“Stüdyolardaki Projeler Uygulamaya Yönelik Olmadığı için Konsept Çalışmasından Öteye Gidemiyor”

Arkitera Kampüste Projesi kapsamında mimarlık eğitiminin kent ile ilişkisi ve eğitim mekanları hakkındaki sorularımızı Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Yalçın Yaşar cevapladı.

Arkitera: Mimarlık eğitiminizin bulunduğunuz kentle ilişkisini nasıl kurarsınız? Kentin eğitiminize katkıları ya da eğitiminizin kente katkıları var mı, olacak mı?

Yalçın Yaşar: Kent evrimsel bir yapıya sahiptir, sürekli gelişir ve değişir, kendine özgü bir yaşam döngüsü vardır.

Trabzon farklı kültürlere ev sahipliği yapmış Doğu Karadeniz bölgesinin önemli yerleşim ve ticaret merkezlerinden biri ve aynı zamanda bir liman kentidir. Trabzon kenti 1461 yılında Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiştir.

Trabzon kentinin planlama çalışması Lambert (şehirci-mimar) tarafından 1938’de yapılmıştır.

Bugünkü gelişme, mimarı tek tek yapıları yapan adam olarak görmenin sınırına gelindiğini göstermektedir. Hızlı değişimlerin getirdiği sorunlara cevap verebilmek, bunların nitelikleri üzerinde bilgi sahibi olmayı gerektirir. Çünkü ölçülerle beraber niteliklerde değişiyor.

Kentlerimizde çağımızın mimarisi, henüz sosyal, ekonomik ve teknik sorunların bilimsel çözümüne ulaşamamıştır. Çünkü tek yapı kimliği hala varlığını devam ettirmektedir ve bir süre yaşayacaktır.

Kentler kendilerini kültürlerle barındırmaya ve o kültürlerle yoğrulup biçimlenmeye sunarlar. Kültür gibi bir kavramın belki de en kapsayıcı somut göstergelerinden biri olan kent ile mimarlığın karşılıklı ve kesintisiz bir diyalog içinde olmasıdır. Bu diyalog, her tür teknolojik, ekonomik, politik gelişmeden, çevre ve doğa olaylarından beslenen bir diyalogdur.

O kentteki mimarlık eğitim kurumları bu ilişki üzerinde yönlendirici etkiye sahiptir. Faydacı bir bakışla üretim nesnesi mekana indirgenebilecek bir meslek olmanın ötesinde mimarlık bir düşünme ve yaşam biçimidir.

Aslında bir yükseköğretim kurumunun kurulduğu kentle nasıl ilişkiler geliştirdiği ve orada neyi değiştirdiği sorusuna her kent için farklı bir yanıt bulmak olanaklıdır.

Çünkü her yer için farklı tarihi, coğrafi, kültürel toplumsal ve kurumsal yapılanma söz konusudur.

Bu ilişkiyi belirleyen daha somut etkenler:

  1. Üniversitenin kente göre konumu: Üniversitenin kentin içinde ya da dışında oluşu kentle ilişkisini doğrudan etkilemektedir.
  2. Kentin Büyüklüğü: Büyük kentte bulunan bir üniversite kentin entellektüel yaşamına destek oluyor, ama yerel yaşamın odak noktası olamıyor.
  3. Kent yaşamına egemen olma, kentteki yaşam kalitesini olumlu yönde etkileme ve bilimsel konularda etkileşim: Örneğin öğretim elemanlarının çeşitli alanlarda yaptıkları araştırmalarla kentteki kurumlardan alacağı belgesel ve maddi destek, sonuçta yeni kent toplumunun yararlanabileceği kamusal politikaların oluşturulmasına yardımcı olacağı için son derece önemlidir.

 

Yapıcı bir üniversite-kent ilişkisi modeli için; konut alanlarının iyileştirilmesi, suç oranlarının azaltılması, bölgedeki eğitim kurumlarının geliştirilmesi ve ekonomik büyümenin teşvik edilmesi gerekmektedir.

Üniversitenin kentliyle olan ilişkisinde önemli etmenler ise iyi planlama-iyi çevre tasarımı, çevreci yaklaşımların öncülüğü, kentin sosyal-kültürel yaşamına destek ve kentin ekonomisine katkısıdır.

