Birkaç Mimar söyleşilerinin ikinci bölümü, altı yıl Emre Arolat ile birlikte çalıştıktan sonra 2011 yılında kendi ofisini kuran Kerem Piker’in hikayesini anlatıyor.
Türkiye’nin en saygın mimarlık ofislerinden birinde altı yıl boyunca proje lideri, tasarım grubu sorumlusu ve firma ortağı gibi keyifli pozisyonlarda görev aldıktan sonra o ofisten ayrılıp kendi pratiğini kuran biri hakkında ne düşünürsünüz? Rahatı yerindeyse neden bu ihtiyacı hissetiğini? Bunun için geç kaldığını? Veya basitçe, bunun olması gereken, doğal bir süreç olduğunu?
Birkaç Mimar söyleşilerinin ikinci bölümü, altı yıl Emre Arolat ile birlikte çalıştıktan sonra 2011 yılında kendi ofisini kuran Kerem Piker’in hikayesini anlatıyor. Kerem Piker’in EAA’dan ayrılmasının sansasyonel bir gerekçesi yok, fakat bu tecrübenin pratiğini ele alış ve kurgulayışı üzerindeki etkisi büyük.
Piker, aslında 35 yaşın bir mimar için kendi serüvenine başlamak için avantajlı olduğunu, “artık kimsenin beni ücretsiz çalışmak için kandıramayacağı bir tecrübeye sahiptim,” diyerek vurguluyor. kpm beş yılını doldurmuş olmasına rağmen, bunun ne kadar az bir süre olduğundan bahsediyor ve ofis hakkında konuşabilmek için birkaç beş yılın daha geçmesi gerektiğini düşünüyor. Bu uzun vadeli yaklaşım genç bir ofis için, özellikle de çoğu zaman günü kurtarmaya yönelik, hep acil, hep hızlıca yapılması gereken işler üretmeye alışkın olduğumuz Türkiye ortamı için biraz sıradışı bir yaklaşım. Fakat OMA’nın “mezunları” olarak adlandırılan genç star mimarların şu an Rem Koolhaas ile patriarkal bir yarışa girebilecek kadar palazlanmış olmaları gibi, kpm’nin deönümüzdeki on yıl içerisinde kendini yerleştireceği pozisyon merak uyandırıyor.
1 Yorum
Merhaba , Hüseyin hocam sizinle iletişime geçebilceğim bir mail adresiniz var mı ? Mimarlık öğrencileri olarak düzenlemeye çalıştığımız bir workshop hakkında size danışmak istiyoruz .