Milano Tasarım Haftası kapsamında Zona Tortona'da verdiği konferansın ardından Yves Béhar ile bir söyleşi yaptık.
Milano Tasarım Haftası kapsamında Zona Tortona’da verdiği konferansın ardından kendisiyle söyleşi yapma fırsatını bulduğumuz Yves Béhar’ın annesi Alman, babası Türk. İsviçre doğumlu Béhar, San Fransisko’da bulunan tasarım ofisi “Fuseproject” ile Nike, BMW, Herman Miller, Swarowski, Toshiba gibi firmalara ürün ve marka tasarımı yapıyor.
Yves Béhar’ın en son tasarımı ise dünyayı sarsan XO – 1 dizüstü bilgisayarı. Sadece 100 Dolar olan bu özel bilgisayar MIT işbirliği ile dünya çocukları için üretiliyor ve sadece ülkeler tarafından sipariş edilebiliyor.
Konferansında, proje yaklaşımından New Functionalities/New Behaviours (Yeni Fonksiyonlar/Yeni Davranışlar) teması altında “Tasarımın hikayeleri gerçeğe dönüştürmesi” olarak bahseden Behar, tasarımda hikaye anlatma yöntemlerini dört madde ile açıkladı. “Dönüşüm” ile tasarımında sürdürülebilirliğin önemini ilk dönem projelerinden örneklerle gösterdi.
“Adaptasyon” ile hayatın 5 sene öncesinden farklı olduğunu ve bu nedenle bugünün ürünlerinin bu yüksek teknoloji dünyasına uyması gerektiğini vurguladı. Tasarımcı “değişimin gerçeğinin gelecek için çok umut verici” olduğunu belirterek, tene değdiği için titreşimleri algılayarak konuşulduğunda çalışmaya başlayan Aliph Jawbone kulaklık setini örnek verdi. Tasarımın 4 unsurundan üçüncüsü olarak “Duygu” öğesinden Swarowski için tasarladığı 5 metre uzunluğunda ve çevresindeki hareketi algılayan aydınlatma aparatı “Voyage” ile açıklayan Béhar, büyük bir heyecanla XO-1 dizüstü bilgisayar projesini anlattığı “Demokratikleştirme” maddesine geçti. Tasarımın herkese ait olduğunu belirten Yves Béhar, “tasarımla dünyaya teknoloji, eğitim ve erişim vermenin tasarımcıların gerçek mücadelesi” olduğunu söyleyerek konuşmasını tamamladı.
Yves Béhar: Bana göre basit anlamda dönüşüm, bedenin bilgisi ve tasarımı saran durum veya bağlamdır. Tasarımın en önemli kavramı insandır. Bu yönden ve kavramsal olarak teknolojik, fiziksel veya mekanik açıdan adapte olan ürün bizi bilgiye götürüyor.
YB: Biliyorsunuz tasarım süreci sürekli devam eder. Açıklamaya çalıştığım, bir laboratuvar çalışması veya bir yaklaşım kalıcı değildir. Dediğim gibi; Swarowski’ye “Voyage Chandelier” adında bir proje yaptık. Bu projede LED’i, hareket algılayıcılarını ve ışık değişimlerini kullandım. Sonrasında bu fikirlerden bazılarını kullanma ve paralelinde “Leaf Light”ı tasarlama imkanı buldum. Bazı kavramsal çalışmalar üretim çalışmalarını ve bazı üretim çalışmaları da kavramsal çalışmaları etkilemektedir ki içinde yeraldığım her projede bu böyle olmuştur.
YB: Keşif ve ayrıca çapraz-etkileşim olarak adlandırıyoruz.
YB: Bana göre tecrübe tamamlayıcıdır, bildiğiniz gibi proje başkalarının elinde tamamlanır. Bu nedenle gerçekten tecrübe projenin son kısmını oluşturur. Deneyimi saklamak zorundasınız, hayal edin, test edin, itin, bu sayede sürecin hepsini kesintisiz bilebilirsiniz.
YB: Bana göre bu proje ileride çocuklar için en önemli şey haline gelecek. Gerçekten çok önemli. Bu proje üzerinde çalışırken yalnızca çocukları düşündük. Her ne kadar teknolojik özelliklere sahip olsa da, ne bu özelliğini ne de sanayiyi düşündük. Yalnızca çocuklar için nasıl daha iyisini yapabiliriz ve nasıl yapmalıyız ki bunu daha çok sevsinler düşüncesini taşıdık. Biliyorsunuz müşterilerimiz onlar. Bu temelde projenin şekillenmesini sağladı. Ayrıca tabi ki, bilgiye, iletişime ve eğitime önem vererek bazı şeyleri değiştirdiğimize inanıyorum. Hiçbir zaman en doğru yolun ne olduğunu bilemeyeceğiz ancak, bana göre her şey çok olumlu olacak. Bu en iyimser düşünce şekli, ama tabi ki yanılabiliriz -aslında şu an beyin fırtınası yapıyorum, bu yalnızca bir fikir-. ancak şu an bahsettiğim, gelecek kuşağın programcılarını yaratabilir. İnsanları sağlık hakkında bilgilendirebilir veya dünyanın her yerindeki insanla bağlantı ve iletişim kurmasını sağlayabilir.
Bu daha çok halkı ilgilendiren bir proje. Bu tür projelerde tasarım da hesaba katılabilir. Tasarımcıların her zaman bu alanda bulunduklarını düşünüyorum. Bunu icat etmiş gibi konuşmuyorum ancak, farklı insanlara tasarımı getirmiş oluyor. Dünyanın geri kalan %90’ı tasarıma, teknolojiye ulaşamıyor ve yeterli eğitim göremiyor.
YB: Bana göre insanlara tasarımı yaşatmak, kafalarına beyzbol sopasıyla vurur gibi gözlerine sokmak değildir. İnsanları gelişigüzel değil duygusal yönden, derinden etkilemek önemlidir. Zaten bu, gerçekten dikkat çekici ve şaşırtıcı olanla yalnızca yapılan ve şaşırtan arasındaki farktır. İnsanların zekalarına hitap etmelisiniz.
YB: Ben her zaman daha önce hiç yapılmamış, önemli projelere ilgi duydum. Bu nedenle hiç bir zaman, “bu bitti, şimdi sıradaki” diyemedim. Biz her zaman bir sonraki için tasarımcılar gibi çalışıyoruz. Ancak eğer kafamdaki en son fikri öğrenmek istiyorsanız söyleyeyim: 3 hafta içinde 40. yaşıma gireceğim.