İyi planlama-iyi çevre tasarımı açısından kente model oluşturmaktadır. Kampüsümüz yeşillikler içinde ve gece-gündüz çok farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Örneğin; oyunlar oynanıyor, spor yapılıyor çalışılıyor, kısaca uyumuyor. Bu şekilde kampüste sürekli kullanım ve canlılık sağlanıyor. Kentliye uzun yürüyüşler yapma olanağı sunuyor. Böylece kentte sunulan olanaklarla, hem çok kültürlü ve kozmopolit bir ortam yaratılmış hem de doğayla olan güçlü ilişkisi korunmuştur.
Çevreci yaklaşımların öncülüğü olarak; hem üniversitede hem de kentte doğal çevre ve kaynakları gözeten yaklaşımların yansımaları görülebilir. Örneğin;

  • Otomobil kullanımı en aza indirme politikaları uygulanıyor: ring sistemi-katlı otopark.
  • Binaların tümüne taşıt erişimi desteği var.
  • Bisiklet kullanımına destek var.
  • Çöpler dönüşüm amaçlı toplanıyor.

 

Kentin sosyal kültürel yaşamına katkı olarak; sürekli ve yoğun bir destek sağlıyor. Üniversiteye ait merkezi kütüphane kent ve bölge halkı tarafından kullanılabiliyor. Bunların dışında zaman zaman kent yönetimiyle birlikte halkın doğrudan katılabileceği çok sayıda sosyal ve kültürel program vb. yıl boyunca kente kültürel bir dinamizm kazandırıyor.

Kentin ekonomisine katkı ise; üniversite, kente ait malzeme geri dönüşüm merkezinin en büyük müşterisi. Bunların dışında işveren olarak “hem de mezunları ve araştırma-geliştirme etkinlikleriyle büyük şirketleri kente çekecek ekonomiye katkıda bulunuyor.

SONUÇ OLARAK;

  • Kentin süregelen imar planı çalışmaları sonunda sürekli bir nitelik kazanması için üniversitelerin mutlaka ağırlığını koyması ve bu çalışmalara uzman öğretim üyelerinin danışmanlıkları aracılığıyla kapsamlı ve sürekli bilimsel destek vermesi gerekmektedir.
  • Kentin henüz yitirilmemiş zengin geleneksel ve kültürel mirası, kentlerin görece küçük boyutları, ılıman iklim koşulları, doğayla ilişkileri, üniversitelerin bulundukları kentleri birer kültür ve cazibe merkezine dönüştürebilmeleri için bir şanstır.
  • Bu hedefe ulaşmak için uygun stratejiler belirlenmelidir.
  • Çeşitli konularda üniversiteler tarafından düzenlenen, paneller, çağrılı konuşmacılar gerçekleştirilerek kenti ve kentliyi de ilgilendirebilen etkinlikler yapılmaya devam edilmelidir.
  • Üniversitenin dışından kente gelen ya da düzenlenen tiyatro, konser, söyleşi, konferans gibi etkinliklerinde üniversitenin salonları kullanılmakta, kentin kültürel aktivitelerine ev sahipliği yaparak katkıda bulunulmaktadır.
  • Halka açık kurslar düzenlenmektedir, bunlar artırılabilir.
  • Artan öğrenci nüfusu paralelinde ticari etkinlikler büyük ölçüde çeşitlenip canlanırken (örneğin AVM’lerde açılan sinema salonları) kampüste bir sanat galerisi ya da bir kitapevinin olmaması büyük eksikliktir.
  • Şehrin tarihi bölgelerinin canlandırılmasında kendilerine düşen sorumluluğu somut girişimlerde (danışmanlıklarla) bulunarak yerine getirmelerinin bu kent adına büyük katkısı olmaktadır.

 

Mekan ve eğitim ilişkisi nasıl olmalıdır? Türkiye’de günümüz mimarlık eğitimine karşılık gelen stüdyolar ve derslikler yeterli midir? Şu anda sahip olduğunuz eğitim mekanlarınızı dönüştürebilir misiniz?

Fiziki mekan karşılıklı iletişime, tartışmaya, deneyimi paylaşmaya açık ve katılımcı bireylerin yetişmesine imkan tanıyan bir ortam oluşturmalıdır. Fiziksel şartların insanları motive edebileceği veya tam tersine motivasyonlarını düşürebileceği unutulmamalıdır. İnsanlara/öğrencilere keyif verebilecek ve kişilerin kendilerini güvende hissedebilecekleri şekilde tasarlanması önemlidir.

Mimari tasarım dersleri ise mimarlık eğitiminin belkemiğini oluşturur. Yapıldığı yer stüdyodur ki bunun karşılığı bizim eğitimimizde “Mimari Tasarım Stüdyosu” olarak adlandırılır.

