü de belirtmek isterim.

  • cigdem-yilmazer says:

    Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme” olarak karşılık bulan “ironi”, mimarların gülünç, steril diliyle dalga geçmede çok doğru seçilmiş bir yöntem bence. Tabii ironiyi anlamak belli bir düzeyde zeka gerektirir, sizin de endişeniz bu seviyenin altındaki kişilerin bu yazıyı anlamayıp yanlış yönlendirilebilir olmaları sanırım. Burayı takip edenlerde böyle bir sorun olacağını pek sanmıyorum.

  • omer-tuysuz says:

    türkçenin bariz şekilde yozlaştığı şu ortamda tek söylediğim yukarıda maalesef ironi yapılmak istenirken olayın ”marketing” inin yapıldığı.(pek güzelmiş ya kullanayım dedim)
    bu arada siz keşke pek değerli vaktinizi bana ironinin ne olduğunu ve haberin ironi olduğunu anlatmakla geçirmeseydiniz zira alttaki yorumuma zaten ”şaka bile olsa” diyerek başlamıştım yani ”ironi bile olsa” demek oluyor.dolayısıyla incelik gösterip yaptığınız açıklamayı da kusura bakmayın yersiz buldum.ama evet söylediğiniz şu ise haklısınız bu haberi okuyan herkes hah hah hah gülmeli.çünkü çok komik.

  • cigdem-tosun says:

    meslek insanı olmanın değil de, havalı olmanın tercih-teşvik edildiği, paylaşıldığı bir yüzyıl… eğlence mi dediniz, yeterince eğlence var bence!?

  • p-bade-becit-coskun says:

    Mesleğini gerçekten layığı ile yapan ve bilenin sadece çalıntı ve özenti sözlere değilde,başka gerçekliklere ihtiyacı vardır bence. Bunun her meslek dalı için geçerli olduğunu sanıyorum. Yoksa bir kaç latince hastalık ve ilaç ismi öğrenen her stetoskopluya da doktor muammelesi mi yapmalıyız?

  • duygu-gunay says:

    gerçekten çok komik buldum bende zaten yeterli eğitim almış bir mimarın bu tarz şeylere ihtiyacı yoktur mimar olmak isteyen zaten bu bölümü farklı olduğu için seçmiştir biz mimarlar farklı giyiyoruz farklı düşünüyoruz farklı konuşuyoruz zaten kendimize ait farklı bir havamız ve egomuz var bu tarz şeylere hiç gerek bile yok zaten halk dilinde egolar en tavan kişlerdir mimarlar çünkü farklıyız farklı dşünür 180 derece bakış açısıyla bakarız hayata hele bir kaçış noktası yakaladıkmı pencereden işte o an bizim için vazgeçilmez bi andır kısacası bir mimarın bu tarz şeylere ihtiyacı yoktur zaten dışardan mimar olduğunun havasını hissettiriyorsun…gereksiz buldum.

  • murat-aydin says:

    Resmi görünce birden heyecanlanmıştım fakat yazının resimle bir bağlantısı olmadığını görünce hayal kırıklığına uğradım. Yukarıdaki resim “12 Angry Men” filminden… Gördüğünüz kişi filmdeki mimarı canlandırmakta. Fakat filmde bu adam,havalı olmak yerine masum olan bir kişinin suçlu olmadığını ispatlamak için olayın geçtiği evin planıyla çözmeye çalışır. Hatta ekip çalışması ve çatışma yönetimini anlatan çok iyi bir film olduğunu düşünüyorum. Bu görevi başaran kişi; resimdeki mimardı. Birçok kişi resme bakıp bu yazıyı heyecanla okumaya başlayacaktır. Sonra, resimdeki başarılı mimarın havalı mimar olma ihtiyacı olmadığını bilerek benim yaptığım yorumu yapma ihtiyacı hissedecektir. Tezatın dibine vurmak…

Bir yanıt yazın