Mimari tasarım stüdyoları, mimarlık öğrencilerinin en çok zaman geçirdikleri alan, tasarlama yöntemlerini öğrendikleri alandır. Bu alanda konfor ve mahremiyet motivasyon için gereklidir. Mekansal bütünlük birbirlerinden haberdar olmalarını sağlar. Tartışma, sunum ve jüri sürecinin izlenebileceği bir iletişim ortamı sağlar. Sadece stüdyo içinde devam etmez eğitim. Öğrenci stüdyo dışına çıkıldığı durumlarda alan gezileri yapmakta, bunları fotoğraflamakta ve analiz etmektedir. Bu doğal, tarihi ve kültürel çevreyi anlamaları ve değerlendirmeleri için önemli bir süreçtir.

Mimari tasarım stüdyosunda eğitim süreci öğrenen merkezlidir ve sorumluluk bireyin kendisine aittir. Bina-kentsel çevre-doğal çevre ilişkisi açısından çağdaş mimarlık örnekleri ve yaklaşımlarının tartışılması, diğer tasarım alanlarıyla ilişkilerinin tartışılması ve farklı ifade tekniklerini kullanma becerisi önem kazanmaktadır.

Mimari malzeme –çevre ilişkisi açısından bakıldığında Mimari tasarım stüdyolarında proje konuları; Basit, karmaşık ya da tasarım konuları araç olarak kullanılır.

Yapılan projeler zaman bakımından incelenecek olursa: günümüze ait; mevcut sorunları çözmeye yönelik projeler, geleceğe ait; şu an var olmayan fakat var olması ön görülen projeler ya da ütopik; zamansız projeler söz konusudur.

Bu bağlamda mimari tasarım stüdyolarında işlenen projeler uygulamaya yönelik olmadığından, kullanıcı grubu bütçe, mülkiyet vb. tasarımı kısıtlayan faktörler stüdyoya dahil olmamaktadır.

Mimari tasarım stüdyolarındaki başlıca sorunlar;

  • Stüdyo gözlemlerinin dış bileşenlerle deneyimlenmemesi,
  • Yaratıcılık ve bilimsel öğelerin manipüle edilemez olarak algılanması,
  • Tasarım tecrübesi konsept oluşturmaktan öteye geçmemesi,
  • Mesleki pratiği hakkında verilen bilgilerin eksikliği,
  • Bilgi ve bilginin uygulaması arasında kopukluk.

olarak sayılabilir.

“Stüdyolardaki Projeler Uygulamaya Yönelik Olmadığı İçin Konsept Çalışmasından Öteye Gidemiyor”

Arkitera Kampüste Projesi kapsamında mimarlık eğitiminin kent ile ilişkisi ve eğitim mekanları hakkındaki sorularımızı Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Yalçın Yaşar cevapladı.

 

 

Arkitera: Mimarlık eğitiminizin bulunduğunuz kentle ilişkisini nasıl kurarsınız? Kentin eğitiminize katkıları ya da eğitiminizin kente katkıları var mı, olacak mı?

 

Yalçın Yaşar: Kent evrimsel bir yapıya sahiptir, sürekli gelişir ve değişir kendine özgür bir yaşam döngüsü vardır.

Trabzon farklı kültürlere ev sahipliği yapmış Doğu Karadeniz bölgesinin önemli yerleşim ve ticaret merkezlerinden biri ve aynı zamanda bir liman kentidir. Trabzon kenti 1461 yılında Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiştir.

Trabzon kentinin planlama çalışması Lambert (şehirci-mimar) tarafından 1938’de yapılmıştır.

Bugünkü gelişme, mimarı tek tek yapıları yapan adam olarak görmenin sınırına gelindiğini göstermektedir. Hızlı değişimlerin getirdiği sorunları cevap verebilmek, bunların nitelikleri üzerinde bilgi sahibi olmayı gerektirir. Çünkü ölçülerle beraber niteliklerde değişiyor.

Kentlerimizde çağımızın mimarisi, henüz sosyal, ekonomik ve teknik sorunların bilimsel çözümüne ulaşamamıştır. Çünkü tek yapı kimliği hala varlığını devam ettirmektedir ve bir süre yaşayacaktır.

Kentler kendilerini kültürler barındırmaya ve o kültürlerle yoğrulup biçimlenmeye sunarlar. Kültür gibi bir kavramın belki de en kapsayıcı somut göstergelerinden biri olan kent ile mimarlık karşılıklı ve kesintisiz bir diyalog içinde olmasıdır. Bu diyalog, her tür teknolojik, ekonomik, politik gelişmeden, çevre ve doğa olaylarından beslenen bir diyalogdur.

O kentteki mimarlık eğitim kurumları bu ilişki üzerinde yönlendirici etkiye sahiptir. Faydacı bir bakışla üretim nesnesi mekâna indirgenebilecek bir meslek olmanın ötesinde mimarlık bir düşünme ve yaşam biçimidir.

Aslında bir yükseköğretim kurumunun kurulduğu kentle nasıl ilişkiler geliştirdiği ve orada neyi değiştirdiği sorusuna her kent için farklı bir yanıt bulmak olanaklıdır.

Çünkü her yer için farklı tarihi, coğrafi, kültürel toplumsal ve kurumsal yapılanma söz konusudur.

Bu ilişkiyi belirleyen daha somut etkenler:

1. Üniversitenin kente göre konumu: Üniversitenin kentin içinde ya da dışında oluşu kentle ilişkisini doğrudan etkilemektedir.                 

            2. Kentin Büyüklüğü: Büyük kentte bulunan bir üniversite kentin entellektüel yaşamına destek oluyor, ama yerel yaşamın odak noktası olamıyor.

3. Kent yaşamına egemen olma, kentteki yaşam kalitesini olumlu yönde etkileme ve bilimsel konularda etkileşim: Örneğin öğretim elemanlarının çeşitli alanlarda yaptıkları araştırmalarla kentteki kurumlardan alacağı belgesel ve maddi destek, sonuçta yeni kent toplumunun yararlanabileceği kamusal politikaların oluşturulmasına yardımcı olacağı için son derece önemlidir.

Yapıcı bir üniversite-kent ilişkisi modeli için; konut alanlarının iyileştirilmesi, suç oranlarının azaltılması, bölgedeki eğitim kurumlarının geliştirilmesi ve ekonomik büyümenin teşvik edilmesi gerekmektedir.

Üniversitenin kentliyle olan ilişkisinde önemli etmenler ise iyi planlama-iyi çevre tasarımı, çevreci yaklaşımların öncülüğü, kentin sosyal-kültürel yaşamına destek ve kentin ekonomisine katkısıdır.

İyi planlama-iyi çevre tasarımı açısından kente model oluşturmaktadır. Kampüsümüz yeşillikler içinde ve gece-gündüz çok farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Örneğin; oyunlar oynanıyor, spor yapılıyor çalışılıyor, kısaca uyumuyor. Bu şekilde kampüste sürekli kullanım ve canlılık sağlanıyor. Kentliye uzun yürüyüşler yapma olanağı sunuyor. Böylece kentte sunulan olanaklarla, hem çok kültürlü ve kozmopolit bir ortak yaratılmış hem de doğayla olan güçlü ilişkisi korunmuştur.

Çevreci yaklaşımların öncülüğü olarak; hem üniversitede hem de kentte doğal çevre ve kaynakları gözeten yaklaşımların yansımaları görülebilir. Örneğin;

·         Otomobil kullanımı en aza indirme politikaları uygulanıyor: ring sistemi-katlı otopark

·         Binaların tümüne taşıt erişimi desteği var.

·         Bisiklet kullanımına destek var,

·         Çöpler dönüşüm amaçlı toplanıyor.

Kentin Sosyal Kültürel Yaşamına Katkı olarak; sürekli ve yoğun bir destek sağlıyor. Üniversiteye ait merkezi kütüphane kent ve bölge halkı tarafından kullanılabiliyor. Bunların dışında zaman zaman kent yönetimiyle birlikte halkın doğrudan katılabileceği çok sayıda sosyal ve kültürel program vb. yıl boyunca kente kültürel bir dinamizm kazandırıyor.

Kentin Ekonomisine Katkı ise; üniversite kente ait malzeme geri dönüşüm merkezinin en büyük müşterisi. Bunların dışında işveren olarak “hem de mezunları ve araştırma-geliştirme etkinlikleriyle büyük şirketleri kente çekecek ekonomiye katkıda bulunuyor.

SONUÇ OLARAK;

·         Kentin süregelen imar planı çalışmaları sonunda sürekli bir nitelik kazanması için üniversitelerin mutlaka ağırlığını koyması ve bu çalışmalara uzman öğretim üyelerinin danışmanlıkları aracılığıyla kapsamlı ve sürekli bilimsel destek vermesi gerekmektedir.

·         Kentin henüz yitirilmemiş zengin geleneksel ve kültürel mirası, kentlerin görece küçük boyutları, ılıman iklim koşulları, doğayla ilişkileri, üniversitelerin bulundukları kentleri birer kültür ve cazibe merkezine dönüştürebilmeleri için bir şanstır.

·         Bu hedefe ulaşmak için uygun stratejiler belirlenmelidir.

·         Çeşitli konularda üniversiteler tarafından düzenlenen, paneller, çağrılı konuşmacılar gerçekleştirilerek kenti ve kentliyi de ilgilendirebilen etkinlikler yapılmaya devam edilmelidir.

·         Üniversitenin dışından kente gelen ya da düzenlenen tiyatro, konser, söyleşi, konferans gibi etkinliklerinde üniversitenin salonları kullanılmakta, kentin kültürel aktivitelerine ev sahipliği yaparak katkıda bulunulmaktadır.

·         Halka açık kurslar düzenlenmektedir, bunlar artırılabilir.

·         Artan öğrenci nüfusu paralelinde ticari etkinlikler büyük ölçüde çeşitlenip canlanırken (örneğin AVM’lerde açılan sinema salonları) kampüste bir sanat galerisi ya da bir kitapevinin olmaması büyük eksikliktir.

·         Şehrin tarihi bölgelerinin canlandırılmasında kendilerine düşen sorumluluğu somut girişimlerde (danışmanlıklarla) bulunarak yerine getirmelerinin bu kent adına büyük katkısı olmaktadır.

 

 

Mekan ve eğitim ilişkisi nasıl olmalıdır? Türkiye’de günümüz mimarlık eğitimine karşılık gelen stüdyolar ve derslikler yeterli midir? Şu anda sahip olduğunuz eğitim mekanlarınızı dönüştürebilir misiniz?

 

Fiziki mekân karşılıklı iletişime, tartışmaya, deneyimi paylaşmaya açık ve katılımcı bireylerin yetişmesine imkân tanıyan bir ortam oluşturmalıdır. Fiziksel şartların insanları motive edebileceği veya tam tersine motivasyonlarını düşürebileceği unutulmamalıdır. İnsanlara/Öğrencilere keyif verebilecek ve kişilerin kendilerini güvende hissedebilecekleri şekilde tasarlanması önemlidir.

Mimari Tasarım Dersleri ise mimarlık eğitiminin belkemiğini oluşturur. Yapıldığı yer stüdyodur ki bunun karşılığı bizim eğitimimizde Mimari Tasarım Stüdyosu olarak adlandırılır.

Mimari tasarım stüdyoları, Mimarlık öğrencilerinin en çok zaman geçirdikleri alan tasarlama yöntemlerini öğrendikleri alandır. Bu alanda konfor ve mahremiyet motivasyon için gereklidir. Mekânsal bütünlük birbirlerinden haberdar olmalarını sağlar. Tartışma, sunum ve jüri sürecini izlenebileceği bir İLETİŞİM ortamı sağlar. Sadece stüdyo içinde devam etmez eğitim. Öğrenci stüdyo dışına çıkıldığı durumlarda alan gezileri yapmakta, bunları fotoğraflamakta ve analiz etmektedir. Bu doğal, tarihi ve kültürel çevreyi anlamaları ve değerlendirmeleri için önemli bir süreçtir.

 

Mimari Tasarım Stüdyosunda eğitim süreci öğrenen merkezlidir ve sorumluluk bireyin kendisinde aittir. Bina-kentsel çevre-doğal çevre ilişkisi açısından çağdaş mimarlık örnekleri ve yaklaşımlarının tartışılması, diğer tasarım alanlarıyla ilişkilerinin tartışılması ve farklı ifade tekniklerini kullanma becerisi önem kazanmaktadır.

 

Mimari malzeme –çevre ilişkisi açısından bakıldığında Mimari Tasarım Stüdyolarında proje konuları; Basit, Karmaşık ya da Tasarım konuları araç olarak kullanılır.

 

Yapılan projeler zaman bakımından incelenecek olursa: günümüze ait; mevcut sorunları çözmeye yönelik projeler, geleceğe ait;  şu an var olmayan fakat var olması ön görülen projeler ya da ütopik; zamansız projeler söz konusudur.

Bu bağlamda mimari tasarım stüdyolarında işlenen projeler uygulamaya yönelik olmadığından, kullanıcı grubu bütçe, mülkiyet vb. tasarımı kısıtlayan faktörler stüdyoya dahil olmamaktadır.

Mimari Tasarım Stüdyolarındaki başlıca sorunlar;

·                    Stüdyo gözlemlerinin dış bileşenlerle deneyimlenmemesi,                       

·                    Yaratıcılık ve bilimsel öğelerin manipüle edilemez olarak algılanması

·                    Tasarım tecrübesi konsept oluşturmaktan öteye geçmemesi,

·                    Mesleki pratiği hakkında verilen bilgilerin eksikliği

·                    Bilgi ve bilginin uygulaması arasında kopukluk

 

olarak sayılabilir.

 

Etiketler

Bir yanıt yazın